“Yenildin eroin! Kabul et artık...

Acımasız çarmıhına germiştin beni. Çırılçıplak;

Kollarımdan, bacaklarımdan, buz gibi kapkara bir tahtaya çivilemiştin...

Tutsağındım!

Ama kurtuldum! Çekip kopardım bedenimi çivilerden.

Etlerim paramparça, kanlar içinde...

Bana güç veren neydi biliyor musun? Korkularım!

Evet, evet, yanlış duymadın; korkularım kırbaç oldu bana!

Umurumda bile değildi ölüm...Derdim seninleydi!

Bir kez daha yaşayamazdım aynı utancı.

Korkuların saplantıya dönüştüğü yer, bıçağın keskin yüzüdür! Biliyor muydun bunu?

O keskin yüzde, eski bölük pörçük ürküntü kırıntılarımı ezip geçen gerçek korkuyu tattım ben.

Seninle yeniden yüz yüze gelmek. Yeniden aynı batağa saplanmak...Kolumda şırıngayla, izbe bir köşede kasılıp kalmak. Gencecik bedenimi, kurban niyetine önüne sermek...

İşte beni, sürüklendiğim açmazdan çekip çıkaran gerçek korkularım!

Onları çok sevdim, dost oldum onlarla.

Korkularımın kırbacında yeniden can buldum.

Yüzümde şaklayan her darbe, BEN’i bana biraz daha yaklaştırdı.

Sancılıydı öze dönüşüm, dayandım...

Önce BEN’le barıştım, yeniden kendimi sevmeyi öğrendim.

Başardım!

Özgürüm artık...

Dansımız bitti!

Sonsuza dek susturuyorum orkestrayı...”

...

İzmirli bir genç kız;

Pskiyatrist bir baba ve avukat bir annenin kızı.

İstanbul Boğaziçi Üniversitesi Psikiloji bölümünü kazanıp, büyük hayallerle gidiyor.

Çok iyi bir eğitim ve aile görgüsüne sahip...

Bir yurt odasında başlıyor eroinle dansı, can dostu bir arkadaşının sayesinde...

Önce zararsız denilen minik renkli haplar, sonra otlar, esrar ve eroin...

Eroini önce burnundan çekiyor, sonra da damardan...

Hepsiyle de ‘bir kereden bir şey olmaz’ diye tanışıyor ve kaçınılmaz son...

Can dostunu bu yüzden kaybetmesi ona uyuşturucudan kurtulmak için büyük bir kuvvet oluyor...

Ve sonunda büyük mücadeleler sonrasında yeniyor düşmanını...

...

Bir kitaptan bu kadar mı etkilenir?

Evet etkilendim.

400 sayfalık kitabı iki günde okuma başarısında bulundum ilk kez.

Piraye’nin de yazarı olan Canan Tan, yaşanmış bu hikayeyi öyle güzel kaleme almış ki, derslerde okutulmaması için hiç bir neden yok.

Ne yazıktır ki ülkemizde de uyuşturucu yaşı artık ortaokullara kadar düştü.

Bir kaç gönüllü dernek dışında polisin özverili çalışmaları ve operasyonları dışında hiç bir şey yok elle tutulur.

Bir kereden bir şey olmaz diye başlıyor gençler, bu illet maddelere, sonra da müptelalık geliyor ardından...

Lütfen bu kitabı alın ve okuyun, ayrıca okutun...

Öncelikle de anne ve babalar!

Batağa saplanmak üzere olan bir kaç genci bile kurtarabilirsek çirkefin içinden ne mutlu bize...

...

Cevap hakkı kullanacak birileri yok mu?

Hürriyet Gazetesi’nin büyük ayıbı…

Güney’den kimlik alanları Rum ilan etti!

Toplum buna tepkisini koydu da…

Bu ülkenin belli makamlarından ses seda çıkmadı!

Hele de ülkenin en tepesindekiler…

Cumhurbaşkanı, Başbakan ve bakanlar!

Milletin vekilleri…

Türkiye’de bir gazete Kıbrıs Türkünü Rum kimliği almakla suçluyor ama siz niye bu kadar sessizsiniz acaba?

