Daha önce de bazı konulardaki tereddütlerim sizlerle paylaşmıştım.

Restoranların paket servisleri ve yerinde teslim hizmetlerinin açıldığını biliyoruz. Bu hizmetlerden faydalanmayı isteyen,hatta buna ihtiyacı olan pek çok insan olduğunu da biliyoruz.

Uzun zamandır, virüsten korkan, hastalığa bulaşmamak için dikkatli olan ve özellikle bu sebeple devletin bizleri korumaya aldığını iddia ettiği bir süreçten geçtik. Bu süreç hiç de az değildi. 60 gün boyunca olağanüstü bir hal yaşadık hep birlikte korku ve kaygı içinde.Acaba hastalık nereden gelir?Havadan mı gelir?Karşımıza çıkan bir insanın yüzümüze, kaç metreden konuşursa konuşsun, değebilecek bir tükürük taneciği ya da nefesindeki buharla transfer edilerek hastalığı kapar mıyız? Bunlar gibi birtakım tereddütler bile yaşadık. Yaşamaya devam ettiğimizi/edeceğimizi inkâr edemeyiz. Hatta bunları paranoya bile yaptık denilebilir.

Şimdi yavaş yavaş yeni hastalık tanısının bulunmadığı bir sürece girdiğimiz söyleniyor. Dolayısıyla bulaşma hususundaki tehlikelerin yavaş yavaş geçmeye başladığı rahatlığına eriştik.Fakat yine de bu bir travmaydı ve bu travmanın atlatılması zaman alacak. Bunu da biliyoruz. Dolayısıyla birçok insan paket servislerinden ya da yerinde teslim hizmetlerinden faydalanmak hususunda ciddi tereddütler yaşayacak.

Evet, restoranlar açılmayacak.

Evet, insanların yakın temasta olmaması için kafeler bir süre daha hizmet vermeyecek.Ama orestoranlarda çalışan bireylerin sağlık durumlarının düzenli olarak kontrol edilmesi, paket servislerin götürüldüğü evlerdeki temaslar, yerinde teslim hizmeti şeklinde sağlanacak yiyecek paketlerinin alınması esnasında taşınacak olası virütik ortamlar nasıl engellenecek?

Bütün bu soruları sormak hakkımız!Devletin,tam da bu noktada korumayı nasıl sağlayacağını bilmek de hakkımız!

Testler mi yapılacak yapılacak?Da hangi sıklıkla yapılacak?

Çünkü ilk başta sağlıklı bulunan bireylerin, dahao günün akşamında herhangi bir rahatsızlık sebebiyle,özellikle de coronavirüs sebebiyle hastalığı taşıyan kişi olup olmadığı hususunda araştırmaların yapılması nasıl sağlanacak?

Ellerinde eldiven mi olacak?

O eldiveni kaç eve paket servisi verirken ya da kaç yerinde teslim hizmeti esnasında, parayı alıp verirken kullanacak?Eldivenlerin tek kullanımlık olduğu cevabını alırsam: Bunu kim ve nasıl denetleyecek?

Daha bunun gibi yüzlerce, küçük ama mide bulandıran soru ile karşı karşıya iken sebzelerin nasıl yıkanacağı,gıda tahlillerinin nasıl yapılacağı, devlet laboratuvarının tüm bunlara nasıl yetişeceği,Devlet Laboratuvarı’nın yetişememesi söz konusu olduğu için bu hususlardaki endişelerin giderilmesi ile ilgili sorular hakkında alınacak cevapları bilmek hakkımız değil mi?

Nedense bu soruları cevapları olmadığını, olsa da yetersiz olduğunu sadece ben düşünmüyormuşum gibi hissediyorum.

Zaten böylesi bir kontrolünün yapılması bu aşamada Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti açısından imkanlarımızı da düşünecek olursak mümkün değil!Olsa dapratik değil!

Bunu bende, siz de bildiğimize göre sağlıkçılar hayda hayda düşünüyordur.Ve hatta ben düşünebildiğime göre bizi yönetenler de çoktan düşünmüşlerdir diye düşünüyorum.

O halde bilmek hakkımız değil mi?Öyle bir hizmet almayı tercih edecek insanlar için bu hususta ne yapılabileceğini öğrenmek, neler yapılıyor olduğunu bilmek denetimlerin hangi sıklıkla nasıl ve hangi ciddiyetle yapılacağını bilmek hakkımız değil mi?

Popülist bir şekilde bilgi vermekten bahsetmiyorum.Gerçekten sağlık açısından değerlendirmelerin ciddiyetle yapıldığı ve hassasiyetle insan sağlığının her şeyden önemli olduğu bilinciyle bunların yapıldığını bilmeyi istiyoruz.

Lakin ben biliyorum:Gene çok şey soruyorum, gene çok şüpheciyim ve gene çok şey istiyorum.

Hayaller ve gerçekler bambaşka şeyler aslında öyle değil mi!

Dr. Çiğdem DÜRÜST