Akıncı pek meraklıdır, “gençlere onu dedim, bunu dedim, şöyle vizyonumu anlattım, Kıbrıs meselesinde şöyle bilgilendirdim” demeğe. Son zamanlarda lütfetti “gençleri de dinledim” filan gibi laflar etti. Akıncının gençler, kadınlar üzerinden “ilerici, solcu” lider imgesi çok teşvik edilir. Eşi Meral Akıncı yıllarca kadın hakları ve farkındalık çalışmaları ile köylere uzanan eli oldu. Hatta kendisi köşesinde otururken Meral Akıncı ve KAYAD üzerinden kadınlara projeler götürmek adı altında sürekli köylere ulaşıldı. KAYAD’ın miktarı resmi olarak hiçbir zaman açıklanmayan ama yüklü bir meblağ olduğu da gizlenmeyen dış kaynaklı projeleri ile Meral Akıncı “iki toplumlu” barış projelerinde gençleri buluşturmaktan, köylerde kadınlara projeler götürmeye Akıncı’nın “sol” vizyonunun vücut bulmuş hali oldu. Şimdilerde de çocuklara kitap, çevre filan derken Meral Akıncı önemli bir “araç” olmaya devam ediyor Akıncı politikasında.

Kıbrıs solunun en büyük sorunlarından bir tanesi, var olan ataerkil ve gelenekçi yaklaşımları aslında hiç değiştirmezken sanki onlara karşı çıkarmış gibi yapmasıdır. Çünkü şekilsel bir değişikliğin ardından sol süregiden düzenin devamının tescilidir. Mesela Akıncı, milliyetçiliğe karşı çıkarmış, ona alternatifmiş gibi yaptığı anlarda aslında milliyetçilik duygularını körükler, “Kıbrıs milliyetçiliği” sanki başka milliyetçilik biçimlerinden (Türk, Elen) farklıymış gibi yapar ve aslında tıpa tıp karşı dururmuş gibi yaptığı dışlayıcı milliyetçilik olgusundan siyasi olarak beslenir. Toplumsal grupları “özde Kıbrıslı olanlar ve olmayanlar” diye böler, seçimler biterkenden biat ettiği Türkiye’ye veya Amerika’ya (veya hangi güçse, bizde Türkiye dışındaki biatlar da hiç sorgulanmaz) karşıymış gibi yaparak milliyetçi ve milliyetçi olduğu kadar yapay olan bir toparlanma sağlar. Ondan sonra da biata geri döner. Kızgın milliyetçi duygularla hayal kırıklığına uğrayan halkı bir dahaki sefere, kendi işine yarayacağı anada patlayacak bir volkan olması üzere kızgın ateşler olarak toprağın altına gömer.

İşte Meral Akıncı üzerinden sunulan “kadın hakkı” da Akıncı’nın değiştirmek şöyle dursun perçinlediği dışlayıcı milliyetçilik gibidir. Meral Akıncı “Kadından Yaşama Destek” der. Çıkışı nedir bu ismin bilir misiniz? Ben bu isim verilirken odadaydım, size anlamını söyleyeyim. Meral Akıncı’nın iddiasına göre kadın öyle güçlü bir varlıktır ki, destek isteyen kadın değil, tam tersine yaşam nasıl kadından destek alabilir üzerine gidilmelidir. Ne güzel değil mi? E uygulamalara bakınca pek değil. Meral Akıncı kendisine feminist diyor mu bilmiyorum, bize onu da açıklaması gerekir. Ancak feminist dese de demese de sanırım KAYAD ve yaptığı işler düşünülecek olursa, Meral Akıncı herhalde memleketin kadın farkındalığı olduğunu iddia eden ilk “ilk kadınıdır” (first lady). Bu farkındalıktaki bir ilk kadın için de kadının “destek” olma halini biraz yanlış algılatmaktadır. Meral Hanım’ın sosyal medya hesabına baktığınızda bu ülkenin kadınlarına ne imaj çizdiğini görebilirsiniz hemencecik. Meral Hanım’ın kendine en yakın ve en uzak, politik veya sosyal içerikli konularla ilgili bir fikri olduğunu gösteren herhangi bir belirti yoktur. Meral hanım paylaşımlarında Avusturalya’daki yangından, Rahşan Ecevit’in ölümüne, okullarda çocuklara dağıttığı kitaba kadar yaptığı paylaşımlarda kendine ait “bir ses”, kendine ait “duruş”, kendine ait bir “ifade” sahibi değildir. Bütün yaptığı Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’nın bu konularla ilgili söylediklerini yeniden yayınlamaktır. Kendi düşüncelerinden dirhem içine katmadan yapmaktadır tüm bu paylaşımları.

Projelerin sahibi, köy köy gezen, kendine ait derneği olan bir kadın olarak “ben bilmem beyim bilir” imajına yenilerini ekleyerek “eşantiyon” ilk kadın pozlarında el sallıyor, gülümsüyor, el ele tutuşuyor, kocası köpeği severken hanım hanımcık bir edayla onu izliyor ve sosyal medyada her paylaştığını paylaşıyor. Aslında bazı önemli konularda Cumhurbaşkanı’ndan daha donanımlı olmasına rağmen bunu gizleyebildiğince gizliyor.

En çok sola, en çok feminist farkındalıkları olduğunu iddia edenlere yöneltmeliyiz eleştirilerimizi. Anti feministlerle mücadele daha kolay. Ne olmadıklarını, neye direndiklerini iyi biliyorsunuz.

Ben düşünen, sorgulayan, aklına yatmayana karşı çıkan, ele avuca sığmaz kadınların (ve ara sıra bana yazan, tecrübelerini paylaşan erkeklerin de) başına Akıncı yönetimi altında neler geldiğini ilk elden tecrübe ettim. Bu tecrübelerin pek de olumlu olmamasından olacak, çevresinde öne çıkan insan profilleri azımsanmayacak şekilde “liderim”, “başkanım” diye ifadeler kullanan, hayranlık pozları sergileyen, onun her sözünü tekrarlayan kadınlardan oluşuyor olabilir mi? Dahası, “sen yoksan ben kişiliksizim” demek durumunda kalan, babaya rüştünü ispatlamak için icazet isteyen erkekler çevresinde başı çekiyor olabilir mi? “Varlığın Kıbrıslı Türklere bir armağan!” biçiminde idealize edilen lidere pasta üfletme fotoğrafları çevresinde kümeleşmek ihtiyacı var mı?

Kıbrıs’ın kadınları ve feministleri: Artık ilk kadın (first lady) pozisyonuna ve ötesinde yönetimlerde başa geçecek yeni kadın imgelerini talep etmenin zamanıdır. Kadın politik bir varlıktır. Kocasının (ya da destekledikleri erkek politikacıların) bir adım arkasında durarak kendi politik kimliğinden vazgeçen, politikacılara “ben ve ekibim” diyerek sürekli olarak “ekibim” lakabı taktırttıran kadınlar mücadelemize en büyük zararı vermektedir.

Meral Akıncı, Meral Hanım olmayı tercih etti. O makama feminist farkındalığı olan bir cumhurbaşkanı ve o cumhurbaşkanı erkekse yanında feminist farkındalığı olan bir ilk kadın gereklidir. Meral hanım bu işi yapamadı. Ama en azından bu kampanya sürecinde daha fazla feminist davaya zarar vermeyi bıraksın ve bir sesi olduğunu ortaya koyarak sosyal medya paylaşımları yapsın.

Feminist bakışın gerektirdiği talep budur.