KKTC’de konu yine onca mesele arasında ciddiyetle ele alınmamış olabilir de Birleşmiş Milletler üyesi olan ve/veya çağdaşlaşma seviyesine erişebilmiş devletler meseleye farklı yaklaşıyor.

Bizim gibi ger kalmış memleketler ne acıdır ki kendi zümreselçıkarlarına takılmaktan dezavantajlıların ne durumda oldukları ile ilgilenemiyor.

Ekonomik meseleler, sağlık meseleleri, eğitim problemleri pek çok durumda Covid-19 salgınının önüne geçiyor. Dahası salgın bitecek ve bu etkiler daha yıllarca devam edecek.

Sağlığını yitiren insanlar, eğitimsiz kalan insanlar, ekonomik dengeleri bozulan insanlar, çok değil birkaç yıl içinde her şeyin önüne geçen bir soruna dönüşecek. Sadece pandemiden zarar görenler bile…

Keşke bir de kadınların bu sorunlardan nasıl etkilendiği yönünde bir bakış geliştirecek araştırmalar yapılıyor olsaydı! Keşke durumun vehametinin anlaşılması mümkün olsaydı!

Evet COVID-19, sadece bir salgın hastalık değil. Salgının özellikle kadınlar üzerinde ciddi ekonomik ve sosyal etkileri olduğu maalesef göz ardı ediliyor.

Kriz sürecinde işsiz kalanlarla ilgili ne biliyoruz?

Eğitimin cinsiyet ve yaş gruplarına etkisi hakkında?

Sağlık sorunları ve hizmetlere erişim konusunda kadınların ne gibi güçlükler yaşadığına bakıldı mı?

Kadınlar bakım gerektiren hastaların ve çocukların sorumluluklarını da üstleniyorken Covid-19 onları bu açıdan nasıl etkilemiş olabilir?

Bunları bilmek, sonra bunların ayrıştırmasını yapmak ve insanın odaklı ilkelere sahip her sosyal devletin yapacağı gibi hizmet planlamasını buna göre değerlendirebilmek önemlidir.

Lafta üstümüze yok, icraat sıfır!

***

Kadınlar zaten iş gücü piyasasında dezavantajlı konumdaydılar. Şimdi ne durumdalar? Kadın yoksulluğu bireyi, aileyi dolayısıyla da gelecek nesilleri her anlamda etkiler!

Öncelikle kadının sevgiye ve bakıma dayalı iş yükünü artıracağından cinsiyetinden kaynaklanan iş yükünü çoğaltacağından şiddetin de artarak farklılaşmasına ve zararın çoğalmasına yol açar.

Birleşmiş Milletler, özellikle de UN Women bu sürecin kadınları ve kız çocuklarını nasıl etkileyeceği hususunda araştırmalar yaparken müdahalelerin toplumsal cinsiyet eşitliği temelli nasıl yapılabileceği yönünde görüşler ortaya konmasını sağlamaya çalışıyor. Haberimiz var mı? Var!

Bizde durum ne?

Kıbrıslı bir deyimle cevap verilim mi buna? “Allahınan canımız!”

***

Toplumsal cinsiyete dair veriler ve bunların analizleri çoktan toplanmış olmalıydı!

Kim mi toplayacak?

Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Odak Noktası!

Aaa… Pardon biz onu göstermelik kurmuştuk değil mi?

***

Peki ne zaman bu ülkedeki yurttaşlar ne zaman sosyal bir devletin eşit yurttaşları olduklarını kavrayacaklar?

Şu anda Başbakan’ın daha önce kadına yönelik şiddet çalıştayı düzenleyen bir eski çalışma Bakanı olduğunu düşünecek olursak:

Haydi bakalım!

***

Evet biliyorum pek çoğunuz bu meseleye lüks olarak bakıyorsunuz.Değil mi?

Öyle değil işte, bu ülkenin geleceği her bir bireyin yaşam şartları önemlidir.

Kadınlar ve erkekler, çocuklar ve gençler açısından değerlendirmeler yaparak sonuçlara ilişkin doğru bir tablo ortaya çıkması, kadınlar ve erkeklerin değişen ve farklı ihtiyaçlarıyla çeşitli önceliklerini ortaya koymayı ve toplumsal cinsiyete duyarlı, etkili kararlara ve müdahalelere yön vermeyi amaçlamak doğru bir devlet kurgulamanın ana koşuludur.

Farkedemediğimiz bu küçük ayrıntı halen daha sonuçlarda eşitsiz, fırsatlarda ise sözde eşitlik sunulan bir memleket görüntüsünden kurtulamayışımızı beraberinde getiriyor!

Ülkede kaç kadın var, kaçı 18 yaş üstünde, eğitim durumları nedir, kaçı anne, kaçı eş, kaçı işsiz, kaçı iş arıyor, kaçı başkalarının yaşamından sorumlu ve bakımıylailgileniyor bilmezken, kadınların özel ihtiyaçlarını kavramayı nasıl bekleriz?

Nasıl bu ihtiyaçlar doğrultusunda etkili bir devlet hizmeti ile saygın bir devlet yapısı geliştirdiğimizi iddia ederiz?

Bunların çoğu önce felsefe, sonra da insanlık gerektiren ve hakikaten yurt sevgisine gereksinim duyan öncelikler.

Bizde olmadığına göre çene yormaya da gerek yok!

Değil mi?

Boş verin.

Ne ben söyledim ne de siz duydunuz!

DR. Çiğdem DÜRÜST