Ülkemizin bitmeyen sağlık sorunlarının arasına biraz ihmal edilmiş, sanki biraz da bilerek saklanmış bir konu.

Her ne kadar Fizyoterapistler Yasası’nın çıkarılması ile ilgili girişimler olsa da, kimin ne kadar samimi olduğunun da sorgulanması gerekir bu süreçte.

Ülkemizde fizyoterapistlerin konumu öyle bir karışık ki, her türlü örnek vermek mümkün.

Ama yazımın başında hemen belirtmeliyim ki, seslerini çıkaramayan, mesleklerini yapamamaktan, yaptıkları yerlerde haklarını alamamaktan, mesleklerinin haklarını canla başla vermeye çalışırken bin bir zorlukla karşılaşan, htta ve hatta kendi meslektaşalrı tarafından bile sömürülen fizyoterapistlerimizin sayısı, ‘’aralarındaki mutlu azınlıktan’’ çok ama çok fazla!

Hastalara doğrudan dokunan heykeltıraşlara benzetirim fizyoterapistleri.

Fizyoterapistlerle iç içe çalışırım. Kendi kliniğimde de fizyoterapist arkadaşım var. Nöroloji hastalarıma ancak ve ancak bu şekilde faydalı olabiliyorum.

Elimden geldiğine de haklarını savunmaya, mesleki gelişimlerine katkıda bulunmaya çalışıyorum.

Ama gelin görün ki.

Yasası olmayan bir meslek grubu konumundalar.

Kıbrıs Türk Fizyoterapistler Birliği ise dernek mahiyetinde.

Son zamanlarda, bir Ahmet Cemal Ulusan vakası takip ediyorum.

Kimdi? İngiltere’den kryopraktik yani manuel terapi eğitimi alan, doktoralı ama tıp doktoru olmayan bir sağlık uygulayıcısı. Avukatının bürosunu arayıp belgesini talep ettim ama ulaşamadım. Fizyoterapist zannediyordum. Değilmiş!

Ülkemizde tanımı, yasası olmayan bir alanı var. Kryopraktik, yani manuel terapist. İsminin önüne de Dr. kısaltması koyarak halkımızın gözünde ‘’doktor’’ imajına bürünüyor! Reçete yazıyor, rapor veriyor, tetkik istiyor. Bunlar belgeli ve polis soruşturmasında üstelik.

Halkımız bu kişi hakkında, kryopraktik doktoru veya fizyoterapi doktoru diye tanımlamalarda bulunuyor.

Halkımız büyük yanılgı ve komplikasyon riski altında iken, bu şahıs da tanımlanmamış meslek grubu sayesinde KKTC’nin tüm yasalarından paçasını kurtarıyor!

Peki hakkındaki şikayeti kim yapmış?

Doktor olmadığı gerekçesi ile Kıbrıs Türk Tabipleri Birliği yapmış.

Ülkemizdeki mevcut yasalara göre, kryopraktik uygulamaları aslında doktorlar ve fizyoterapistler tarafından yapılır. Yani bu olayın bir muhatabı da fizyoterapistlerdir.

Ancak, Kıbrıs Türk Fizyoterapistler Birliği’nin, mesleklerini zan altında bırakan bu kişi ile ilgili hiçbir girişimde bulunmadığını da öğrendim. Oysa ki, bu konuyu başkanları biliyor.

Aşağıda, Kıbrıs Türk Fizyoterapistler Birliği’nin açıklaması var. Aynen paylaşıyorum.

Kamuoyuna Duyurumuzdur;

Dr. İlker İpekdal’ın 30 Ocak 2020 tarihli bir gazetedeki köşe yazısında Ahmet Cemal Ulusan ( Doctor of Chripractic -Kayropraktik Doktoru) ‘ın Fizyoterapist olduğu iddiasıyla mesleğimizi de zan altında bırakan açıklamaları ile ilgili kamuoyunu bilgilendirdiğiniz yazımız ektedir.

Ahmet Cemal Ulusan’ın Kıbrıs Türk Fizyoterapistler Birliği ile mesleki herhangi bir ilişkisi yoktur. Kendisi fizyoterapist değil kayropraktik doktorudur. Bu ayrım hem Tabipler arasında hem de kamuoyunda üzülerek belirtmek isteriz ki yapılamamaktadır. Biz fizyoterapistler mesleki sınırlarımızın bilincinde ve etik kurallar çerçevesinde mesleğini icra etmeye çalışan geniş bir meslek grubuyuz ve birlik üyelerimizden de hiç kimse mesleki sınır ve etik ihlali ile ilgili şimdiye kadar herhangi bir şikayet ve/veya yasal işlem almamıştır. Aksine tanısı doktor tarafından konulmuş hastanın Fizyoterapi ve Rehabilitasyonunun planlanması ve uygulanmasını hastanın ilgili doktoru ile iletişim içinde gerçekleştiriyoruz ve mesleğimizi bu şekilde icra etmeye de devam edeceğiz. Ahmet Cemal Ulusan’ın “Fizyoterapist” olduğu ile ilgili ”asılsız” haberlerle ilgili kamuoyuna duyurumuzdur.

Başkan: Uzm. Fzt. Şahveren Çakartaş. Kıbrıs Türk Fizyoterapistleri Birliği Adına.

Mesleklerini zan altında bıraktığımı iddia etmişler ama onlardan çok sahiplendiğimin farkında bile değiller anlaşılan.

Kaldı ki, ifadelerinde ‘’kryopraktik doktoru’’ tanımını kullanmışlar ki bu tanım ülkemiz yasalarında yok. Ve dahi, halkımızı yine kendi ağızları ile yanlış yönlendirerek, bu kişinin ‘’doktor’’ gibi tanınmasına farkında olmadan alet oluyorlar. Tıpkı ‘’fizyoterapi doktoru’’ ifadesini kullananlar gibi!

Fizyoterapistlerin, tanısı doktor tarafından konulmuş hastalara, ilgili doktorla iletişime geçerek tedavi verildiğinden bahsediyor ki bu da külliyen eksik bir ifade. Zira, ülkemizde, ‘’fizyoterapi doktoru’’ olarak kendini lanse eden ‘’bazı’’ fizyoterapistlerin, evlerde, kendi açtıkları kliniklerde adeta doktor gibi çalıştıklarını, tanı koyup tedavi başladıklarını, ilaç yazdıklarını ve tetkik istediklerini de siz değerli okurlar dahi biliyor!

Bazı fizyoterapistlerin, bir taraftan akademik takılırken, diğer taraftan medikal şirket aracılığı ile hastane ihalelerine girdikleri de biliniyor üstelik!

Özetle;

Ülkemizdeki fizyoterapistler, kendilerini daha iyi ifade edebilmelidir.

Yasaları bir an önce çıkarılmalıdır.

Yasa çıkarmakla uğraşıyormuş gibi görünüp de, aslında nemalanma ortamlarını kaybetme korkusu güden fizyoterapistler, meslektaşları tarafından uyarılmalıdır!

Akademik ortamda çalışan fizyoterapistlere, ülkemizin fizyoterapist ihtiyaçlarının belirlenmesinde de aktif rol verilmelidir.

Halkımızın da tüm sağlık uygulayıcılarından, yetki belgelerini talep etmeleri çok ama çok önemlidir!

Dr. H. İlker İpekdal

İletişim: 0542-8529899