New York Üniversitesi’nden Jonathan Haidt “Niçin İyi İnsanlar Politika ve Din Yüzünden Birbirinden Ayrışıyor” adlı klasik kitabında seçmenlerin siyasal tercihlerini belirleyen 6 temel değerden söz eder.

Haidt’e göre bu temel prensipler kişinin sağcı mı yoksa solcu mu olduğunu belirliyor. Bakın bakalım bu basit ölçek sizin siyasal kimliğinizi ne ölçüde açıklıyor?

İnsanların siyasal kimliğini şu 6 temel prensip belirliyormuş:

Dayanışma, adalet, özgürlük, sadakat, otoriteye saygı ve kutsallık.

Eğer sizin için ilk 3 prensip önemli ise yani zayıflarla dayanışmaya, adalet ve eşitliğe, insanların özgürlüğüne önem veriyorsanız sola meyillisiniz demektir.

Eğer sizin için milli değerlere sadakat, otoriteye saygı ve kutsal değerler önemliyse de sağ ideolojilere daha yakınsınız demektir.

Önümüzde bir Cumhurbaşkanlığı seçimi var.

Açıkçası adaylardan çok ülkemizdeki seçmenin oy verme davranışı beni daha çok ilgilendiren bir konu.

Netice olarak seçimi yapacak olan ve gelecek 5 yılımızın nasıl olacağını belirleyecek olan onlar.

Yapılan araştırmalar seçmenlerin büyük bir çoğunluğunun ya ideolojik ya da lider seçmeni olduğunu gösteriyor.

Bu oran yüzde 85’ler civarında.

Geriye kalan yüzde 15-20’lik seçmen kitlesi ise benim ‘Rasyonel seçmen’’ dediğim kesim oluşturuyor.

İdeolojik seçmenler sağcıysa sağ bir partiye, milliyetçiyse milliyetçi bir partiye, solcuysa sol bir partiye oy verenler demek.

Bu arada birden çok sağ ve sol görüşe sahip parti varsa adayın içinden çıktığı partinin gücününde önemli olduğunu bir kenara not etmekte yarar var.

Seçim dönemindeki kampanyalar ya da vaatler bu seçmenler için çok bir anlam ifade etmez. Aynı şekilde ekonomik gidişat da bu seçmenlerin oyunu değiştiren bir faktör değil.

Lider seçmenleri ;Oylarını ideolojik düşüncenin ötesinde, gidişattan da biraz bağımsız olarak liderin kimliğine göre verenlerdir.Adayın hal ve hareketleri, lider karizması, hikâyesi, arkasına aldığı rüzgâr seçmenlerin oy verme tercihini belirliyor.

Amerikada Obama ve Trump ve Türkiye’de de AK Parti zaferlerini bu seçmen grubuna borçlu.

‘Rasyonel seçmen ‘’ise oylarını ideolojiye ya da lidere göre değil gidişata göre belirliyor. Bu seçmen grubu için seçimler daha ziyade ihtiyatı ve mantığı ön planda tutan rasyonel bir tercihtir. Kim benim için daha iyi bir gelecek sunuyor? Kim başta ekonomik ve güvenlik olmak üzere temel ihtiyaçlarıma daha iyi çözüm sunuyor? gibi.

Bu sorulara verilen yanıtlar seçmenin oyunu bir partiden alıp başka bir partiye taşıyabiliyor.

Bu bilindiği için de seçim kampanyaları,mitingler , vaatler aslında bu grup için tasarlanıyor.Herhangi bir krizin olmadığı dönemlerde rasyonel seçmenin oranı tek haneli rakamlarda iken kriz anlarında bu rakam 15-20 puanı buluyor.

Peki önümüzdeki Cumhurbaşkanlığı seçiminde seçimin kaderini kim belirleyecek dersiniz?

Seçim var ya merak ediyoruz. Kim kazanacak?

Bu merakı gidermek için her gün yeni bir anket yayınlanıyor.

Ben anketlerde esas itibari ile gidişatla ilgili datalara bakıyorum.

Aday olandan toplumun genelinin öncelikli beklentisi ne.

Seçmene göre gündemdeki en önemli konu nedir?

Listenin başında Ekonomi mi yoksa güvenlik mi geliyor?

Aynı şekilde seçmen gidişattan ne kadar memnun?

Sorunları çözmesi gerekenler görevlerinin gerektiğini ne ölçüde yapmış?

Bu sorulara verilen yanıtlar seçmenin sandığa hangi düşünce ile gireceğini gösteriyor.

İster anketlere güvenin ister güvenmeyin ama bir nokta kesin;

İdeolojik seçmenleri bu seçimde önemli bir rol oynayacak gibi görünüyor.Rasyonel seçmenlerde onları destekleyecek.

Bu durumda kazanacak olanı tahmin etmek zor olmasa gerek