Sağlık Bakanlığı makamı gerçekten icraat makamı olarak mı algılanıyor, yoksa bakanlık makamına atananların CV’lerine keyifle eklenecek bir madde olmaktan öteye gidemiyor mu, çoğu zaman anlamakta zorluk çekiyorum. Ne CV ne de karizma, Sağlık Bakanlığı, sorumluluk makamıdır, ‘’vebal’’ ya da ‘’hayır duası’’ alma makamıdır!

 Her ülkenin sağlık sistemindeki dinamikler farklıdır. Ülkemizde de şayet sağlıkla ilgili bir icraatın yapılması planlanıyorsa, öncelikle ülkenin mevcut durumunun, gerçeklerinin ve ihtiyaçlarının değerlendirilmesi gerekmiyor mu? Tüm bunların sonunda da faaliyet planının hazırlanıp, en sonunda da medya aracılığıyla toplumla paylaşılması ve uygulamaya geçilmesi gerekmiyor mu? Eksik icraat yapmanın, hiç icraat yapmamaktan daha tehlikeli olduğunun bilincinde değil mi sayın sağlık planlayıcıları?
Geçtiğimiz günlerde, Sağlık Bakanı, hasta bakıcılığı eğitimi verileceğini kamuoyu ile paylaştı. Peki detaylarını paylaştı mı? Ülkemizin hasta bakıcı gerçeğini hakkını vererek masaya yatırdı mı? Ülke genelindeki hasta bakıcılığı ile ilgili sayısal veriler paylaşabildi mi? Devlet hastanelerinde, üniversite hastanelerinde, özel hastanelerde, yaşlı bakım evlerinde ve özel konutlarda verilen, hasta bakıcılığı hizmetleri ile ilgili hedeflerini ve bu hedeflere ulaşmak için izleyecekleri yol haritasını toplumla paylaştı mı? Hayır! Sadece, ‘’kamu hastanelerinde’’ hasta bakmak isteyen KKTC vatandaşlarına eğitim vereceklerini ve artık hastanelerde eğitimli hasta bakıcıların hizmet vereceğini açıkladı. Eğitim 1 ay sürecek, dileyen herkes katılabilecek, sertifika verilecek, eğitimler daha sonra da ‘’modüler’’ eğitimler devam edecek. Bu kişilerin listesi başhekimliklerde bulunacak ve ihtiyaç durumunda başhekimlikler kanalıyla hasta bakımı için ücretli olarak görevlendirilecek.
 Sağlık Bakanı’nın açıklamasına bakıldığında güzel bir icraatmış gibi algılanıyor ilk etapta. Maalesef icraat olarak değil, devlet hastanelerindeki hasta yakınlarının artan şikayetlerini bastırmak amacıyla alınmış bir önlem olarak görüyorum ben. Neden mi? Hasta bakıcılığı sistemi sadece devlette düzenlenince, tüm ülkedeki hasta bakıcılığı sistemi düzenlenmiş olmuyor da ondan! Hani nerede, ülke genelinde hasta bakıcılık sistemini düzenleyecek projeniz? Üstelik, birçok aile, hastalarına bakacak KKTC vatandaşı bulamadıkları için üçüncü ülkelerden hasta bakıcı getirtmek zorunda kalıyorlar! Sağlık Bakanlığı, kamu hastanelerinde hasta bakıcı olarak KKTC vatandaşı çalıştırabileceğinden anlaşılan çok emin!
Eğer amaç gerçekten icraat olsaydı, Sağlık Bakanı, gerçekten ‘’bu ülkenin insanlarının’’ Sağlık Bakanı olma konusunda ısrarcı olsaydı, hasta bakıcılığı sistemini, ‘’hazır eli değmişken’’ bütüncül bir şekilde ele alırdı.
