Günlerden beridir beklediğimiz ekonomik önlemler dün akşam 18:45 itibarıyla açıklandı. Bu açıklamalar kapsamında kazançlardan birçok kesinti, mağduriyetlerin giderilmesi içinse birçok tolere noktası açıklandı.

Türkçesi: Her ne olursa olsun herkesin koşullarından bir miktar fedakârlık yapması gerekecek.

***

Öncelikle ilk intibaımız özetle şudur: Vergi kaçıran, gelir beyan etmeyen/eksik beyan eden, bordro mahkûmu olmayan ve buna benzer bazı kesimler daha avantajlı olacak.

İşyeri kurarken, yatırım yaparken ve bu süreçte bazı eksiklikleri olan küçük işletmeler ise batmanın eşiğine gelecek.

Bu noktada fedakarlığı büyük olanların yanında, yine ve her zamanki gibi çok fedakârlık eder göründüğü halde arka kapıdan kaçırdıklarıyla (esasında) şimdikinden daha çok kazanç bile sağlayabilecek.

Yok yok! Karamsar bir tablo çizmiyorum. Sadece devlete düşecek önemli görevlerin anımsanmasını sağlayacağım. Örneğin temel ihtiyaçları karşılayacak, sağlık, beslenme, barınma vb. meseleler hakkında devlet gerekli fiyat istikrarının sağlanarak, döviz krizinden hatırladığımız bolibif(!) krizindeki gibi “serbest piyasa açıklamaları” ile biz tüketicileri, çaresizliğimizle baş başa bırakmayacaklarına inanmak istiyorum(!) Krizin yükünü tüketiciden çıkarmaya çalışabilecek arsızların, krizi kendi lehlerine avantaja çevirme çabasına girecek aç gözlülerin insiyatifine bırakmamak için üzerlerine düşeceklerini yapacaklarını umut etmek istiyorum.

Yoksa hayal etmek istiyorum mu demeliydim…?

***

Belli ki hem psikolojik, hem sosyolojik hem de ekonomik olarak sıkıntılı bir süreçten geçeceğiz. “Bazı kesimlerin arsızlıklarından korunabilmek için nasıl önemler alınacak?” sorusunun da öncelikli düşünülmesi şart!

Ekonomi ve Ticaret Bakanlığı, Maliye Bakanlığı ile Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın bu konuda olabildiğince hassas ve yasaların eksiksiz uygulanacağı bir sistemle çalışmaları gerekecek. Zaten buralardaki kamu görevlilerinin de ülkedeki yaşam güçlükleriyle mücadeleye paydaşlık ettikleri bir dönemde, personel eksikliğinin bariz olduğu, kamu hizmetlerinde altyapı yetersizliklerinin ayyuka çıktığı bu süreçte her şeyin nasıl yoluna gireceğiyle ilgili bir planlama yapılıp yapılmadığı hususunda da oldukça endişeli olduğumuz muhakkak dile getirilmeli.

Kumarhane ve gece klüpleri gibi toplumsal kültürü “zedeleyen” yerlerle ilgili, sigaraya getirilen vergi gibi bir vergilendirme düzenlemesine gidilmesi de çok iyi olmaz mıydı? Keza alkol ve benzeri tüketim mallarına ekstra vergiler de eklenseydi…

Anlıyorum ve görebiliyorum ki üzerinde kısa sürede ve yetersiz insan kaynağıyla yapılmış bir çalışma sonucunda bu önlemler alındı. İyi de bu önlemlerin çuvallamaması, çuvallama ihtimali olanlarda düzenlemeye gidilmesi hususundaki çalışmalar nasıl gerçekleşecek?

Anlayabildiğim kadarıyla kamu görevlilerinden ve emeklilerden yapılacak kesintiler sonucunda Mayıs bitimini takip eden ama henüz belli olmayan bir dönemde geri ödenmesi konuşulacakmış. Çünkü Anayasa bunu gerekli kılıyor! Bir dönem Tatar’ın Maliye Bakanlığı yaptığı dönemde emekliden ve kamu görevlisinden yapılan kesintilerin geri ödenmesi zorunluluğunu hatırlıyoruz, öyle değil mi?

***

Olumsuz konuşmak istemiyorum. Lakin bütün bu olumsuzluklara karşın umutlu olmak, bu önlemlerin çalışmasını dilemek istiyorum.

Devletin varlığını hissetmek; adil düzenin, sosyal adalet ve sosyal devlet ilkesi kapsamında çalışması için maksimum performansın sağlanması tek temennimdir.

***

Bu arada özel okullarda ve üniversitelerde okuyan çocukların okul harçları ve eğitim harcamalarına dair herhangi bir önlem ben mi duyamadım, yoksa alınmadı mı? Peşin ödeme yapanların bu hususta diğerleriyle nasıl bir adil düzende buluşturulması sağlanacağı da haliyle değerlendirilmedi.

Elektrik Kurumu’na yapılacak ödemelerini, tam ve eksiksiz olarak gününde yapanlardan yeni faturalarında %15 indirime gidileceği açıklanırken, önlemler kapsamındaki dönemde ödeme yapmayanların sağlayacağı kazanç bu oranla birbirini karşılıyor mu, bunu da hesaplayamadığımız için net bir yorum yapmak mümkün olmayacak.

***

Dediğimiz gibi acele alınan önlemlerin adil olup olmadığı hususundaki çalışmaları ekonomik örgütlerin ve sivil toplum örgütlerinin ve muhalefetin gözden geçirmesi suretiyle hükümet harici mercilerden değerlendirmeler alınması, hükümetin tutarlı ve önlemlerin yerine ulaşacak şekilde çalıştırılması için denetimi açısından önemli görevleri olduğunu hatırlatmamıza gerek olmasın.

Önlemlere uymak hepimizin yurttaşlık görevi olsun!

Sonuç olarak ülkedeki adil düzenin korunması, geleneksel siyasi düzenimiz olan torpil ve partizanlıkla Ekim’deki Cumhurbaşkanlığı seçimlerine yönelik bir hale dönüşmemesi için muhalefete, sendikalara ve sivil toplum örgütlerine objektivite kriterlerinden uzaklaşmadan büyük görevler düşüyor.

Dr. Çiğdem DÜRÜST