Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın tüm dünyada olduğu kadar güney komşumuz Kıbrıslı Rumlar ve Yunanistan tarafından da merak ve endişe ile beklenen KKTC ziyareti öncesinde, Kıbrıs Türk solu, politik bir ikiyüzlülük yanında akıl ve vicdan tutulması içerisinde alışagelmiş soğuk savaş artığı dik ! duruşlar gölgesinde geleneği bozmadı.

Kıbrıs Türküne “balık hafızalı” muamelesi yaptıklarının farkında olmaları da boykot olayının diğer bir vahim yanı.

“Balık hafızalı” muamelesi olgusu öncesinde ise diğer bir konunun altını çizmekte fayda var.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı destekler veya desteklemesiniz ayrı bir konu olmakla birlikte Ankara Hükümetleri ile görüş ayrılıklarını Türk Devleti düşmanlığı ve karşıtlığına taşıma gafletini sürdürmekte, Kıbrıs Türk solu.

Ve Kıbrıs Türk solu daha açık bir ifade ile CTP ve TDP, Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın KKTC Meclisinde yapacağı tarihi konuşmayı boykot etmeyi bugün tartışıyorsa eğer, Kıbrıs Türk solunun “bilinçli” olarak Ankara hükümetleri ile görüş ayrılıklarını Türk Devletine karşı düşmanca bir karşıtlıktan farklı görmediğini de ortaya koymakta.

Olası bir erken seçimde oy oranlarını artırma veya kararsız kesimlerden oy devşirme uğruna ucuz ve popülist politikalar ile “solculuk” oynamaktan da Türkiye Cumhuriyeti ve Türk Devletinin yetkililerini de kullanmaktan da vazgeçmelidirler…

Tufan Erhürman ile Cemal Özyiğit, ucuz oyunlar ile oy devşirme yanında da sol duruşu Türk Devleti karşıtlığına ve düşmanlığına indirgeyecek popülist siyasetlerin üreticisi olmamalı artık.

Baskın erken seçimi kotarma veya oy devşirmek için Türk devletine düşmanlık yapmak yerine Devleti nasıl daha iyi yönetebilmenin yollarını göstererek sorumlu muhalefet yapmalı, CTP ve TDP.

Tufan Erhürman ve Cemal Özyiğit ile CTP ve TDP kadrolarının, Ankara Hükümetleri veya Türk Devleti Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile görüş ayrılıklarının politik bürokrasi, diplomatik nezaket ve siyasi teyamüller temelinin dışına çıkarak çözülemeyeceğini de göremeyecek kadar bilgi ve tecrübeden yoksun olmadığı da ortada iken, böylesi bir dönemde boykot ortaya koymanın ne anlaşılabilir ne de açıklanabilir bir yanı bulunmakta.

Kıbrıs Türkü’nün boğuştuğu ekonomik kriz derinleşmeye devam ederken, tek dayanağımız ve destekçimiz anavatan Türkiye’nin diğer bir ifade ile Türk Devletinin, 20 Temmuz 1974’ün yıldönümünde Kıbrıs Türkünün haklılığına vereceği güçlü desteği popülizm adına önemsizleştirme çabaları ile “bizi bize” düşürmekten de vazgeçmeli, Tufan Erhürman ve Cemal Özyiğit.

Yaşanan her şey bir kez daha göstermiştir ki, sol duruşu Türk Devleti karşıtlığı ve düşmanlığı, sağ duruşu ise Ankara yalakalığı olarak gören ve türeten politikacılar artık Kıbrıs Türk’ünün kaderi olmamalı.

Boykot ise tek çözüm eğer, haydi hodri meydan.

İstifa edin meslek haline getirdiğiniz milletvekilliğinden ve sine- i millete gidin bakalım, sokaktaki ağırlığınız ne kadar bir bakın ve anlayın.

Eski Başbakan, eski Bakan ve milletvekilliği statüsünü kullandığınız müddetçe Devlet adamı olmak ve ona göre davranmak zorundasın, ey Erhürman ve Özyiğit.

Kıbrıs Türk’ünün olası ve sürdürülebilir yeni bir anlaşmada eşit haklara sahip olması gerekliliğinin kararlılıkla yeniden ifade edilecek olmasını boykot etmenizin Kıbrıs Türkünün vicdanında ne anlaşılabilir ne de açıklanabilir bir yanı bulunmakta…

Devlet adamlığına sığmayan, ucuz politikalar ve siyasi ikiyüzlülük ile yaptıklarınız da tek sonucunun dik duruş ile oy devşirmek olduğunu zannetmek ise en basit ifadesi ile saflık veya daha açık bir ifade ile Kıbrıs Türküne ihanet etmektir.

Çünkü, böylesi küçük hesaplar ile Ankara ile Lefkoşa’yı birbirinden uzaklaştırarak Kıbrıs’ın Türkleri ile Anadolu Türkleri arasındaki bağları koparmak üzerine kurgulanan “popülist oyunların” kimseciklere faydası olmaz.

Doğu Akdeniz yangın yeri iken ve üstelik Kıbrıslı Rumlar Kıbrıs Türkünün eşit olma hakkını yok saymaya devam ederken böylesi bir duruş ise hem geçmişe hem de geleceğe ihanettir.

Tufan Erhürman ve Cemal Özyiğit’e, Kıbrıs Türkü adına son bir soru sormak istiyoruz.

