Başlık biraz ağır kaçabilir ama kimse gücenmesin.
Bu başlığı Mağusa Hastanesi için kulandım!
Öncelikle özür dilemeliyim buradaki tüm çalışanlardan…
Ama şunu söylemeliyim ki duygularımı başka bir başlıkla anlatmam da mümkün değildi!
Öğrenince bana hak vereceğinizden de kuşkum yok.
Yer Muğusa Hastanesi diyaliz bölümü;
Genç bir hasta yaklaşık bir aydır bu bölüme gidiyor.
Kafasında birkaç tahta eksik mi bilemem ama işi gücü hemşireleri tehdit etmek.
Dahası var;
Geçtiğimiz günlerde elinde bıçakla hastane koridorlarında hemşire kovalıyormuş.
Olay polise de intikal etmiş ama nedense basına yansıtılmamış.
Şildi böyle bir ortamdaki hastaneye Dingo’nun Ahırı değil de nasıl bir başlık yaraşır Allah aşkına!

Hastane başhekimi Mustafa Altıngüneş, Suna hemşirenin Acil Servis’e sürgüne gönderilmesinden sonra olayın KIBRIS TİME’a yansımasından sonra gelen baskılara dayanamadı ve istifa kararı aldı.
Hiç de iyi etmedi!
Madem ki haklı bir karar verdi, niçin kararının ardında durmadı?
İyi niyetinden hiç kuşkumuz yok ama, sorunlara pes ederek değil ancak üstüne gidilerek ancak çözüm üretilir diye düşünürüz.
Şimdi duyduk ki, hastane doktorları kendisine destek için eyleme hazırlanıyormuş.
Bu da demektir ki Mağusa Hastanesi’nde artık bundan böyle sağlıklı hizmet verilmesi olanaksız hale gelecek!
Hemşire ve doktorların karşılıklı eylem yaptığı bir mekandan sağlıklı hizmet beklemek saflık olur.

Doktorlar bir yanda, hemşireler bir yanda eylem yapsın, meslektaşlarına sahip çıksınlar.
Doğal şeyler bunlar!
Ama Mağusa Hastanesi’nde doğal olmayan şeyler de oluyor ve bunların hiç biri basına yansımıyor.
Örneğin, koroner serviste tedavideyken vefat eden Hasan Bahçeciler olayı.
Acılı aile merhumun hemşire hatasından dolayı gözlerinin önünde kıvranırken öldüğünü iddia ediyor ama peki aynı serviste merhumu kontrol eden bir kardiyolog oldu mu?
Ne demek istedim anlayabildiniz mi?
Yani, buradaki doktorlar görevlerini ne kadar layıkıyla yapıyor?
Bu şimdiye kadar hiç araştırıldı mı?
Hastanede görevini suistimal eden çok sayıda doktor olduğu iddia ediliyor.
Bunu herkes biliyor ama hep şimdiye kadar ‘koruma’ içgüdüsü ile hasır altı edilmiş.
Şimdi canı yanan hemşireler ‘konuşsak yer yerinden oynar’ diye konuşuyorlar.

Bazı hemşeriler de elbette zem zem suyuyla yıkanmış değiller.
Aylar önce, haksız yere ek mesai aldıklarını yazmıştık.
Ne soruşturan oldu ne de hesap soran.
Ek mesai hortumlamalı tüm hızıyla devam ediyor, bu konuda aralarında çete kuranlar bile yok değil.
Sonra, yine bazı hemşirelerin görev saatleri içinde internet ile çok fazla haşır neşir olmalar.
Öyle iddialar geliyor ki bize, bazıları sohbet sitelerinde gezinirken, hastaları ihmal ediyorlarmış.
Peki bunu bildiği halde hastane yönetimi ne yapıyor?
Koskoca bir hiç!
Siz böyle bir hastaneye ‘ahır’ değil de ne dersiniz?

