Neden mutsuz ve en kötüsü umutsuz bir toplumuz!

Neden bir türlü hak ettiğimiz çağdaş ülkeler seviyesine çıkamıyoruz?

Hemen yine aynı şeyleri tekrar edip tüm sorunu sadece çözümsüzlüğe, tanınmamışlığa ve özel durumumuza bağlamayalım.

Ezberleri bozalım, aynaya bakalım...

Aynaya bakar bakmaz karşımızda üç farklı düşünce tarzına sahip insan tipi çıkıyor.

Hem de bu insanlar bir elin parmakları gibi. Aynı anadan aynı babadan doğma.

İçlerinde aynı mevzide mücahitlik yapmış olanı da var bir ekmeği bölüşmüş olanı da...

Ama iş dünya görüşüne gelince her biri ayrı telden çalıyor.

İçimizden çıkan temsilcimiz olan bu insanlar el pençe hayat tarzını seçmiş kolaycı siyasiler. Yöntemlerinin doğruluğu tartışılır. Başarılı olsalar şuan iktidardalar, yazımızın başında 'Neden mutsuz ve en kötüsü umutsuz bir toplumuz!' diye sormazdık.

El pençeciler, koltuk uğruna Türkiye ile ilişkilerimizi en az 'Türkiye karşıtlığı' yapanlar kadar bozanlardır aslında.

Onlar, halkının gerçek sorunlarından bahsetmezler. Sadece karşısındaki muhataplarını mutlu edecek adımlar atar onlarla ilgilenirler.

İşlerinin çoğu göstermeliktir. Tek dertleri göze girip koltuğu sağlam tutmaktır. Bu sorunlu anlayış aslında onlara koltuk garantisi de vermez ama koltuğa giden yolda her şey mubahtır.

El pençecilerden sonra gelelim varlık sebebi Türkiye karşıtlığı üzerine kurulu olanlara. Bunlar da El pençeciler gibi dünya ile tek bağımız Türkiye ile ilişkilerimizi bozan siyasilerdir. Gerekli gereksiz açıklama yaparlar. Hiç hükümete gelmeyecekmiş gibi davranırlar.

Rum lideri eleştirmedikleri kadar Türkiyeli yöneticileri eleştirirler. Türkiye karşıtı olmak da onların en büyük besin kaynağıdır. Onlar için Arjantin ne ise Türkiye de odur. Aradaki maddi manevi bağları bir türlü görmek istemezler.

Onların ayrı bir dünyası vardır. Onlar için milli bir politikaya uyma, en azından ele güne karşı birliktelik mesajı verme gibi gaile yoktur. Onlar Rum basınına bile konuşurken Türkiye'yi suçlarlar.

El pençeciler ve Türkiye karşıtçılarından sonra diğer bir topluluk da kafası karışıklardır. Onlar Türkiye'ye bağlıdırlar bir sorunları yoktur ama el pençeciler ile Türkiye karşıtları sürekli onların kafasını karıştırır. Biri diğerine 'Rumcu' der diğeri ona 'grassocu' der... İkisinden de haklı bir taraf bulan kafası karışıklar da iki arada bir derede kalır...

İşte memleketimden insan manzaraları bu...

Bu durumun ortaya koyduğu manzara da ortada zaten.

Biz, her türlü görüşe saygılıyız.

Ortak gaile vatan ise başarıya huzura gidecek her türlü fikir arayışına açığız.

Ama...

Bu ülkede iyi bir gelecek sadece Anavatanımız Türkiye'ye el pençe durmakla olur sanıyorsanız yanılıyorsunuz.

Onurlu saygılı ve işlevsel bir duruşla kurulan iletişim ile 'yalakalık' arasındaki farkı çok iyi biliriz.

Bu ülkede dilinizden düşmeyen barış ortamı için Türkiye'ye düşman gibi davranmakla ayakları yere basan yapıcı eleştirin farkını da çok iyi biliriz.

Türkiye ile bir türlü barışamayan bu zihniyetin aslında komşularıyla da hiç barışamayacağını biliriz.

