‘’Gen’’

Çağımızın gizli ‘’biyostratejik’’ unsuru.

Atalarımızdan gelen izleri taşıyor.

İçinde sakladığı kodları ile, hastalıklarımızı önceden haber veriyor.

Tıp endüstrisinde, ilaç etkinliği, ilaç dirençleri, virüslerin yıkıcı etkileri, virüslere karcı direnç, aşı çalışmaları, yapay doku ve organ üretimi, hastalıkların tedavileri gibi birçok konunun altından çıkıveriyor.

Yetmiyor, biyolojik silahların geliştirilmesinde, bu silahların yıkıcılıklarının tespitinde kullanılıyor.

O da yetmiyor, hangi besinlerin, hangi besin hormonlarının, hangi genler üzerinden hangi hastalıklara yol açabileceğine dair çalışmalar ise aldı başını gidiyor!

En nihayetinde, genlerimiz, modern insanlığın nüfusunu kontrol edebilecek güce sahip olma yolunda ilerliyor.

Dolayısıyla, bireysel ve ulusal strateji unsuru haline gelen genlerimizi korumak da devletin görevi haline geliyor.

Türkiye’de 10 Ocak 2020 tarihinde, sağlık konusunda stratejik önemi yüksek olan bir yönetmelik, Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe girdi.

Bu yönetmeliğin adı, Genetik Hastalıklar Değerlendirme Merkezleri Yönetmeliği idi.

Ne diyordu yönetmelik kısaca?

MADDE 25 (2) Yurt dışına tetkik amaçlı numune gönderme yetkisi sadece ruhsatlı Merkeze aittir. Bu Yönetmelik kapsamında tetkik amacıyla insan kaynaklı biyolojik numuneler, Bakanlık takip sistemine kaydedilir.

Yani Türkiye, en sonunda, genlerimizin ne denli önemli olduğunu fark etmiş ve genlerimizin birilerinin eline geçip de farklı amaçlar için kullanılmasının önüne geçecek önlemi almayı başarmıştı!

Sağlık Bakanlığı ‘’gen’’ konusuna bu sayede el koymuştu!

Değerli okurlar,

Ülkemizde bu gen konusu nedense devletin ilgisini çekmiyor.

Defalarca yazmama, uyarmama rağmen, genlerimizin yurt dışına sistematik olarak taşınmasının önüne geçen bir devlet mekanizması yok maalesef.

Ülkemizde, devletin kontrolü olmadan yurtdışına aktarılmasına yönelik iki kontrolsüz kapı var.

İlki;

Kıbrıs Kadın Sağlığı Araştırma İnisiyatifi’nin sürdürdüğü, yaklaşım 8 bin gönüllü kadınımızdan alınan tükürük örnekleri.

Bu örnekler, İngiltere’ye Oxford Üniversitesi’ne aktarılacak ve orada genetik araştırmalarda kullanılacak. Sonuçları ise geri bildirilmeyecek.

Çalışma hala devam ediyor.

Çalışma ekibinde yer alan ve kendisi de bir genetikçi olan Milletvekili Sayın Dr. Jale Refik Rogers’ın böylesine stratejik bir hayatı nasıl yaptığı ise hala izah bekliyor!

İkincisi;

Kemal Saraçoğlu Lösemili Çocuklar ve Kanserle Savaş Vakfı.

Hayırlara vesile bir vakıf. Birçok çalışmaları, hayırları var.

Kıbrıs Gönüllü Kemik İliği Donörleri Bankası’na donörler de buluyor.

Güneyde konuşlu bu banka, uygun kemik iliği nakil adayının bulunması için kullanılıyor.

İşte burada, bir risk ortaya çıkıyor.

Bu Kemik İliği Bankası’nda KKTC Devleti’nin bir etkinliği yok!

Verilen doku örneklerimiz, ülke dışına çıkıyor.

Bu doku örneklerimiz sayesinde, devletten ve Vakıf’tan habersiz, başka genetik çalışmaların ve araştırmaların da yapılıp yapılmadığı ise muamma!

Değerli okurlar;

Genlerimiz güvende değil!

Genlerimize sahip çıkmak zorundayız!

Özünde, ‘’iyi niyetle’’ yola çıkılmış olsa da, bir devletin kontrolü dışında yapılan genetik çalışmalar, döne dolaşa, o ülkeye karşı biyolojik, gıda ve başka silahlar olarak da pekala dönme potansiyeline sahiptir.

Genetik çalışmaların yapılacağı organizasyonlara katılmadan önce, defalarca düşünmek zorundayız.

Devletimiz de, ister bilimsel çalışma, isterse yardım amaçlı olsun, genetik bilgilerimizin ülkemiz dışına çıkmasına neden olacak çalışmaları ve uygulamaları denetim ve kontrol altına alacak yasal düzenlemeleri ivedilikle yapmak zorundadır.

Dr. H. İlker İpekdal

İletişim: 0542-8529899