(Çünkü mesele sağlığımız, canımız ve sevdiklerimiz)

Çatalköy ile Alsancak arası tehdit arzediyor diyeceksin.

İşyerlerini kapatacaksın.

Öğretmeni, öğrenciyi okuluna gitmekten men edeceksin ama dolaşım serbestisi ful, kumarhane tam gaz devam edebilecek.

Bu ne lahana, bu ne perhiz turşusu demek dışında ne gelir elden?

***

Alsancaklı, Çatalköylü tanıdıklarım vardı. Hafta sonu Karpaz’dan Yeşilırmak’a kadar bol bol gezip yiyip içtiler. Güneşin tadını çıkardılar.

Hedef ne, amaçlanan tam olarak ne?

Aldığın karar amacına hizmet edecek mi, yoksa laf ola torba dola; dostlar alışverişte görsün diye mi uğraşıyoruz?Yahu öğrenci ve öğretmene yasak koyup başka hiçbir önlem almamanın birisi bana amacın neresine hitap ettiğini gösterebilir mi?

Galiba ben anlama kapasitemi yitirdim artık!

Kumarhaneler kapanmadan, bölgede restoran, kafe, berber… ne var ne yok kapatıyorsun.

Maksat gösteriş mi?

***

Bir de çarşaf çarşaf genel sekreter seçimi, kurultay hazırlığı, erke seçim isteyeni istemeyeni dinliyoruz.

Hani bir laf var ya: Koyun can derdinde, kasap et derdinde… Tam o hesap bizimkisi.

Sanki virüsle anlaşıldı da onlar sonsuza kadar hastalıkla karşılaşmadan iktidar kalacaklar. Döne döne onlar yönetirmiş gibi yapıp, olanca adaletsizliğin adına adalet deyip yürüyecekler!

Topu topu 300 bin kişiyiz diyorsunuz. 200 bin kişiyi aşılatacaksınız ilk hedef olarak. Bunların da güya kim olduğunu belirlediniz. Kaçak göçek, başkasının hakkını yiyerek aşılanınca, birinin hakkını çalıp kendi yakınınıza bir ayrıcalık tanıyınca ne oluyor. Sizinki can onlarınki değil mi?

Bu nasıl bir rezillik, nasıl bir terbiye yoksunluğudur.

Birinin hakkını haince gasp ederek, adil olamayan bir düzen geliştirmek açıkgözlülük değil açgözlülüktür. Ve dünya tarihinde açgözlülük yaparak varlığını, iktidarını sürdürebilen hiçbir varlık olmamıştır.

Hayat düzeni içerisinde anlayışla yaşamak, başkalarının hakkından daha çok hakkın varmış gibi davranmamayı bilerek yaşamak, karşındakine adaletsizlik yaparak hakkını gasp etmekten çok daha huzurlu iken sistemsizlik yaratarak karmaşayaratıp anlamaz bilmez ayağına yatmak kolaylıkla fark edilen bir çirkinliktir.

***

Tabi ne desek boş…

Öyle bir düzen kurduk ki birilerinin hakkı olanı çalıp daha fazla hak ile yaşamayı adalet gibi gördük.

Hastaneye gideriz, birilerinin sırasını gasp etmek için bin bir torpil, çocuğumuzu okula yazdıracağız gasp, çiftçinin ürünü satılacak gasp, vergi muafiyeti uygulanacak gasp, çocuğumuz burs alacak gasp, bir sıra olacak gasp, devlet bir menfaat sağlamaya karar verecek gasp, ehliyet sınavı olacak gasp, terfi gasp, işe alım olacak gasp…

Yarın bir gün kıtlık baş gösterse gıda dağıtımı, su dağıtımı için bile gasp etmek için mücadele verilecek. Adil ve paylaşımcı bir düzeni etik ve ahlaklı bir şekilde sürdürmeyi başaramayıp, insanlık dışı ilkel kanunlarla yaşamayı geçerli kıldık!

Yazıklar olsun!

Bu halimizle gidebileceğimiz en üst mertebe bu!

Hakkettiğimiz de bu!

Ne ölüm ne hastalık ne yokluk ne savaş… Hiçbir şey bize ders olmuyor.

Şimdi de vergisini ödemeyen, dünya kadar parayı devletten kaçıranlara göz yumarak, onlara teşvikler sunarak kamuda hizmet erenlerin ve devletten maaş çekenlerin hakkını bloke etmek kolaycılığı keşfedilmiş. Bordro mahkûmu isen kaçışın yok…

Mesela bir kamu görevlisi de bu yıl masraflarını karşılayamadığı için vergisini ödemek istemeyip daha sonra aflı ödemek isterse özelde vergi kaçıranla vergisini ödemeyenden ne farkı var…

Ya ondan da vergini alacaksın ya da hakkını kolayca gasp edebileceğin memurun bordrosuna göz dikmeyeceksin.

Bu adaletsizlik, eşitsizlik değil de nedir?

***

Kıbrıs’ın kuzeyinde yaşamak gerçekten her geçen gün zorlaşıyor. Hele yasalara uymak ve başkalarının hakkına saygılı olup fırsat eşitliğini engellememek inanın çok daha zorlaşıyor.

Kapasite yoksunluğu mu, kapasitesini çirkin emeller için kullanmak mı bunun nedeni varın siz düşüşünün artık!

Dr. Çiğdem DÜRÜST