Hayatta dik duruşun bu siyasette olsa ilke ve tutarlılıktan geçtiğine inanırım.

Şimdi açıklamalara bakıyorumda dünün bağımsız KKTC’cileri şimdilerde illede federasyoncu olmuşlar.

Aralarında kimler var kimler.

Helede mecliste KKTC’ nin ilanı için el kaldıranlara bir bakıp bugün bunlar arasında bazılarının neleri söylediklerinide düşünürseniz ilkesizlik, tutarsızlık ve yemine sadakatsizliğin bizi eninde sonunda götüreceği yeri görebilirsiniz.

Tabii kişisel gayleler dolayısı ile tarih bilgisinden yoksunluk yada tarihi bilmezmiş gibi yapmakta bunlar arasında.

Bundan dolayı zaman zaman hatta herzaman tarihi unutanlara onu hatırlatmakta fayda olduğuna inanıyorum.

Çünkü hani derler ya tarih tekerrürden ibarettir.

Aslında o söz öyle değil.Bu söz eksik bırakılmış bir sözdür.

Tarih tekerrür etmez.Tarih onu unutanlar yada unutmuş gibi yapanalar için tekerrür eder.

Gelelim konumuza;

1960’ da Uluslararası alanda Kıbrıs’ın bağımsızlığını kazanmasıyla birlikte üç temel anlaşma üzerinde mutabakata varıldı;

İttifak Anlaşması, Kuruluş Anlaşması ve Garanti Anlaşması.

İttifak anlaşması ortak savunma ve Ada’da konuşlanacak Türk ve Yunan askeri konusunu düzenlemekteydi.

Kuruluş Anlaşması esas olarak Ada’daki İngiliz egemen üslerinin elde tutulmasıyla ilgiliydi.

Bizim konumuzu ilgilendiren esas kilit anlaşma ise Garanti Anlaşması’dır.

Garanti Anlaşması; “Kıbrıs Cumhuriyeti bir taraf (Türk-Rum)ve Yunanistan, Türkiye ve İngiltere diğer taraf” ifadesiyle başlamaktadır.

MADDE 1. Kıbrıs Cumhuriyeti, kendi bağımsızlığını, toprak bütünlüğünü ve güvenliğini devam ettirmeyi ve anayasaya saygıyı güven altına almayı üstlenir (taahhüt eder).


Kıbrıs Cumhuriyeti, ayrıca tümüyle veya bir bölümüyle herhangi bir devlet ile hiçbir şekilde siyasi veya ekonomik bütünleşmeye girmeyeceğini taahhüt eder (sorumluluğunu yüklenir).


Kıbrıs Cumhuriyeti, bu maksatla adanın gerek birleşmesini, gerekse taksimini doğuracak doğrudan doğruya (direkt olarak) veya dolaylı olarak gerçekleştirmeye yardımcı ve teşvik edici tüm hareketleri yasaklar.

MADDE 2. Yunanistan, İngiltere ve Türkiye, Kıbrıs Cumhuriyeti’nin 1’nci maddede belirtilen taahhütlerini kaydederek, Kıbrıs Cumhuriyeti’nin bağımsızlığını, ülke bütünlüğünü, güvenliğini ve anayasanın temel maddeleri ile oluşan durumu (state of affairs) tanırlar ve garanti ederler.


Yunanistan, İngiltere ve Türkiye, Kıbrıs Cumhuriyeti’nin diğer herhangi bir devlet ile gerek birleşmesini gerekse Ada’nın taksimini doğrudan doğruya veya dolaylı olarak gerçekleştirmeye yardım ve teşvik edici bir amacı olan tüm hareketleri kendi yetki ve ilgileri oranında önlemeyi üstlenirler.”

Burada belirtilmesi gereken ilk husus Garanti Anlaşması’nın hâlâ yürürlükte olduğudur.

Bazı akademisyenler ve siyaset yorumcuları Anlaşma’nın geçerliliğini sorgulamaktadırlar. Ancak, Garanti ve ittifak anlaşmasının taraflarından hiçbirisi böyle bir pozisyona girmemiştir.

Yani taraflardan hiçbirisi Anlaşma’nın geçersiz olduğunu ya da sona erdiğini ne söylemiş nede iddia etmiştir.

Yine taraflardan hiçbirisi, bazıları öyle bir eğilim içinde olsalar bile Anlaşmayı sona erdirecek diplomatik (resmi) bir adım atmamıştır.

BMGK de böyle bir pozisyon içine girmemiştir. Tüm bunlar göstermektedir ki. Garanti Anlaşması hâlâ yürürlüktedir.

O zaman hukuku ihlal eden kim? sorusunun sorulması gerekmiyormu?

Uluslararası Garanti anlaşmasına göre Kıbrıstaki bozulan düzeni kurmak için adaya gelen Türkiye mi?

Garanti anlaşması şartlarına uymayıp Kıbrıs Cumhuriyeti kimliği ile AB ‘ne giren Kıbrıs Rum kesimi ve onu birliğe bu Cumhuriyetin eşit

ortağı olan Türkler olmadan alan Avrupa birliği mi?

Hukuk herkes için geçerli ise Uluslararası bir anlaşmada söz söyleme hakkı bulunan Kıbrıslı Türklere bu hakkın verilmediğini ve Kıbrıs

Cumhuriyeti AB ne girerken Kıbrıslı Türklerede sorulması gerekirken bunun yapılmadığınıda belirtelim.

1960’ta Ada’da kurulan sistem ya bütünüyle uygulanacak ya da bütünüyle geçersiz kılınacaktır. GKRY’nin bugün Kurucu Anlaşmaların

geçerliliğini koruduğunu iddia etmesi, Ada’nın tümü üzerinde hak iddia etme gayretlerinin bir sonucudur. Ancak Kurucu Anlaşmalar

1963’ten itibaren Rumlar tarafından ihlâl edilmiş, bu da 1960 yılında kurulan devleti ortadan kaldırmıştır.

Buna karşılık 1960 tarihli anlaşmaların ihlâli ile ortaya çıkan gelişmeler, 1960’ta kurulan devletin yıkıldığını ve onun yerine iki yeni

devletin doğduğunu ortaya çıkarmaktadır.

Bugün egemen ve eşitliğimizin tanınması hususunda ortaya konulan irade tamda bunun sebebidir.

GKRY Lideri Glafkos Klerides 3 Haziran 1997 tarihinde Rum basınına şöyle demiştir “Cumhuriyet’in AB üyeliği, hedefi doğrultusunda atılmış tamamen kozmetik bir adımdır. Yine, Yunanistan Başbakanı Kostas Simitisde Rumların AB’ye katılım sözleşmesinin imzalanmasının hemen ardından 18 Nisan’da Kıbrıs Rum Kesimi’ni ziyaretinde, “Enosis’i başardık” demesi, Rum/Yunan tarafının AB üyeliğinden ne beklediklerini, açıkça ortaya koymaktadır.

Siyasette ilkelerini ,yeminlerini ve tarihi unutanlara hatırlatmak isterim.