40 öğrenciye 28 öğretmen düşen başka bir okul var mıdır?

Dünyanın hiçbir yerinde yoktur…

Ama Dipkarpaz’da var!

Hemen heyecan yapmayın, bizim okullarda değil…

Rum okulunda!

Sanki bize nispet yapar gibi…

Bölge halkı haliyle bu durumu görünce kendini ezik hissediyor!

Rumlar her gün Güney Lefkoşa’dan bu bölgeye çocukları eğitim alsın diye öğretmen gönderiyor…

Bizde de öğretmen eksikliği var!

Müdür muavini ona keza…

Müdürden şikayetçi olmayan neredeyse hiç yok!

Siz o bölgede yaşasanız kendinizi itilmiş, kakılmış hissetmez misiniz…

2 bin 400 kişinin yaşadığı Dipkarpaz’dan bahsediyoruz…

Sağlık Ocağı’na her gün bir dahiliye doktoru geliyor!

Saat 12.00’ye kadar muayene oldunuz, oldunuz…

Olmadıysanız muayene için Yeni Erenköye kadar gitmek zorundasınız!

Burası bir belediye…

Ama doktorsuz bir belediye!

Tamam kırsal bir bölge ama bu kadar da insafsızlık olmaz ki…

Belediye Başkanı sitem ediyor;

“Bakanlar ara sıra bize de geliyor ama, bizim haberimiz bile olmuyor” diye…

Kimin umurunda ki sorunlarla boğuşan Dipkarpaz’ın belediye başkanı!

Gitsinler, bir iki resim çektirsinler…

Dostlar alışverişte görsün misali!

Dipkarpaz Belediye Başkanı Suphi Coşkun’a bir dokunduk…

Bin ah işittik!

CTP’den Belediye Başkanı seçildi ama…

Daha ilk günden parti rozetini çıkarıp çekmeceye koydu!

Görevinin çok zor olduğunu biliyordu…

Tüm olanaksızlıklara, haksızlıklara rağmen o herkese eşit hizmet verdi!

Çünkü geçmiş yıllarda siyaset bu bölgeye sadece kötülük yapmış…

Kimine hizmet giderken kimine hiç gitmemiş!

Kiminin çocuğu arka kapıdan işe sokulurken, kiminin de çeşitli yakıştırmalarla yüzüne bile bakılmamış…

Ama bunlar da hep bir kenara yazılmış!

Sağlık ağır aksak gidiyor…

Eğitim de öyle!

İstihdam neredeyse hiç yok…

Haliyle Dipkarpaz halkı kızgın!

Sitem dolu…

KKTC’nin bir belediyesi ama!

Devlet kaynakları yeteri kadar gitmiyor oraya…

Karpaz’ın hür eşeklerinin bekçileri de yok artık!

Yüzde 70 kesim tarımla uğraşıyor ama bir eşek sürüsü girdi mi tarlaya sonucunu siz düşünün artık…

Onun için bölge halkı kendilerini sadece seçim öncelerinde düşünen, kendilerini sadece oy olarak gören kaşarlanmış siyasilere hadlerini bildirmek için bekliyor!

İntikamları çok acı olacak…

Söylemedi demeyin!

“Önce hıyar domates getirsinler”

 “Ülkemizde elektrik faturaları oldukça kabarık herkesin beli bükülüyor. Ekonomik şartlar malum. 
Üstelik Türkiye’den kablo ile elektrik getirmek uzun zaman alabilir. Bence hükümetimiz kablo ile Türkiye’den öncelikle soğan , patlıcan , hıyar , domates getirsin.

Bu işin maliyeti ve süresi daha kısa olabilir ! Üstelik bu zerzevatları tanzim satış noktalarından kabloya verirse halkımız ciddi anlamda rahatlar !”

(Hasan ARTUNER)

“Taraflar belli oluyor”

“İŞAD kablo ile elektrik istemiş. Ha şöyle, taraflar belli olsun. Sorsan kaça gelecek diye “ucuz” diyecek. Ve bu zihniyet ülke kalkındıracak ha? “Nasıl olsa teşvikli alırız, bu salak halk da kablo kazzığını da öder” diye düşünüyorlar herhalde. Siz önce kullandığınız elektriğin parasını ödeyin, aldığınız teşviklerle ve sermayedaşınız AKSA ile yeter bu toplumu sömürdüğünüz!”

(Hasan Ulaş ALTIOK)

“Kahraman yarattık…”

“Yıkım kararı döneminde, Karpaz’daki işletmecileri “hiçbir şey olmaz” diye kandıran ve daha çok yatırım yapmalarını teşvik eden siyasilerin yalancılığı ortaya çıkıp bölge halkından tepki görmelerini engellemek için gelen telkinlere kulak veren Kemal Yılmaz’ın bugün yanında olanlara baktığımızda o dönemde kendisini kuyuya atanların ortada olmadığını görüyoruz...

İşin acayipliği ise tüm değerleriyle yaşamasını arzuladığımız demokrasimizin son kalesi olan hukukun bir kararı üzerinden, mahkeme kararını uygulamayan bürokratı, hapse mahkum oldu diye kahraman yaptık. Hatta bir mit yaratıyoruz...”

(Emin AKKOR)

“Sendikalar ne istedi de…”

“Kamu Reformu yasası konusunda, hükümet her sendikadan görüş alınmışsa, sendikalar neden 'istemeyiz, kabul etmeyiz' diye koro halinde isyan ediyorlar? Anlamak mümkün değil. Yani bu kadar hayır cephesi açılmışken, hükümetin de işi zor. Herkes aynı oranda memnun edilemez ki. Ancak bir yerden de başlamak gerekiyor. Bugün KKTC'deki sendikal yaşam, Dünya Bankası'nın raporlarına kadar girmiş vaziyette. Sendikaların çok güçlü ve Devletin üstünde olduğu raporlara yansımış. Burada benim amacım sendikaları kötü göstermek falan değil ama, yani makul olan ve toplumun menfaatine olan bir şeye de bu kadar muhalefet edilmemesi gerekiyor diye düşünüyorum. Sendikalar ne istedi de, hükümet olmaz dedi?..”

(Ferda EKİNCİ)

Hem de dağ yolunda!

Fotoğrafı Levent Yüksek kardeşimiz çekmiş ve paylaşmış…

Bildik görüntüler ama!

Bu kez Girne Dağ yolunda…

Bir kamyonetin arkasına yüklenmiş kiremitler!

Bozuk ve kıvrımlı yollarda ilerlerken…

Alışığız bu tür görüntülere de!

Dağ yolu olunca insanın içine bir ürperti giriyor, ister istemez…