“Kadınlar meclis önünde toplandı!”

“Kadınlar ev içi şiddete karşı mücadele ediyor!”

“Kadınlar siyasette aktif olmak için mücadele veriyorlar.”

Zaten kadınlar ayrımcılık ile mücadele için sürekli bir şeyler yapıyorlar. Ayrımcılığın bin türlüsüne dair bilinçlendirmeler yapmak üzere binbir kılığa giriyorlar.

Sonra karşısına geçip muhatap olacağınız kişi erkekler oluyor! Dahası, bu adam kuvvetle muhtemeldir ki bir süre önce eşitsizliği protesto eden cümlelerin en süslülerini dizmişti artarda. Diyorsunuz ki kılığı, kıyafeti, diplomaları, saygısı, saygınlığı sizi anlamak için yeterli, hatta destek de bulabileceğiniz şekilde görünüyor.

Sonra siz bitiriyorsunuz cümlelerinizi. Başlıyor konuşmaya: “Kadının düşmanı gene düşman. Hazır beklemeyeceksiniz. Siz de mücadeleci olmalısınız. Hakkınızı söke söke almalısınız! Bla… bla…bla…”

O anda bize ne oluyor beyler biliyor musunuz?

Ne kadar cahil olduğunu farketmiş oluyoruz. Kadının mücadelesini ne kadar ciddiyetsizlikle takip ettiğini anlıyoruz. Ataerkinin devamı için canını vermeye hazır olduğunu, bu türden istemler için karısının, kız kardeşinin asla talepkâr olmaması gerektiği için duacı olduğunu anlıyoruz!

Hatta birkaç kez başıma gelmiştir: Sonradan kendisinin de ev içi şiddete dair öyküsü olduğunu, kızını, karısını darp etmiş olduğunu duyuyorsunuz!

***

Hep yazdığım, hep söylediğim bir şey var ki, 8 Mart gibi, 25 Kasım gibi günler gelsin istemiyorum. Elinde iktidarına bağlı bir koltuğu bulunan herkes öyle ahkamlar kesiyor ki, sanırsınız dünyayı devirip %100 eşitlik sağlanması için mücadele verecekler. Bir bakıyorsunuz ya durum değişmiyor ya eskisinden de kötü hale geliyor bu baylar konuşmak için ağızlarını açınca…

Bazen gölge etmeyin başka ihsan istemez demek istiyoruz ama bakıyorsunuz yasama organı onlardan döşeli.

Toplumsalcinsiyete dayalı eşitliğininne anlama geldiğini bilmeden seçim yatırımı olsun diye dillerine doluyorlar bu kavramları.

***

Hadi beyler, erkekseniz şu TOCED’i çalıştırın da görelim!

Üstelik kadınlara yine kadınların engel olduğunu ve kendi kendimizin önünü tıkayarak kendi mücadelemizi vermediğimizi söylediğiniz zaman çok cahil göründüğünüzü biliyor mudunuz?

Bu ülkede cinsiyete dayalı ayrımcılıklarda da dezavantajlı bireylere yönelik her türlü ayrımcılıkla mücadelede de kadınlar ön saflarda bulunmuş, mücadeleyi kadınlar vermiş, nemalanan yine erkekler olmuştur.

***

Erkek başbakan, yürütmede ilerletilmesi için karar alınmış ayrımcılık meselelerinin karalarını açıklayarak partisine ve kendisine prim sağlarken fırsat eşitliği söylemlerinin ayyuka dayandığı bilinçli konuşmalar gerçekleştiriyor. Ancak devamında sonuçları ne olmuş bu hareketin dönüp arkasına bakmıyor bile. Sonra aynı adam bir daha iktidara geldiğinde aynı cümleleri bir daha sarfediyor. Bunları söylemiştiniz bayım dediğimizde ise kem küm ediyor!

**

Sonuç ortada.

Şiddete uğrayan biz kadınlarız. Ve bundan çocuklarımız da zarar görüyor. Toplum da… E haliyle sizler de efendiler!

Siz şiddeti uygulayanlarsınız. Bu nedenle canı yanan da, küçük düşen de, ezilen de, zararın fizyolojik, psikolojik, cinsel, ekonomik gibi envai çeşitlerinden birincil zarar görenler siz değilsiniz.

Size de bu şekilde bir iktidar hırsı öğretilmiş. Doğanızda da bu olduğuna göre, vahşi doğadaki hırslı yırtıcıların insansılaşmış şekli ile yaşıyorsunuz değil mi?

**

Hadi yüzümüze bakın da mücadele etmediğimizi söyleyin bir daha!

Hadi çıkın karşımıza da kadınların bu meselelerde erkelerin uğraşmasını beklediğini söyleyin yüzünüz tutuyorsa.

***

Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Dairesi orada ne iş için kuruldu?

Şovunuzu yaptınız değil mi?

Yeter!

Sonra da mücadele verin diyorsunuz!

Dr. Çiğdem DÜRÜST