Pandemi ile mücadele her ülkede politize edildi.

Bizim ülkede de.

Test kitleri, temaslı takipleri, kısıtlamalar, kapanmalar, karantina yöntemleri, pandemi hastanesi en çok kullanılan başlıklardandı.

Geldiğimiz noktada, küçücük nüfusla, giriş-çıkışları belli küçücük coğrafyada, diğer ülkelere kıyasla kontrol altına alınması daha kolay bir sağlık sorununu fazlaca politize ettik ve politize etmeye de devam ediyoruz.

Binlerce kapanan iş yerini, on binlerce işsiz insanlarımızı pandemi politikalarına kurban ettiğimizi unutuyoruz.

Sağlığın başı Sağlık Bakanlığı gibi görünse de, maddi ve ideolojik çıkar grupları arasına sıkışmış bir şekilde rotasını doğrultmaya çalışan bir Sağlık Bakanı duruşu izliyoruz.

Maddi ve ideolojik çıkar grupları, pandemi mücadelemize hala görünen ve görünmeyen zararlar vermeye devam ediyor.

Testlerden, hasta sevklerinden, karantina ücretlerinden, ilaç alımlarından, tıbbi malzeme teminlerinden nemalanan güruh, bir taraftan mazlum edebiyatı yapmaya devam ederken, diğer taraftan da bulundukları ortamlarda siyasi ideolojilerini gülümseyen maskelerinin ardından halkımıza dikte etmeye çalışıyor.

Şimdi sırada Covid-19 aşıları var.

Aşıları biz üretmiyoruz, üretmeyeceğiz de.

Aşılar konusunda yüzde yüz edilgeniz ve hep öyle de kalacağız.

Peki hangi aşıyı olacağız?

Doktorlar olarak konuşmaya başladık zaten.

Laf kalabalıkları arasında, dünyada kaç aşı çalışması olduğundan, aşıların yüzde kaç etkili olduğundan, aşılarla ilgili faz çalışmalarından, yan etkilerinden, saklama koşullarından, FDA, EMA gibi yerlerden onay alıp almadıklarından bahsediyoruz biz doktorlar.

Çoğu teknik konu olduğu için, doktor hangi aşıya güveniyorsa, dönüyor dolaşıyor üstü açık ya da kapalı,gerek etkinlik gerekse stratejik anlamda, kendi güvendiği aşıyı telkin ediyor halkımıza.

Ancak, işin bir de devletler, ülkeler anlamında sağlık politikası yönü var.

Buna hiçbir doktor değinmiyor.

Devletlerin, ülkelerin sağlık politikaları 2021 yılında çok daha stratejik boyutlara taşınacak.

Aşılar devletlerin yeni stratejik silahları olacak.

Peki, aşılarla ilgili edilgen konumdaki ülkemiz hangi stratejiyi geliştirecek?

Cevap çok zor değil.

Önümüze getirilip bizlere sunulacak aşılar belli.

Biri AB üzerinden getirilecek Pfizer-BioNTech ortaklı gen (modifiyeRNA) aşısı, diğeri Türkiye üzerinden gelecek Çin (zayıflatılmış virüs) aşısı. (Belki buna bir de Moderna’nın yine gen (modifiyeRNA) aşısı eklenebilir.)

Değerli okurlar.

Aşı toplum sağlığı içindir.

Stratejiler de devletlerin, ülkelerin sağlığı içindir.

Ülkemize hangi aşıdan kaç adet gelecek?

Hangi aşılar kimlere uygulanacak?

Aşıların devam dozları da aynı tempoda getirilebilecek mi?

Aşıların etki-yan etki takipleri nasıl yapılacak?

Aşılarla ilgili kayıtlar nerede, hangi güvenlik önlemleri altında tutulacak?

Aşı yetkilileri kimler olacak?

Aşıların dijital takipleri başladığında bu sistem altyapısı hangi sağlayıcılar tarafından temin edilecek?

Henüz fol yok yumurta yok iken şöyle bir haber dikkatimi çekiyor:

‘’Bu Memleket Bizim Platformu, Kıbrıs Türk Tabipleri Birliği ile iş birliği içinde, koronavirüs (Kovid-19) aşıları ve salgında gelinen durum konulu bilimsel bir panel düzenliyor.

KTÖS tarafından yapılan açıklamaya göre, pazartesi günü saat 17.00’de Kıbrıs Türk Öğretmenler Sendikası’nın (KTÖS) yeni salonunda yer alacak panele, Kıbrıs Türk Tabipler Birliği Başkanı Dr. Özlem Gürkut yanı sıra Dr. Nesil Bayraktar, Dr. Özlem Şahoğlu Kocagöz ve Dr. Halil Hızal konuşmacı olarak katılacak.

Panel, ayrıca Radyo Mayıs ve Mayıs TV’den canlı olarak izlenebilecek.’’

Bakalım bilim insanlarının katılmadığı bilimsel panel sonunda hangi aşı öne çık(arıl)acak?

İletişim: 0542-8529899