1939 sonbaharında Almanya Batı Polonya’yı işkal etti, Orta Polonyada
12 ekim 1940’da açılan Varşova gettosu, yüz ölcümü ve nüfus olan en
büyük gettoydu. Şehrin nüfusunun yüzde 30’nu oluşturan 350.000’den
fazla Yahudi halkları, şehrin 2,4’lük yüzdesini oluşturan bir bölgede
tutuklandı.
* * *
Bu gettolarda ki yukarıda yalnızca en büyüğünü tanımladık, kendi
heyetlerini seçiyor, kendi polisleri olan ne kadarda yaşanası olmasada
bi şekilde tutuklu olan halkın yaşam savaşıydı bu alan. Buralarda seçilen
heyetin binasının, tam karşısında kırmızı tuğladan yapılmış bir bina daha
vardı, o da bölgeyi idare eden SS subaylarının ofisiydi.
* * *
Yapılan heyet seçimlerinde, SS’lere en yakın duranlar kazanır, onların
yanında olanlarda, idareyi sağlarlardı. O korkunç yaşam mücadelesi içinde
bu yandaşlar bireysel kurtuluş için kendi halklarından bağımsız ve bir haber,
SS emirlerini onların üzerine uygularlardı. Bu gettonun yönetim biçimiydi.
* * *
Günün sonunda kendini kurtarmak isteyen, bireysel kurtuluştular, kendi
halkını trenlere yerleştirip, ölüme göndereceklerini ve kendilerininde, o kurtuluşu
sağlayacaklarını düşünürken, onlarda kendilerini ya gaz odalarında ya da bir
silahın namlusunda buldu.
* * *
Bu tür yönetimlerden biri olan ülkemiz içerisinde de, ayni zihniyette yüzlerce
bireysel kurtuluşçu olduğu zaten aşikar. Bireysellik kendisiyle başlayıp,
yine halkları ezen ayni sistemin çarklarında ezileceği ana kadar, rahat yaşam,
güçlü alım sermayesi ve kendi varlığı sandığı ve de sistemin yarattığı simülasyonu yaşar.
* * *
Kimse halklara rağmen kendi kurtuluşunu, tarihler boyunca sağlayamamıştır.
Bu sebeple, yine bu sisteme karşı olan mücadelenizi, akıl ile üretilen siyasetin
çatısı altına toplamak ve örgütlenerek, halklarla birlikte mücadele etmek elzem bir gerçekliktir.

Behiç Anibal…