Kudret hoca bu sıralar ağzıyla kuş tutsa kimseye yaranamıyor…

Kalktı partili vekillerin hayat pahalılığı artışını almayarak hayır kurumlarına bağışlanacağını açıkladı sanki de büyük bir günah işlemiş gibi millet yine tepesine bindi!

Bırakın başkalarını kendi partisi içinde bile böyle bir karara şerh koyanlar oldu…

Hadi şov yaptı diyelim!

Popülist davrandı…

Eski partilerin yanlışına düştü!

Oysa sessiz kalıp paranın cebe indirilmesine de göz yumabilir birkaç gün sonra da ortalık zaten derin bir sessizliğe bürünürdü…

Biz diğer parti ve vekillerden de beklerdik!

Onlar da şov yapsınlar, vitrine oynasınlar…

50 vekil bu paraları almasalar ne olurdu biliyor musunuz?

Hayır kuruluşları için her yıl 1 milyon TL kaynak yaratılmış olup, en azından bir nefes almaları sağlanabilirdi…

Serdar Denktaş aslında dün vekillerin hayat pahalılığı almayacağını açıklayınca Kudret hocayı da kuyudan çıkarmış oldu…

En azından bir süre kendisine yapılan eleştiriler bu sayede durulacaktır!

Ama şimdi de vatandaş diyor ki;

Üst düzey bürokratların hayat pahalılığı artışları ne olacak?

Vekillere yok da yüksek maaş çekenlere niye var?

Bu arada başka önemli bir konu;

Tama vekiller bu parayı almayacak ama ya emekli ikramiyeleri ve maaşlarına da mı yansımayacak…

Bu konuda soru çok;

Hadi bin 700 TL’lik hayat pahalılığı artışını almayacaklar…

Peki bundan sonraki artışlar ne olacak!

Anlayacağınız ortada bir panik durumu vardır…

Panik halinde alınan kararlar genelde yanlış kararlardır ve bunun neticeleri şimdi olmasa da ileride mutlaka görülecektir!

Bu tartışmaların sadece bir faydası olmuştur…

Bu sistemin çürüdüğü ve kokuştuğu artık tescillenmiştir!

Bizimkiler sistemi bir bütün olarak ele alıp baştan yaratacaklarına tam aksini yapıp işi Arap açına çevirmeyi başarmışlardır…

Aksine büyük umutlar ve vaatlerle UBP’ye karşı birleşip ucu ucuna hükümet olanlar da bu acayip sözde icraatlarla sistemin ve statükonun parçası olduklarını göstermişlerdir!

Toplumda aklı selim düşünenlerin en büyük üzüntü kaynağı da budur zaten…

Az maaş alana az, çok maaş alana çok hayat pahalığı alınan bir ülkede günü kurtarmak, kamuoyunun sırf tepkilerini azaltmak için ne idüğü belirsiz, hatta yasalara bile aykırı olarak alınan kararların bu topluma kuruş faydası olmayacak aksine toplumsal barış kültürüne ağır bir darbe vurulmuş olacaktır!

Özellikle siyaseti artık bir meslek haline getirenler ve bundan rant sağlayanlar şunu asla unutmamalıdır…

Sizin makamlarınız da markalarınız da tamamen geçicidir!

Gün gelecek bir şekilde siyasete ister istemez veda edeceksiniz ve kalıcı olan da sadece bu halk olacaktır…

Serdar Denktaş’ın da dün açıkladığı gibi dövizin her yükselişinde eğer akaryakıt ve elektrik gibi hayati önem taşıyan olmazsa olmazlar da yükselecekse esas çözülmesi gereken büyük sorunumuz da bunlardır!

Buna çözüm üretebilirseniz ne ala…

Aksini yapıp da her açıklamanızda sorumluluğu TL’ye yüklersiniz, önlem almazsanız sizin o koltuklarda işiniz nedir ki!

Son gelişmeler, alınan çelişkili kararlar bile göstermektedir ki hükümetin derdi imanı kamu çalışanlarıdır…

Özel sektörden ve asgari ücretten kimse dem vurmamaktadır!

