Bazı haberler vardır hayret edilmesi gereken…

Ama siz gülüp geçersiniz!

Çünkü alışmışsınızdır artık…

Ülke gerçekleri der geçersiniz!

Dedikçe de ülke gerçekleri kaderiniz olur…

Birkaç gün dem olur, sonra başka gündemler gelir sırasıyla!

Oysa bazı haberler vardır ardında bilinmeyenler mutlaka araştırılmalı…

Sosyal devlet anlayışı böyle bir şeydir çünkü!

Dosyayı arşive kaldırmamak…

Aksine daha da mercek altına almak!

Perde gerisinde neler yaşandığını ortaya çıkarmak…

Ve tabi ki olaylara bilimsel de yaklaşarak konuyu uzmanlarıyla masaya yatırmak!

Başka insan mağdur olmasın diye…

Bazı haberler vardır hele de perde gerisinde yaşananları duyunca insanın midesine kramplar girer…

İçiniz bulanır!

İstifra etmek istersiniz…

İğrençlik bir yana!

İğrençlik ötesidir çünkü duyduklarınız…

Duyduklarınıza inanamazsınız!

Yok artık diye isyan edersiniz…

Hele de çocuklara tecavüz olaylarında!

Hele de birinci derece yakınlarının yaptıkları iğrenç ötesi eylemler…

Ve yapılan itiraflar!

Sanki de çok doğalmış bir şey gibi hatta bazen sırıtarak anlatırlar yaptıklarını…

İnsanlıklarını, babalık duygularını kaybetmiş hayvan ötesidir onlar!

Hayvan tanımı yapsanız hayvanlara haksız yapmış olursunuz…

İşte o iğrenç ötesi olaydan bir kesit;

Önce bir söz…

Hem de babasının söylediği!

“Ağacı ben yetiştirdim ilk meyvelerini de ben yiyeceğim…”

Allahın belası herif!

Şerefsiz ötesi…

Pis mahluk!

Sanki de bahçede domates yetiştirdin de onun ilk meyvelerini mi yiyeceksin sen…

İnsan bunları kaleme alırken bile tansiyonunun yükseldiğini hissediyor!

Kan beynine sıçrıyor…

Ama gerçek bu!

Bir bilenmeyeni daha duyun bu köşede…

Hani gazeteler hep yazdı ya…

Önce dayısı!

Sonra da babası diye…

Dahası varmış bu iğrenç ötesi olayın!

Talihsiz kızın dedesi de önceleri bu pisliğe bulaşmış…

Hem de öz torununa!

Canının canına…

Adam şimdi ölmüş gitmiş ama!

Ona rahmet değil ancak beddua yakışır bu saatten sonra…

Öbür dünyada rahat etmesin, azapların en ağırını çeksin diye!

İnsan haklarından hukuktan filan yanayız da…

İnsan bazen öyle çileden çıkıyor ki bu tür olaylardan sonra sapıkların devlet tarafından yıllarca besleneceklerini içine hazmedemiyor!

Her ne kadar bazen kızgınlıkla asalım keselim bilmem neresine ne yapalım desek de bu tür suçların en aza indirilmesi için mutlak bir şeyler olmalı…

Gencecik çocukların gelecekleri kararmasın diye!

Gazetecilik…

“…Gazetecilik “kuryelik” değildir.
Görevi "gelen mailleri" ütüleyip servise vermenin çok ötesindedir.
“Basın özgürlüğünün bir demokrasi davası” olduğunu bilir gazeteci, bu özgürlük için bedel öder.

*  *  *

İktidardan yana, iktidara karşı...
Devletten yana, devlete karşı...
Şundan yana, buna karşı yoktur...

Gazetecilik vardır.
Hayatı çirkinleştiren ne varsa gazeteci “karşı”dır.

*  *  *

Siyasetçi ya da sendikacı, işçi ya da patron, haftanın yedi günü,  gece ve gündüz gazetecilerle görüşmek ister...
“Basın toplantımıza gel” der... “Bizi dinle” der... “Bu ayıbı gündeme taşı” der... “Bir bak” der... Der da der.

*  *  *

Kimi zamanlar üzülürüz.
Çünkü görürüz ki, gazeteciler ya da editörlere “konu mankeni” muamelesi yapılır.
“Basın toplantılarında iyi bir kalabalık yaratalım, biz anlatalım, onlar dinlesin, sonra bizim hazırladığımız metinleri servis edelim, yayınlasınlar” gibi bir yaklaşım sergilenir.

*  *  *

İyi gazeteciliğin desteğe ve saygıya ihtiyacı vardır.
Yoksa gün gelecek “meram anlatılacak” birileri bulunamayacaktır…”

(Cenk MUTLUYAKALI)

“Almayın ahali…”

“5-10 gün sonra çıkacak olan yerli sonbahar ürünü TAZE patates öncesi, 100 ton ESKİ patates ithaline izin verilmiş.
Tc Tarım Bakanı'nın ailesi olan aşiretinin, üreticiden 30 kuruşa alıp, Suriye'ye ihraç edildi gibi gösterilerek, sınır ötesinde depolanan ve fiyatı yükselttikten sonra, Suriye ürünüymüş gibi tekrar Türkiye'ye taşınan patateslerin bir bölümünü bize getiriyorlar.
Kimbilir, 
30'a m 40'a mı, kaç kuruşa aldılar, bizim ahaliye, 4-5 liraya yedirecekler.
Ve...
Yerli TAZE patatesi bir kere daha darbeleyecekler.

İTHAL PATATESLERİ ALMAYIN EY AHALİ,
YERLİ TAZE PATATES BİR HAFTA SONRA PİYASAYA ÇIKACAK…”

(Ülker FAHRİ)

“Aklama faaliyetleri…”

“Oluşacak yapıda eşitlik olmaz..

Anastasiades bu lafiyla eşit olmayacağımızı net olarak mı söyledi ? 
Yoksa eşit olmayacağımızı ima mı etti?
Olabiliriz de olmayadabiliriz demek istemiş olabilir mi?
Tercüme hatası mı var?
Espiri mi yaptı ? Brainstorming mi yapar?
Halka göre şerbet vermek için öyle deyici mi oldu?
Aslında eşit olmamız gönlünde yatan arslan mı ?
Dili farklı kalbi farklı mı söyler ?
Ben öyle demediydim der mi bir süre sonra?
Ve bu resmi bir açıklama mı yoksa Cumhurbaşkanının ağzından çıkan bazı şeyler resmi bazıları labaluba mı ?

Aklama faaliyetlerine bir katkıda bulunayım istedim…”

(Dilek Yavuz YANIK)

Geç de olsa…

“Demografik yapımızı değiştirerek irademizin ipotek altına alınmasına olanak sağlayan mevcut vatandaşlık yasasının değiştirilmek üzere olduğu yönünde açıklamalar var. Siyasi çıkarlar uğruna, adaletten yoksun yöntemlerle ve en önemlisi de dışarıdan dayatmalarla vatandaşlık dağıtılmasına engel olacak, aynı zamanda da insan haklarını ihlal etmeyecek yeni bir vatandaşlık yasasına olan ihtiyacımız tartışılamaz. Eğer bu yapılır ve yasa yok olmak üzere olan toplumumuzun hassasiyetlerini ve günümüz koşullarını dikkate alan bir şekilde değiştirilirse, uzun yıllar sonra ülkemizde yapılan en önemli icraat olur ve takdiri hak eder düşüncesindeyim. Geç de olsa bunun yapılacağına inanmak istiyorum. Heyecanla ve umutla bekliyorum…”

(Hasan Ulaş ALTIOK)

YORUMSUZ