Ne el pençecileri ne de her fırsatta kin kusan Türkiye karşıtlarını artık görmek istemiyoruz.

Biz, Türkiye ile sağlıklı ilişkiler kurabilen gerektiğinde diklenmeden dik durabilen ama anavatanımıza da özellikle ele güne karşı laf söyletmeyen ve laf söylemeyen yöneticiler istiyoruz...

Biz, normalleşmek ve vatanımızda 'bir ağaç gibi tek ve hür ve bir orman gibi kardeşçesine' yaşamak istiyoruz.

MESAJ KUTUSU

Sayın Ersan SANER, ülkenin tanınmış iş adamlarından bir tanesinin Geçitkale Havaalanını bir Arap iş adamına pazarlamak için doğru bilgiler vermediğini biliyor muydunuz? Çok büyük ihtimalle de bunun ardından büyük bir dolandırıcılık vakası çıkacak önlem almanızda yarar görüyoruz…Bu arada iş adamının adını öğrenince dudağınız uçuklayacak!

Sayın Resmiye CANALTAY, Girne Turizm limanında bazı yetersizlikler dolayı büyük izdihamlar yaşanmaya başladı. Orada resmen insanlık ötesi manzaralar yaşanıyor baskın bir ziyaret gerçekleştirirseniz kendi gözlerinizde görebilirsiniz. Bu arada ilçeler arası yollarda ki aydınlatma çalışmalarını liste başı yaptığınız için de teşekkürler…

Sayın Kemal Deniz DANA, kooperatiflerde denetleme ve soruşturmalar devam ederken bazılarının dosyalarının kapatılması için bazı siyasilerin baskı yaptıkları konusunda ihbarlar yapılmaya başlandı. Umarız bedeli ne olursa olsun geri adım atmaz ve haksız yere cebini dolduranları mahkeme koridorlarına gönderirsiniz…

Sayın Aziz KAYA, Gaziveren sahiline vefat etmiş İsrailli bir iş insanının verilmesi bölgede büyük tepki ile karşılandı. Bu icraatla hangi akla hizmet ettiniz bilmiyoruz ama muhakkak ki geçerli bir açıklamanız olacaktır değil mi?

Sayın Kemal DÜRÜST, 24 Ekim’de yapılacak olan UBP kurultayında topunuz ve tüfeğinizle birlikte Ersan Saner’e destek kararı almışsınız. DP ile ipler koptu mu yoksa kurultaya özel bir karar mı ürettiniz?

Salın Ata ATUN, Dipkarpaz’daki Rum okulunun kapatılması yönündeki görüşleriniz kamuoyu tarafından tepki aldı. Vatandaşlar in azından eğitim ile siyasetin birbirine karıştırılmasını istemediklerini belirten mesajlar gönderiyor, haberiniz olsun istedik!

Sayın Hüseyin MACİT, ülkedeki hangi önemli bir siyasetçi aracı kullanarak size bir takım tekliflerde bulunuyorlar? Kendi cesaretleri yok mu ki böyle bir tercihte bulundular? Konuyla ilgili detaylı bir açıklama yapmak artık şart oldu değil mi?

Sayın Nazım ÇAVUŞOĞLU, ihalesi yılan hikayesine dönen fareler ilacı konusu biraz daha çözülmezse tarım yapan bütün kesimler kapınıza dayanacak. Devletin hantallığı üreticilerin başında patlayacak gibi görülüyor, müdahale edip öncülük yapmanız isteniyor…

Sayın Ayşe KARACA, Lefkoşa’da çok yeni bir konseptle restoran işine gireceğiniz ve hayli de iddialı olduğunuz söyleniyor. İnsanların damak tadına doğru hitap edebilirseniz başarı da kendiliğinden gelecek demektir. Hayırlı işler bol kazançlar temenni ederiz…

Sayın Erman YAYLALI, Lefkoşa’da fuar alanında açılan yeni aşı merkezinde çalıştırılanların sosyal haklarının ödenmediğini biliyor muydunuz? Sanki de ortada kaş yapayım derken göz çıkartalım meselesi var, bir denetleyip kendilerini dinleyin bakalım…