Uzun süreden beri, piyasaları altüst eden bir seri kombinasyonun, peşi sıra dev dalgalar gibi gelen etkileri, yorucu atlatması neredeyse imkansız bir takat meselesi olan, hayatta kalma savaşı git gide daha da zor hale gelirken, bir bir düşüyor insanlar o karamsarlığın boğan dünyasına.
* * *
Bu gün bir dostumuz ‘’ bu ortam o kadar acımasız ki ölümü arar oldu insanlar’’ dedi. Ne kadar etkileyici, insan bu sözü söyleyecek duruma gelebiliyorsa, o savaş kaybedildi demektir. Bu tüm halklar için geçerlidir, sermayedar bu süreçte mevduatını beşe, ona katlarken insanların bu ekonomik şartların savaş halinde hayatta kalmaya çalışıyor.
* * *
Ve üstelik bu ülkenin zenginlikleri, tüm halkların payı olduğu halde, bu sermayedarların kurduğu düzen, siyasileri oynatan ve ceplerini dolduran bir hal almış. Halk sonu gelmeyen ve kendi değerleri doğrultusunda ahlak savaşı verirken, bu ahlak yoksunları sömürmeye devam ediyor.
* * *
Bir insan hem hırsız, hem madur olmaz değil mi? Ancak bu ülkede her ikiside olmayı başaran kazanıyor. Ne kabul edilemez bir sürüm bu bizim yaşadığımız.
* * *
Artık halklar, korku dolu, gergin, sancılı ve umutsuz bir biçimde bekliyor, yarın sabah neye uyanacaklar? Ya da gün bitmeden ne olacak da yine bin bir soru ile baş başa kalacağız? Diyerek ömür geçer mi?
* * *
Buna mahkum edildi halklar, çünkü onlarda bir bedel ödemek zorunda, hayatı boyunca umursamaz ve bana dokunmayan bin yaşasın diyerek var olan halklar artık bedel ödüyor. O dokunmayan, sardı sarmaladı boynumuzu artık nefes almak güç, yaşam ışığını dokunmak güç, mücadele etmekten korkar vaziyette. Ancak unutmamak gerek ki öleceğini bile bile yaşamak yok yalnız seçeneklerde bir de yaşadığını bile bile dik durmakta, onurlu bir yaşamdır.


Behiç Anibal….