Bu zamanda ve bu şartlarda Hükümet de CTP-TDP olsaydı eğer gene de “boykot” tartışmalarını “bizi bize” düşürmek uğruna başlatır mıydınız?

Belki haddimizi aşmış olacağız ama sizlerin yerine cevabı da vereceğiz.

“Elbette hayır”.

Dün, Ankara’da mevkidaşından randevu alabilmek için Türk Cumhuriyetinin başkentinde bekleyen TDP Genel Başkanı Cemal Özyiğit’i de, Ankara’da başka konuşup Lefkoşa’da başka konuşan CTP Genel Başkanı Tufan Erhürman ile birlikte diğer CTP ve TDP liderlerinin açıklamaları dün de kalsa bile gün gibi ortada.

Tam da bu noktada CTP ve TDP, Kıbrıs Türküne “balık hafızalı” muamelesi yapmaktan ve politik ikiyüzlülükten artık vazgeçmeli.

Sevgili okuyucular,

Sanki de bilinçli bir şekilde bu ülkede Türkiye ile KKTC’ni arasının açılması için bazı kesimler büyük gayret sarf ediyorlar!

Buna siyasiler de çanak tutarak birleştirici ve uzlaştırıcı olacaklarına ayırımcı açıklamalarla katkı koyuyorlar…

Bizim en büyük korkumuz da bunun getireceği ve dönüşü olmayan sonuçlardır!

Buna sağduyu sahibi tüm kesimlerin dur demesi, bu girişimde bulunanlara da taviz vermeme gibi bir sorumlulukları vardır.

Bu sorumluluk hepimizindir!

MESAJ KUTUSU

Sayın Tufan ERHÜRMAN, bu ülkede Başbakanlık yapmış birisi olarak Erdoğan’ın meclis konuşmasına katılıp katılmamak konusunda kararsız kalmak öncelikle size sonra da sizin partinize yakışmaz. Yarın bir gün yine iktidar olursanız Ankara’nın yüzüne nasıl bakacaksınız bir düşünsenize!

Sayın Ünal ÜSTEL, Yıldız Öğrenci Rezidansında karantina olan gençlerin karantina şartlarını yerine getirmediğini, koridorlarda alem yaptıklarını aynı zamanda burada denetimin sıfır noktasında olduğunu biliyor musunuz? Vakaların artışa geçtiği böyle bir dönemde güvenlik tedbirleri kesinlikle üst düzeye çıkarılmalı…

Sayın Cem VURGUN, sizin şirketin ödemelerinde bir süreden beridir sıkıntı yaşadığı konusunda şikayetler son günlerde yine artmaya başladı. Bu konuda daha fazla duyarlı olmanız istenen mesajlarınız geliyor, haberiniz olsun istedik!

Sayın Asil NADİR, son bir haftadır sizin gazetenin muhalefetin dozunu yükselttiği dikkatlerden kaçmıyor. Bu da okuyucu tarafından memnuniyetle karşılanıyor. Elbette vardır bir bildiğiniz değil mi?

Sayın Afet ÖZCAFER, DP üst yönetimi sizin bakanlık konusunda sonuna kadar ısrarla sözünün ardında durma kararı üretti. Bakalım Ersan bey hükümetin bozulması riskini de göz önünde tutup ne kadar kararından dönmeyecek! Eski hesaplaşmaların şimdi su yüzüne çıkması gerçekten de hoş olmadı!

Sayın Ahmet KAPTAN, uzun ve yorucu bir memuriyetten sonra nihayet emeklilik için işlemleri başlatmış ay sonu itibarıyla yeni yaşamınıza başlamaya hazırlanıyormuşsunuz. Artık bundan sonra torun bakımı ve ev temizliği sizi bekliyor desenize. Sağlıkla inşallah…

Sayın Ertan BİRİNCİ, geçmiş yıllarda olduğu gibi şimdi bir kez daha Cim Bom’u KKTC’ye getirmek için bazı girişimlerde bulunduğunuzu duyduk. Şimdiki nesil bunu biraz zor başarır ama siz bir iki telefonla pek ala ki halledebilirsiniz değil mi?

Sayın Erhan ARIKLI, Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın KKTC’ye yapacağı ziyaret konusunda tahrik edici açıklamalarınız ne size ne de makamınıza yakışıyor! Bırakın diğer partiler bu konuda kendi kararlarını üretsinler. Sonuçta her koyun kendi bacağından asılacak!..

Sayın Emin AKKOR, K.T.Gazeteciler Birliği Başkanlığınız hayırlı ve uğurlu olsun. Kadro da epey sağlam olduğuna göre medyanın kötü gidişatı konusunda yapacağınız muhakkak ki büyük sorumluluklar vardır.

Sayın İsmail ARTER, her babaya oğlunun Tıp Fakültesi birinciliği nasip olmaz tebrik eder başarılarının devamını dileriz. Bu onur sadece sizin değil tüm Kıbrıs Türk halkınındır… Başarılarının devamını dileriz.

Sayın Ecevit AKTAŞ, sizin taş fırında belli ki teknik hatalar olduğu için beklenen tören bir türlü gerçekleşmiyor. Özellikle bürokrat arkadaşlarınız tarihi buluşmayı bekliyor haberiniz olsun istedik…