Yazının bundan sonrası Sağlık Bakanı Ahmet Gülle’yedir;
Hastaneler üzerindeki hassasiyetini de iyi biliyoruz.
Bir takım girişimlerde bulunduğunu da…
Ama anladığımız kadarıyla bu ziyaretler görsellikten öte gitmeyen ziyaretler olarak geçiyor.
Oysa, sadece Mağusa Hastanesi değil, diğer tüm hastanelerde durum çok farklı değil.
Sistemsizlik öyle bir sistem haline gelmiş ki, bundan zarar gören hep hastalar oluyor.
Onun için Sayın Gülle, için önünde iyi bir fırsat vardır…
Hastanelerin hepsi de tel tel dökülmektedir.
Özellikle sabahın erken saatlerinde hastane önünde bekleyenlerle gidip sohbet etsin.
Kendi gözleriyle, kendi kulaklarıyla çok şeyin farkına varacağından hiç kuşkumuz yok.
Allah devlete zeval vermesin, ama hastanelerine de kimseyi düşürmesin!




Okur Mektubu

“Hastane mi otel lobisi mi?”


“Öncelikle Bahçeciler ailesine başsağlığı dilerim.
Bir süre önce geçirmiş olduğum kalp krizi nedeniyle acilen Mağusa Devlet Hastanesi koroner servisinde kaldırıldım, burada bulunduğum süre içerisinde gerek doktorlar ve gerekse de hemşirelerin çok özverili bir şekilde görevlerini yaptıklarına şahit oldum.
Hiç birini de şahsen tanımam. Bu olayda sanırım yanlış anlama olduğunu düşünüyorum.
Vatandaşlarımızın anlayamadığı nokta şu ki orası koroner yoğun bakım "otel lobisi değil" gelenlerin hoş beş sohbet etme yeri değildir.
Geçmiş olsun dileği için neredeyse 13 kişi birden içeri girmek istediğini gördüm.
Hemşirenin lütfen 3-5 kişi gruplar halinde girin deyince de hasta yakınlarının tavır takındıklarına şahit oldum.
Ayrıca bir hastanın da koroner servisi tuvaletinde sigara içerken gördüm ve yetkiler de olayı fark edince de hastane yönetimi kötü oldu…”


GÜNÜN FOTOGRAFI


MESAJ KUTUSU


Sayın Ahmet GÜLLE, hastanelerin adam akıllı vatandaşa hizmet vermesi için buraları için bağımsız bir komite kurmanız şar gibi görülüyor. Aksi taktirde çok yakında işler çığırından çıkacak ve olan da sadece vatandaşa olacak!

Sayın Önder SENNAROĞLU
, sizin havancılıkla uğraşmanız ve ilk ödemelerin süt üreticilerine olması narenciye kesiminin epey tepkisini topladı. Bir çoğu tamamen tükenmiş ve önceliğin kendilerine olmasını talep ediyorlar. Hadi bakalım kolay gelsin.

Sayın Serdar DENKTAŞ, Kültür Dairesi müdürünün iki aydır işe gitmediğini biliyor muydunuz? Daire, daire olmaktan çıkmış sadece yeme içme partilerinin olduğu bir yer haline gelmiş. Bizden uyarması!

Sayın Mustafa ALTINGÜNEŞ, istifa kararınız zamansız ve yersiz oldu. Şimdi doktorlar ve hemşireler birbirine düşecek, ortalık fena halde karışacak. İstifa kararınızı bir kez daha düşünmekte yarar görüyoruz.

Sayın Nazım ÇAVUŞOĞLU, bölgenizde kelle başı partililerden 30 TL yardım talebinize örgüt başkanlarından müthiş tepki var. Bir daha bu konuyu açmamanız talep ediliyor. Partili ateş küpü bilesiniz.

Sayın Duygu ADAHAN, muhtemelen yarın UBP kadın kolları başkanlığından alınıyorsunuz. Moraliniz bozulmasın sizinle birlikte görevden alınacak olanların sayısı oldukça fazla…kader utansın!