“Günün kokmuş ciğeri…”

“Hürriyet gazetesi, "Kıbrıs’ta 110 bin Türk, Rum vatandaşı oldu" diye başlık atmış.

Kıbrıslı'ları kötüledikleri çok görülmüştü de böylesi görülmemişti.

Gülsek mi, küfretsek mi?,

Haberi yapanlar kendileri de bilir ki,

Rum vatandaşlığı dedikleri o vatandaşlık,

Kıbrıslı'ların "VATANDAŞI OLARAK DOĞDUKLARI" 1960'da kurulan ve ortak oldukları, Kıbrıs Cumhuriyeti Devleti vatandaşlığıdır.

Hani,

Türkiye'nin "GARANTÖR" ülke olarak hak iddia devlet var ya o.

Ve...

Bir gerçek daha,

Haberi yapanlar ve milliyetçi geçinenlerin binlercesi,
O vatandaşlığı elde etmek için can atıyorlar.

Görüşme masasında, 
Türkiye Cumhuriyeti yetkilileri, 
Kıbrıs'a yerleşen ve KKTC vatandaşlığı alan Türkiyeli'lerin,
Bir anlaşma gerçekleşmesi durumunda, 
Birleşik Kıbrıs Cumhuriyeti vatandaşı kabul edilmeleri için şartlar ve talepler ortaya koyuyorlar.

Ya,

Sizi gidi KURNAZ KEDİLER...

Ciğere yetişemeyince, CİĞER KOKUYOR değil mi?..”

(Ülker FAHRİ)

Tehdit mi?

“Sayın Özersay diyor ki;Müşavirlik Yasası Meclis’e takılır ve geçmez ise ve bu hükümet ortaklarından kaynaklanır,hükümet’e devam edemeyiz diyor!

Şimdi ülkemizde kuvvetler ayrılığını öngören bir yönetim şekli olduğunu bilelim.Hükümetin her hazırladığı yasayı,yasama onaylayacak diye bir kural yok!Her milletvekilinin bir görüş ve düşüncesi var veya olabilir!

Sizin hükümette olmanız tüm milletvekillerinin iktidar üyesi bile olsa farklı düşüncesi olamaz deme hakkını size vermiyor!

Yasayı onaylayacak ve karar verecek merci Meclis’tir,siz sadece yasayı yaptınız,yasamayı ve milletvekillerini hükümetten çekiliriz tehdit ile iradesiz bırakamazsınız!”

(Hasan YÜCELEN)

“Seviyorlar bu oyunu…”

“Usandık gerçekten artık bu Kıbrıs meselesi tartışmalarından ve gerçekten ben bile inandım ki bu iş artık olmaz. Ben ki her dönem barış ve birleşme umudu taşıyan birisiydim.
Kısacası işin özeti “FISTIK YESEM GABIĞI ÇIKAR “ 
Yani bu işin olmaması için her zaman birileri bir mazeret bulacak ve bu ilel ebet devam edip gidecek. 
Seviyorlar bu oyunu !..”

(Hasan ARTUNER)

“Sendrom…”

“Kıbrıslı Türklerin büyük çoğunluğu resmen CHP sendromu yaşar !

Sarıklı Papaz olunca ibadet hakkı,
Müslüman olunca yobazlık 

Sen okulun içindeki eğitimin hakkını verdikten, evde evladına gereken ilgiyi gösterdikten sonra okulun dışındaki
“Yobaz” ,” uyuşturucu satıcısı” ,”misyonerler”

Ne yapsa nafile !

Soru şu;

Okulun içinde ve evlerimizde gerekenleri yapıyor muyuz ?

Çözüm başkasının özgürlüğünü kısıtlamak değil, kendi özgürlüğümüze

DOKUNDURTMAMADIR !”

(Murat ŞENKUL)

“Tebrikler…”

“Sosyal içerikli düzenleneceği söylenen bir yemek hakkında bile stratejik güç oyunları üzerinden açıklama yapılması, barıştan ne denli uzak olduğumuzu gösterir. Sürekli olarak birilerine "mesaj vermek" yerine keşke az biraz silkinip kendimize gelsek. Ne güzel olurdu! Tebrik ederim. Umudu karartma yolunda emin adımlarla ilerliyorsunuz...”

(Aslı MURAT)