Ek önlemler değil bunlar!

Gerekli önlemler alınmadığından yaşanan paniğin artçıları!

Kapıları fütursuz açınca böyle olacağını 3 yaşındaki bir çocuğa bile sorsaydınız zaten başka türlüsünü söylemezdi. Zaten yerel bulaşlara engel olunamayacağını mutlaka söylerdi.

Ama sormadılar.

Ya da sordular ama dinlemediler.

***

Şimdi koşuşturmanın dik alasını yaşayacağımız zamanlara geliyoruz.

Ekonomi battı, çöktü, göçtü diyoruz ya…

İşte önlemler pandeminin civcivli olduğunu söyleyerek evlere kapandığımız dönemde alınsaydı, şimdi peyderpey belli aralıklarla öğrenci de alınacaktı, sırasıyla çalışma izinli de alınacaktı. Turist hayal olacaktı belki ama onun için de kendi kendimize yetme planları yapılması gerektiğini ve o Mart’ı, Nisan’ı bunu planlayarak geçirmenin işe yarayabileceğini zaten söylemiştik…

Küçücük bir adadayız. Sınırlı sayıda sınır kapısının olduğu bir ülkede en civcivli dönemde bile olmayan sayı kadar hasta çıkınca ne olur?

İşte tam da böyle olur.

Yolda belde, işyerinde markette, düğünde dernekte, kafede restoranda birbirimize ucube gibi bakar, arkadaşlarımızın neden ve kimlerle görüştüğünü sosyal medya aracılığı ile sıkı sıkıya gözetlemeye çalışırız.

Ey yönetenler!

Elbette Rum tarafında çalışan, ekmeğini oradan kazananlar için önlem alınmalıydı. Elbette onları aç bırakmamalıydık. Ancak sizler şimdi oralarda çalışanları yeterince kontrol edebildiğinize inanıyor musunuz? Bunun bir rezillik olduğunu düşünüyorum. Üstelik Kıbrıs sorununun çözülmüş olduğu bir ortamda her şeyin çok daha kontrollü ve bilinçli olmaması için hiçbir gerekçe de kalmamış olacaktı. Oradan buraya geçen veya buradan oraya giden çalışan kişilere uygulanan ayrıcalıkların onların yaşamını kolaylaştıran bir dokunuş olarak siyasi bir huzur sağladığını biliyoruz. Lakin onların çocuklarının ve eşlerinin ya da sık temas ettiklerinin adada nerede ne yaptıklarının takibi var mı?

Yaa…

Yarım yamalak planlamalar ile devletin yönetilebileceğini düşünenlere kapak olacak cinsten ağır bedeller ödemeyecek kadar şanslı ise başka denilecek bir şey yok.

Haybeden hayatlar yaşıyoruz.

Haybeden devlet yönetiyoruz.

Haybeden görüşmeler yapıyoruz.

Haybeden siyaset yönetiyoruz. Haybeden seçim yapıyoruz. Haybeden…

***

Acı şeyleri izlemek ve acı şeyleri söylemenin suç olduğu, düşünce özgürlüğünün çok hassas bir dengede olduğu, oldukça dikkatli cümlelerin sarf edilmesi gerektiğini bilecek zamanlardayız.

Yine de söylemeden duramıyoruz işte.

Bazı zamanlarda, tecrübelerin acı olduğu, ağır geldiği birtakım yaşantıları kaldıramadığımız zaman söylenenlere takılınabilecek bilişim yasamızın da bir kez daha bu vesile ile hayırlara vesile olmasını dileyerek, yaşamlarımızı diken üstünde sürdürmek şart.

Pandemi bize büyük büyük dersler yaşatmasın.

Pandemi bize kötü anılar bırakmasın. Hatalı kararlar bizleri daha kötü günlere yönlendirmesin.

Söylemeden de edemeyeceğim işte: “Yine de zararın neresinden dönülürse kardır!”

Dr. Çiğdem DÜRÜST