Sayın Ahmet ULUTEKİN, Suna hemşire olayını birkaç güne çözdünüz, çözdünüz. Aksi halde hastanelerde hem doktorlar hem hemşireler eylem ve greve hazırlanıyor. Talihsiz bir dönemden geçiyorsunuz ama inisiyatif artık sizde!

Sayın Halil TALAYKURT, kaymakamlık olayı sizi epey heyecanlandırmışa benziyor. Ama sizin için çok daha değişik bir görev düşünülüyor. Biraz sabredin üç vakte kader güzel haberler var.

Sayın Necdet NUMAN, siz her ne kadar genel sekreterlikten istifa etmek istemeseniz de bu işin formülünü buldular. Bu hafta sonu karar ibraz edilecek ve kendinizi tamamen çiftliğinize adayacaksınız.

Sayın Kemal Deniz DANA, TMT genel kurulu soruşturmasını geciktirmeniz ortalığı yine ayağa kaldırdı. Giderayak başınız epey ağrıyacak gibi görülüyor.

Sayın Doğuş DERYA, kadınlara yönelik şiddete karşı yasa hazırlığında olmanız kamuoyunun genelinde memnuniyet yarattı. Bu arada eşcinsellerle ilgili ne zaman adım atacağınız da sorulmaya başlandı. Hatırlatmamız istendi, bizden iletmesi.

Sayın Metin ŞADİ, As TV’nin şu anki sahibinin şirketi aylığa 60 bin TL’ye başka bir kanala kiraya vermeye hazırlandığını biliyor muydunuz? Elinizi çabuk tutun sizin ensenizden köşeyi dönmeye hazırlanıyorlar.

Sayın Faiz SUCUOĞLU, partinize genç ve vizyon sahibi yeni partilileri kazandırmak için bir takım girişimlerde bulunduğunuzu öğrendik. Parti içinde sizin gibi düşünen bir iki kişi daha olsaydı bu günleri yaşamazdınız. Kolay gelsin.

Sayın Tufan ERHÜRMAN,
hukuk konusunda üstünüze diyecek yok ama bazı bilgileri kendi vekil arkadaşlarınızdan saklamanız parti içinde sıkıntı yaratmaya başlamış. Daha paylaşımcı olmanız isteniyor.

Sayın Kemal DEVECİ, partiniz iktidar oldu ama şimdi de siz kayıplara karıştınız. Başkan şu sıralar çok sıkıntılı gerçek dostlara ihtiyacı olduğu bir süreçten geçiyor.

Sayın Mehmet ERKUL, sahile gömeç ve semiz otu diktiğiniz gözlemlenmiş. Bölge halkı biraz da çiçekli bitki dikilmesini istiyormuş, haberiniz olsun.







Günün Fıkrası

Boğa


Avrupa Birliği hayvancılığın önemini bildiği için ülkelerine inek girişlerini serbest bırakmışlar, hem istismar edilmemesi hem de sağlıklı ineklerin girmesi için de gümrüklerde önlemler alıp kontrol yapıyorlarmış. Bizim Temel ve Dursun Avrupa hayaliyle yanıp tutuşuyordurlar, inek kılığına girip geçebilecekleri fikrine kapılmışlar ve hemen işe koyulmuşlar, gümrüğe gelmişler ve yanlarında getirdikleri inek postunu üzerlerine almışlar, önde Dursun arkadan Temel, gerçek bir inek görüntüsüne kavuşmuşlar. Gümrük görevlileri ineğin önüne saman koymuşlar ve yemesini beklemişler, Temel arkada olduğu için Dursun’un haline gülmeye başlamış, Daha sonra kova ile su getirmişler, Dursun suyu da içmeye başlamış, Temel arkada iyice kopmuş, kıkır kıkır gülüyor Dursun’a. Temel gülmeye devam ederken Dursun’da gülmeye başlamış ve Temel’e seslenerek;
- Ula Temel sen gül bakayım, şimdi da ben güleceğum halune.
-Uşağum ne oldida güleceksun?
- Temelcuğum boğa ceturiyiler boğa…