Bu da demektir ki eğer önlem alınmazsa, kokuşmuş sisteme dokunulmazsa kamu ve özel arasında zaten var olan uçurum daha da açılacak, ortaya büyük adaletsizlikler çıkacaktır…

Düşünebiliyor musunuz ki;

Şu anda özelde çalışan 4-5 bin TL civarında maaş alan gençlerimizin bile gözleri devlettedir, kamunun sınavlarına girip şanslarını denemektedirler…

Kamu asıl, özel de evlat muamelesi gördüğü müddetçe bu ülkenin sosyal ve ekonomik sorunlarının bitmesinin imkanı yoktur!

“En büyük tefeciler…”

“Bu memlekette en büyük tefeci BANKA'lardır.
İpotek mal şartı,
Kefil şartı,
Tapu Masrafı ve pul harcı,
İpotek mala Yangın Sigortası şartı, 
Borçlanan kişilere Kredi/Hayat Sigortası şartı,
Maaşını Bankaya bağlama şartı,
Artı...(+)
Yüksek Faiz ve Yüksek Komisyon,
Ve...
Daha bir sürü koşul.

Tefeci diye suçlanan Finans Şirketleri, 
Bankalar yanında sütten çıkmış ak kaşık kalırlar.
İstedikleri,
Sadece 
İleri tarihli bir çek.

İnanmayanlar araştırabilir..”

(Ülker FAHRİ)

Sadece Merak İşte?

CAS’ı kime satacaklar?

Başbakan’dan çelişkili bir açıklama…

CAS’ı ve çalışanlarını kurtarmak için satacakları birilerini arıyorlarmış!

İyi de kime satacaklar?

Madem ki bu şirketin şu anda çalışacağı bir işletme yok alan ne yapacak?

Bu arada bir de soru;

Gifa Holding, CAS’ı satın almak için müracaat etti, niçin onlara satışı gerçekleşmiyor?

30 Bin TL alan müdür kimdi?

Şu anda CAS’ı ve akıbetini tartışıyoruz ama…

Biraz da geçmişi sorgulamak gerek!

Eski hükümetler döneminde bu işletmenin genel müdürüne 4 bin 950 Dolar net maaş ve yanında 13. Maaş, bir de Girne’de yazlık villa kiralanmıştı…

Onun ayrıcalığı neydi de bu kadar astronomik rakamlar öngörüldü!

Bunu da artık birilerinin yargılaması ve deşifre etmesi gerekiyor…

Politis hedef mi gösteriyor!

Güney’de yayınlanan Politis Gazetesi önceki günkü yayınında 1964 yılında Kıbrıslı Türkleri öldürenler arasında 2 kişinin halen yaşadığını yazdı…

Belki tarihte yaşananları yayınlamak mesleki olarak bir sorumluluktur ama!

Böyle açıklamalar aynı anda bir anlamda hedef göstermek anlamına gelmez mi?

Ya buradan birileri galeyana gelip bunların peşine düşerse sonra bunun sonuçlarının hesabını kim verir?

Hani teknik sorun vardı?

Milletvekillerine hayat pahalılığı artışı haddinden fazla gündem oldu sonuçta kamuoyu baskısı galip geldi…

Ancak ilk açıklamalar bunun değişemeyeceğini zira teknik sorunların ortaya çıkacağı yönündeyken nasıl oldu da bu teknik bir çırpıda çözüldü birileri de bunun cevabını vermeli!

Ya da açıklama yapmadan önce iyice, derinlemesine araştırıp sonra konuşmalı…

MESAJ KUTUSU

Sayın Tufan ERHÜRMAN, Türkiye’de Barış Bildirisi’ni imzalayan Kıbrıslı Türk akademisyenler yaşanan son gelişmeler nedeniyle haklı olarak ciddi bir endişe içine girdiler. Bu konuda TC nezdinde girişimde bulunup onları telkin etmeyi programınıza koydunuz mu?

Sayın Kudret ÖZERSAY, hayat pahalılığı konusunda dün yaşanan son gelişmeler nedeniyle Serdar beyin size füze gibi bir gol attığı yorumları da yapılmaya başlandı. Siz böyle mi algıladınız yoksa rakiplerin uydurması mı acaba?

