Cezaevi, hayat ve bayat...


Radyo, televizyon ve gazetelerimizde ortak bir haber:
- Cezaevinde açlık grevi...!
Hangi cezaevi bu?
Sözkonusu cezaevi, ana giriş kapısında büyük puntolu harf karakterleri ile şöyle tanımlıyor
kendini:
- KKTC İçişleri Bakanlığı Merkezi Cezaevi...
* * *
Nedir cezaevinde olmak?
Gün 24 saat ağır ve demir kapıların üzerine sürgülenmesi mi?
Nerede başlar bir insanın ‘‘üzeri’’, nerede biter?
* * *
Ve birgün açılır o ağır ve demir kapılar, çözülür kilit, çıkıp gider ‘üzerine’ şunca zaman
gürültülü sürgüler sürülenler...
Sormalı şimdi:
- Gidenin ardında mı kalır o taş duvar ve tel örgülerden fotoğraflanmış cezaevi gayrı
hükümsüz...
Yoksa...
- Yoksa hükmünü hep koruyan o cezaevi, bir rüzgâr gibi önüne mi katar kendini ‘‘bitti,
gidiyorum’’ sanan naifliğini...
Eşek ve deve örneği...
* * *
Deve kervanları malûm...
Düştü mü yola deve kervanı, eşek en önde, peşenk en gerisinden yürür kervanın...
Şimdi eşek mi yanmalı bunca zorlu bir yolun en önünde yürüdüğüne, yoksa peşenk mi
kahretmeli bırakıldığı için kervanın en gerisine?
Yürüyor kervan...
Kervan denilense bir eski hayat...
Eşek de bayat, deve de bayat, peşenk de...
Hangisi daha taze bir ötekinden?
Ve hangisi daha özgür diğerinin, yekpare bir yolculukta öğütülen kaderinden?
* * *
Açlık grevi başlatan mahkûmların taleplerinin ne olduğu, çok da önemli değildir bence...
Çünkü bugün şu talep olabilir ihtiyaçları nedeniyle açlık grevlerine, yarın öteki...
Asıl önemli olan, cezaevi müdürünün Kıbrıs gazetesi muhabirine verdiği yanıt:
- Yaklaşık 160-170 mahkûm, açlık grevi başlattı...
İngiliz olsam ‘May Gat’ demem gerekirdi mutlaka...
Türk olduğumdan, ‘May Gat’ın çevrisi ile ‘‘Aman Allahım!’’ demek şaşkınlığımın nidasından
başka yoktur hiç çarem...
Neden?
Çünkü ‘‘yaklaşık!! 160-170’’ mahkûm...
‘Yaklaşık’... Kesin değil yani..!
Taş duvarlara, tel örgülere, demir kapılara, gardiyanlara ve mutlaka ortaya çıkarılmasalar bile
silâhlara sırtını dayamış bir cezaevi müdürü; suçlu olsalar bile yaşamsal bütünlüklerinden
sorumlu olduğu ‘emanetindeki’ insanların kaç kişi olduğunu bile bilmekten uzak...
- May Gat!
* * *
Eşek önde, develer arkada, en geride peşenk...
Yürüyor kervan...
Ve biz buna; ister ‘İçeride’ olalım ister ‘Dışarıda’, hayat diyoruz hep birlikte...
Hayat ve Yaşam...!
* * *
‘İçeride’ açlık grevi başlatanlar, ‘Yaklaşık’...
Peki ya ‘Dışarıda’ ve o bir avuç vurguncunun, sahtekârın, hırsızın ve yağmacının gerisinde
onurlarıyla kalıp da adına ‘Asgari Ücret’ denilen o kepaze paranın mecburiyetinde yaşam
kavgasına sürgün edilenlerin kesin sayıları, çok mu bilinir?
‘Cezaevi’ denilen o ‘içeriden’ çok mu uzaktadır ‘dışarıda’ ekmek parasını törpüleyenler?
Bilinseler....
Bilinseler bunca ‘MAHKÛM’ edilirler miydi sefaletin dibine..?
‘İçeride’...
Ya da ‘Dışarıda’ olmak nedir, insana insanca değer verilip ‘kaç kişi oldukları’ bile
bilinmedikten sonra...
* * *
Yürüyor kervan...
Eşek önde, develer arkada, en geride peşenk...
Ve biz buna ‘Hayat’ diyoruz bu ülkede...
Hayat!
Tek kelimesiyle bile, ne kadar da çook bayat....