Şu Covid-19 mevzusuyla ilgili anlatılanlar doğruysa çok kısa bir süre içinde aramızda enfekte olmayan kalmayacak. O zamana kadar yurt dışından ithal ettiklerimiz sağlık hizmeti veren yerleri doldurduğundan bizler açıkta kalacağız.

Nitekim şu anda da öyleymiş…

Bu durumda bizler kendi başımızın çaresine bakmakla yükümlü olacağız. Tıpkı senelerdir sağlık primlerini devletten sağlık hizmeti almak için maliyeye ve sigortalara ödediği halde asla sağlık hizmetini devletten almadığımız gibi.

Bu devletin zaten ayıbıydı, şu an daha büyük bir ayıp olmaya devam edecek.

Kısacası sosyal devlet sağlık hizmetini sunmamaya devam edecek! Parasını çatır çatır keserek hem de…

***

Şu anda hastanede/hastanelerde korona nedeniyle yatan hastalara verilen hizmetler yetişemiyor. İlaç, tahlil vs gibi hizmetler nedeniyle kullanılmakta olan insan kaynağı ve tıbbi malzemelerin durumu ortada. Yetersiz!

Zincirleme bir şekilde tüm işleyişi etkileyen ve yine çanağı bu hizmeti canla başla vermeye çalışan kamu görevlisinin başına kıran bir sistem kurduk. Hizmeti veren yetersiz bulunuyor sistemi sorgulamaksızın, hizmeti alamayan da saldırganlaşıyor…

Geçen ayları boşa harcadığımız ve sistemi kuramadığımız için, ne acıdır ki beceriksizlikle suçlanan pek çok kamu hizmeti veren kurum kuruluş ve birimde çalışan kişiler de ciddi anlamda tehdit altında. Hem çalışma alanları hem çalışma sistemleri hem de devletin kurmadığı düzen yüzünden.

Bir taraftan sosyal mesafe veya buna benzer koruyucu uyarı yapılıyor, maske takmakla ilgili bile birçok tehdit içeren müeyyide gazeteler aracılığıyla duyuruluyor, lakin hizmeti sunmaya çalışanları da almaya mecbur olanları da buna göre düzenleyemiyorlar. Sonra da vergi Dairesi, Sosyal Sigortalar, Motorlu Araçlar, Nüfus Kayıt ve daha sayılmayacak onlarca yer kaderine terkedilmiş durumda kalakalıyor. Buralarda çalışanlar hem işin altında eziliyor hem korku içinde her akşam eve hangi virüs, bakteri veya mikrobu taşıdığını sorguluyor hem de iş yükünü kaldırmaya çalışıyorlar. Üstüne bir de eleştiri, hakaret ve aşağılayıcılıklara göğüs germek zorunda kalıyorlar.

***

Bu hastalık öldürücü mü?

Bu hastalıkla mücadele etme kapasitemiz nedir?

İnsanların korunması için olağanüstü önlem alınmalı mı yoksa bazı söylentiler gibi cidden bu bir tür soğuk savaş mı?

Bu sorgulamaların modası geçmiş diye düşünebilirsiniz. Ancak hala cevaplarını bilmiyoruz ve bu hususta devletimiz de bize gerekli açıklamaları yapamadığından endişelerimiz havada asılı durmaya devam ediyor.

Tam da bu sebeple, eğer hükümet Mart, Nisan ve Mayıs ayları boyunca yazdığımız ve söylediğimiz gibi, üzerine düşen görevi gerçekten yapsaydı, hastaneyle ilgili düzenlemeler, yurdumuza giriş çıkışlar gibi önlemler gerçek anlamda planlanabilseydi şimdi çok daha rahat olabilirdik.

Sağlık kaygısı nedeniyle yaşananlar ekonomiyi de buhrana sürükleyince devletin başındakiler, ekonomik kıt kaynakları kullanarak birçok teşvik düzenlemesi yaparak nabzı yatıştırmaya çalışmayı tercih ettiler. Eldeki kaynakları tüketmek önümüzdeki minimum 1 yıl içinde her şey geçtiğinde bizleri nelerin beklediğini, kaynakları tükenen devletin ne duruma düşeceği sorgulamasını sizin aklınıza da getirmiyor mu?

Günü kurtarmak, Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde puan kaybetmemek ve buna benzer popülist yaklaşımlar nedeniyle yapılıyor düşüncesine siz de kapılmıyor musunuz?

***

İşlerin yolunda gitmediğini benim söylememe gerek yok. Herkes zaten farkında.

Bir dediğimizin öbürünü tutmadığı, turisti çağırıp sağlık hizmetini kendi yurttaşımıza veremediğimiz, yapılan açıklamaların birbiri ile çeliştiği bir ortamda olduğumuzu görmemek imkansız…

Ve ne acıdır ki, bu süreçte kendimize ne kadar yettiğimizi tartamadık, kaynaklarımızı değerlendiremedik, kendi kendimize yetebileceğimiz alanları saptayamadık.

Bu hali ile teşvik alanlar da mutsuz çünkü yetersiz buluyorlar. Alamayanlar mutsuz çünkü adaletsiz olduğunu düşünüyorlar.

Oysa konu teşvik yerine hepimizin dişini sıkıp cidden devlet için, gelecek için planlamalar yapmak olmalıydı ki buna da cidden karşı çıkacak kesimler olduğunu biliyoruz. İşte hükümet bu seslerin yükselmesinden de korktu.

Sonuç yıkım olacak bu gidişle…

Dr. Çiğdem DÜRÜST