Ülkede şu anda bir erken seçim beklentisi var mı?

Yok!

Seçmen seçime gitmeye e istekli mi?

Hayır!

Bir seçim olması durumunda seçmen oluşabilecek değişim ve yenilenme olasılıklarına inanıyor mu?

Hayır!

O halde muhalefetin de iktidarın da seçimi dillendirmeleri çok anlamlı değil.

Açıkçası öncelikle siyasetin de siyasetçinin de kendisini toparlaması gerekiyor. Bu toparlanma sonrasında ülke ihtiyaçların kısa, orta ve uzun vade olarak planlaması ve topluma tutabilecekleri sözlerden oluşan gerçekçi bir kendini ifade süreci göstermeleri gerekiyor.

Bundan sonra tutulamayacak sözleri bir kenara bırakarak olası bir koalisyonda bir arada çalışmaya elverişli olabilecekleri ittifakları belirleyerek seçime belki ortak gitmeleri bunun için gerekli siyasal yasal düzenlemeleri hazırlamak üzere çalışmaları gerekiyor.

Böylelikle gerek hükümetteki partilerin veya parti mensubu bireylerin çıkarları doğrultusunda hayata geçirilen bir takım siyasal düzenlemelerin olduğu olgusu yurttaşların aklından bir nebze de olsun giderilerek, artık çalışmanın gerçek anlamda toplum ve ülke için olacağını ifade etmeye başlamaları toplumun buna inanması içinde gereklilikleri yerine getirmeleri gerekiyor.

İvedi olarak sağlık sistemi ve eğitim sistemi, güvenliği sağlayan polis teşkilatı ile her alanda yasal ve düzeni koruyacak, her yeni gün başka bir bozulmaya yol açmayacak düzenlemelerin nasıl olması gerektiği hususunda ülkeyi ve tüm herkesi güvende hissettirecek inanç besleyecek bir üslup ile işbirliği çağrısı yapılmalı.

Olgunlukla gerçekleştirilecek tüm bu çalışmalar sonucunda her iki kanadın da yani hem sol hem de sağın kendi kitlelerini kazanarak, satılmışlık, devlete olan inançsızlık gibi toplumda oluşmuş algılar ile siyasetçiye ve siyasete olan güvensizliğin giderilmesi için çalışmaları gerekiyor.

Tüm bunlar arasından harika bir şekilde bulguları saptayan siyasal partilerimiz var. Onların eksik kaldıkları nokta toplumun ihtiyaçlardan hareketle inanç sağladıkları bulguların üzerine giderek gerekli düzenlemelerin yapılması hususundaki başarısızlıklarıdır. Bu başarısızlıkların kâh siyasi beceri yoksunlukları, kâh etik dışı birtakım olguların açığa çıkması noktasında olmaması için gerekli siyasal, partisel iç denetimlerini de doğru uygulayarak yeni baştan güven kazanacak şekilde tutumlara imza atmaları bekleniyor.

Tüm bunlar olmadığı müddetçe, siyasete ve ülkenin daha iyi bir noktaya gideceği konusunda inançsızlık geliştiren ve çözümün demokratik yollarmış gibi görülen hamleler ile, seçim ile bulunabileceğine inanç geliştirebilen seçmen sayımız giderek düşüyor ve seçimler ile bir şeylerin değişmeyeceği konusunda fikir ortaya koyarak oy vermekle ilgili yurttaşlık görevlerini yerine getirmeme haklarını kullanmayı tercih edecek pek çok yurttaşın olduğu açığa çıkıyor.

Bu açık ve net görüntü yurdumuz için de Kıbrıs’ın kuzeyi için de kabul edilebilir ya da bizi doğru bir noktaya taşıyacak etkinlikleri temelinde barındırmamaktadır.

O halde ne Ulusal Birlik Partisi’nin kurultay sonrasında bir seçimi yıl sonu itibarı ile istediği haber ve görüş paylaşımları ne de muhalefetin Ağustos ayı (ki bu şu an için gündem değildir) önerisi mantıklı ve işlerliği olabilecek bir duruş olmadığı açıktır!

Zararın neresinden dönülürse de, hata nerede durdurulursa da sonuna kadar gitmekten daha az zararla durdurulabileceği kesindir!

Dr. Çiğdem DÜRÜST