Sayın Yusuf KISA, ilgili bakanlığa CAS konusunda 19 Haziran’da yazdığınız dilekçeye 25 Haziran tarihinde olumsuz da olsa cevap verilmiş. Acaba sizin elinize mi ulaşmadı dersiniz! Bir gariplik var değil mi?

Sayın Serdar DENKTAŞ, dünkü basın toplantısıyla siyaset kurdu olduğunuzu bir kez daha göstermiş oldunuz. Açıklamaya hayat pahalılığı artışını da ekleyerek akaryakıta yapılan zammın etkisini epey hafiflettiniz, bravo doğrusu…

Sayın Özdil NAMİ, Cumhurbaşkanlığı seçimlerine daha uzun bir süre olmasına rağmen parti tabanında adınızın iyiden iyiye anıldığını biliyor muydunuz? Bu arada muhalifler de yok değil eğer varsa böyle bir isteğiniz kulisleri iyi takip edin deriz!

Sayın Turgay DENİZ, Ticaret Odası olarak Ankara’ya ofis açmanız iş çevrelerince hayli memnuniyetle karşılandı. Ha keşke bunu çok öncelerden düşünselerdi de en azından iş insanlarımız için kim bilir çeşitli fırsatlar yaratılabilirdi değil mi? Tebrik ederiz…

Sayın Asil NADİR, Geçitkale havaalanında çok yakında ciddi projeler ve yatırımlar için düğmeye basacağınız konuşulmaya başlandı. Umarız bunlar batmaktan beter olan ülke ekonomisi için de hayırlara vesile olur…

Sayın Ertan BİRİNCİ, konfeksiyon sektöründen sonra şimdi de restoran işine girdiğiniz ve Girne’de çok muteber bir işletmeyi satın aldığınız konuşuluyor. Yani yatırımcı ruhunuzu bilirdik de bu kadarını da beklemezdik, hayırlı işler dileriz…

Sayın Güvenç CANTAŞ, CAS’ın durumu ve geleceği ile ilgili herkes bir şekilde konuşuyor ama halen sizden bir yorum göremedik. Olayın içinde olan birisi olarak kamuoyunu aydınlatmayı düşünür müydünüz?

Sayın Metin BİLMEM, Merkezi Cezaevi’nde eski göreviniz olan müdürlük makamına getirilmenizden ötürü kutlar tebrik ederiz. Bu arada sizi çeken de var çekemeyen de haberiniz olsun istedik, sağlam basın deriz!

Sayın Tolga ATAKAN, geçen gün yanlışlıkla sosyal medyada paylaştığınız ve partiliye yaptığınız çağrı işe yaramış olacak ki dündün itibaren parti içinden sesler fazlasıyla yükselmeye başladı. Hadi bakalım devamı gelecek mi?

Sayın Polat ALPER, Girne Postası’nı hayata geçirdikten sonra Mağusa ve İskele’den dostlar aramaya başladı kıskandıklarını ifade ediyorlar. Yeni yatırımlarda kendi bölgelerinin de bulunmasını talep ediyorlar bizden iletmesi.

Sayın Hakan ORAN, yayın hayatına kazandırdığınız kitabınızın gelirini kanserle mücadele eden çocuklar için kullanmanız nedeniyle tebrik eder herkese de örnek olmasını temenni ederiz. Bu arada bize de bir koli gönderirsiniz değil mi?

Sayın Doğukan ULAÇ, yüzme sporunda Kıbrıs Türkünü gururlandırmanız nedeniyle tebrik eder başarılarınızın devamını dileriz. Bu arada artık isminiz kamu sınav sorularında bile sorulmaya başlandı, ne mutlu size değil mi?

Sayın İsmet EZEL, uzun bir aradan sonra Devlet Piyangosu’nun büyük ikramiyesinin Mağusa’ya isabet etmesinden sonra ortalıktan kaybolduğunuz söyleniyor doğru mu? İyi yaptınız zira hiç tanımadıklarınız akraba olarak önünüze çıkacaktır…