Ülkemizin durumuna baktığımızda: ‘’Bu olmadı, yenisini yapalım!’’ diyesi geliyor insanın.

Devletin idare ediliş şekli, trafik, eğitim, hukuk, sağlık, güvenlik…

Hepsi de evlere şenlik…

Hadi, başımıza düşecek füzeyi zaten tahmin edemezdik diyelim.

Peki, başımıza yağacak taşları da mı tahmin edemez olduk?

Ülkemizin acı gerçeklerine ait örneklerdir bu taşların her biri.

Hemen her gün, herhangi bir yerden düşüveriyor, ama görmüyoruz.

Bu yazımda, bana göre önemli, sizlerin de dikkatinizi çekmenizi istediğim ‘’üç taşa’’ değinmek istedim:

Birinci Taş Sayın Tatar’dan:

Dün, Başbakan Ersin Tatar, ‘’toplumsal trafik seferberliği’’ ilan edildiğini açıkladı.

Tatar, trafik kazaları ile ilgili çareler üretmenin, gelecek nesiller adına ortaya konması gereken önemli bir sorumluluk olduğunu vurguladı.

Başbakan Tatar, bunun politik olmaktan, siyasi olmaktan öte, insani bir durum olduğunu ifade ederek, konun insani duygularla ve devlet ciddiyetiyle ele alınması gerektiğini kaydetti.

O zaman, Sayın Tatar’ın, 14 Haziran Cuma günü, saat 08:40 sularında, Boğaz’daki 65 km hız kamerasında, soldan sağa, Ağırdağ yönüne geçmek üzere sinyal verip yol isteyen kamyonete yol vermeden, yoluna devam eden, yeni konulan 100 km sınırlı radara girmesine rağmen, 115-128 km hızla seyretmeye devam ederek gözden kaybolan 002 plakalı makam aracının sürücüsüne de gerekli işlemi yaptıracak mı? Farkındalığı ve ciddiyeti bu olayda da hissedebilecek miyiz?

Bir tarafta trafik seferberliğinin ilanı, diğer tarafta makam araçlarından tepemize düşen taşlar…

İkinci Taş Sayın Manavoğlu’ndan:

Milletin vekilinin, ama sıradan değil, partisine de adını vermiş ‘’halk’’ tarafından seçilerek meclise girmiş bir milletvekilinin, yaşadığı bir olay karşısında, can kaybının olmamasını dileyerek merakla yatıp uykusuna kaldığı yerden devam etmesi… (Diğer taraftan, aynı olay karşısında, partisinin başkanının uyumayıp sahaya çıkması…)

Dahası, halkın kendisine sorması gereken soruları, sosyal medya hesabından kendisinin halkına sorması… Milletvekili olma bilincini, paylaşımı ile yansıtması…

Bir tarafta ‘’halk’’ için seçilen milletin vekili, diğer tarafta o vekilin sosyal medyasından tepemize düşen taşlar…

Üçüncü Taş Sayın Pilli’den:

Dr. Burhan Nalbantoğlu Devlet Hastanesi’ne ikinci anjiyo biriminin açılması.

Medya açısından asıl haber konusu, anjiyo biriminin açılması olmamalı. Bu güne kadar, neden tek anjiyo birimi ile idare edildiği, neden hala Gazimağusa Devlet Hastanesi’nde anjiyoların yapılamadığı olmalıydı halbuki.

Ya da, ülkemizdeki sağlık gelişmelerini, sağlık icraatlarının başı olan Sayın Sağlık Bakanı Ali Pilli’nin değil de, bir Kardiyoloji Servis şefinin yapıyor olması.

Beklenilen ne olmalı peki? Kardioloji servislerinin yılda kaç anjiyo yapıp, kaç stent taktığı başarılı hekimlik uygulamaları olabilir. Ancak, bundan daha başarılı uygulama da,  ülkemizdeki kalp-damar hastalarının sayısını azaltmak, halkımızdaki kalp krizi riskini önlemek adına sorumluluk alıp, somut projeler geliştirmektir. Peki yapılıyor mu? Hayır.

Hasta olana kadarki süreç ihmal edilip, hasta olduktan sonraki sürecin başarısını paylaşıyoruz gururla! Oysa ki asıl başarı, toplumun hasta olma riskini azaltmakta!

Bir tarafta, anjiyo yapılacağı için paylaşılan mutluluklar, diğer tarafta koruyucu hekimliğin yokluğundan başımıza düşen taşlar…

Değerli okurlar;

Daha başımıza düşecek çok taş var gibi görünüyor.

Sebebi, devlet adına makam işgal edenlerin, görev bilincinden kolayca uzaklaşabilme problemleri.

Dileğim o ki, başımıza düşen küçük taşlardan, yeterli ve gerekli dersleri çıkarabiliyor olalım…

Diğer türlü, her taş bizi yaralayacak, atanları ırgalamayacak…

Sağlık, eğitim, adalet, güvenlik, ekonomi ne olursa olsun,

Devletten korkmayalım!

Saygı duyalım, ama korkmayalım!

Devletin o kutsal, korunaklı odalarına, o kişileri bizlerin gönderdiğini unutmayalım.

Ve aslında ‘’halk adına devlet olduklarını’’ da onlara her fırsatta hatırlatalım!

Dr. H. İlker İpekdal

İletişim: 0542-8529899