Önce hafızamızı bir tazeleyelim. Nisan ayında, Gazimağusa’daki bir özel yaşlı bakım evindeki bir yaşlımızın şüpheli vefat olayı medyaya yansıdı. Sağlık Bakanı hemen açıklama yaptı. Bakım evleri ile ilgili yasal boşluğun olduğunu ve belediyelerden aldıkları ‘’işyeri işletme izinleri’’ ile çalıştırıldığını söyledi. Yani, bu da demek oluyor ki, Sağlık Bakanlığı, yaşlı bakım evlerinde çalışan hasta bakıcılarla ilgili hiçbir tasarrufta bulunamaz! Böylece topu taca atmış oldu! Diğer taraftan, zaten özel konutlarda bakıma ihtiyacı olan yaşlılara, aileleri yurtdışından hasta bakıcı getiriyorlar. Bunun için de Çalışma Dairesi’nden izin alınıyor. Hatta izin alınırken, kişinin ‘’hasta bakıcı olarak’’ gelmesini sağlayacak bir ‘’doktor raporu’’ da müracaata ekleniyor. Hani nerede Sağlık Bakanlığı? Yok! Peki doktor raporunun Çalışma Dairesi ile ne ilgisi var? Yakın Doğu Üniversitesi Hastanesi ve Girne Dr. Suat Günsel Hastanesi’ndeki hasta bakıcılarla ilgili Sağlık Bakanlığı’nın tasarruf yetkisi var mı? Onlar hangi kriterlere göre istihdam ediliyor ya da görevlendiriliyor? Buralardaki kriterleri de belirleyebilecek güce sahip mi acaba devletimizin Sağlık Bakanlığı? Özel hastanelerin denetlendiğini iddia ediyorsunuz. Peki buradaki hastalara bakıcılık hizmetlerinin nasıl olduğu da denetleme raporlarınızda var mı? Yok yok yok!
 Eğri oturup doğru konuşalım lütfen! Bu ülkede, hasta bakıcılığı sorunu ciddidir. Hasta bakıcılığı işportaya düşmüştür adeta! Yoldan geçeni ya da adaya ayak basanı çevirseniz hasta bakıcı olacak, insanlarımızın sağlığını ve canını, onlara emanet edilecek durumdayız!
Çözümü mü? Çok basit. Nerede görev yapacaksa yapsın, hasta bakıcılığı yapacak kişiye Sağlık Bakanlığı bir ‘’yetkilendirme sertifikası’’ şartı getirmelidir. Bu sertifikaları elbette ki belli bir kurs ve eğitim sürecinden geçenlere verilmelidir. Kursları sadece Sağlık Bakanlığı verirse bu yükün altından kalkamaz. Kurs verme yetkisi, hali hazırda sağlık bilimleri eğitimleri veren üniversitelere kriterleri karşılayan özel hastanelere verilebilir. Denetlemesinden de Sağlık Bakanlığı sorumlu olur, olur biter. Kurslarını başarıyla tamamlayanlar da ister Çalışma Dairesi’ne isterlerse Sağlık Bakanlığı’na müracaat ederler, ihtiyaç sahipleri de bu müracaatlar arasından hasta bakıcılığı hizmeti talebinde bulunurlar. Hadi bir de bu aracılık hizmetinden komisyon da alırsınız. Alın devlete ekstra bir de gelir kaynağı!
Hasta bakıcılığı sistemi, bu şekilde daha sürdürülebilir olmaz mı? Aksi durumda, diyelim ki ilk kursları verdiniz, peki ya sonra ne zaman düzenleyeceksiniz? Eğitimleri kim verecek? Modüler dediğiniz devam mahiyetindeki eğitim programlarını kimler verecek? Planlandı mı bunlar? Hayır! Hasta bakıcılığı eğitimi sayesinde istihdamın artırılacağı iddia ediliyor. Devlet hastanelerinde toplasanız kaç KKTC vatandaşını bu şekilde istihdam edebileceksiniz? Kaldı ki Sayın Sağlık Bakanı ve bu projeyle ilgili diğer bakanlık yetkililerinden herhangi biri, hasta olduklarında, kendilerini gönül rahatlığı ile, sadece 1 ay eğitim almış bir hasta bakıcıya kendilerini teslim edebileceklerine gerçekten inanıyorlar mı, en çok bu sorunun cevabını merak ediyorum.
Özetle, Sayın Sağlık Bakanı, hasta bakıcılığı eğitimi ile ilgili bir açıklama yaptı ama, altı yine boştu! Verimi tartışılacak bir projeyi ortaya attı yine. Açıklamanın sonu yine süslü cümlelerle bitirilmişti ama, sürdürülebilirliği üzerinde hiç düşünülmediği belliydi. Konuya bütüncül yaklaşmadığı gibi, eksik icraat olması sebebiyle, ülkemizdeki hasta bakıcılığı sistemini ve bundan etkilenecek bakım ihtiyacı olan hasta ve yaşlılarımızı da büyük bir risk altına atmış oldu.
 Günü kurtarmakla sağlık sistemi kurtulmuyor maalesef. Koltuktan kalkan birinin koltuğunda bıraktığı iz çabucak geçerken, koltukta iken bıraktığı izler, iyi ya da kötü, her daim hafızalarda kalıyor… 
Dr. H. İlker İpekdal