Sayın Erhürman, geçtiğimiz Cuma günü, Kıbrıs Manşet Gazetesi’ne konuk olarak geldi.

Sıcak bir sohbet oldu.

Enerjisi yüksekti.

Cumhurbaşkanlığı seçimlerine motivasyonunun tam olduğu, kendisini hazırladığı, her halinden belli idi.

Anlaşılan o ki, kimse O’nu aday olsun diye arkasından itmemişti; kendi rızası ile aday olmuştu.

Sebebi de, dişe dokunur işler yapmak üzere çıktığı yolda, belli ki hevesi kursağında kalmıştı.

Hangi yoldu bu?

Kendi ifadesi ile ‘’hasbel kader’’ Başbakan olduğunda, daha birkaç aylık çiçeği burnunda hükümet iken, koalisyonun bozulacağı söylentileri ile yıpratılmış olmasından bir hayli şikayetçi idi.

Devlette bir atılım ve açılım yapacakken, bürokrasi denilen canavarın, icraatlarının önünde nasıl engel olduğundan örnekler vererek bahsetti.

Yürütmenin başında biri olsa da, devletin bürokrasinin nasıl da kök salmış bir mekanizma olduğunu, hükümetlerin geçici, kendilerinin kalıcı olduğuna inanan bürokrasi ile mücadele etmek istediğinde ise, işleri yavaşlatmak ve kendisini daha da zor durumda bırakmak adına, birtakım yolları nasıl da kullandıklarından bahsetti.

Statikonun tanımını bu sohbetinde yapmadı. Belki de statiko dediği şey, bu hantal ama kasıtlı engel çıkaran bürokrasi de olabilirdi.

Cumhurbaşkanlığı makamının sadece müzakereci olmakla sınırlı olmadığının altını ısrarla çizdi.

Ülkenin iç sorunlarına yönelmenin önemini sürekli vurguladı.

Sayın Erhürman, devletin bu hantal ve iş yapmak isteyenleri engelleyici bürokrasisini by-pass etmek; gerek parti içi gerekse parti dışında, ideallerine, hedeflerine ulaşmasını engelleyici ayak bağlarından kurtulmak adına Cumhurbaşkanlığı makamına talipti.

Bir Cumhurbaşkanı, görevi süresince 5 Başbakan görüyorsa, en stabil, en istikrarlı makamın da Cumhurbaşkanlığı makamının olduğunu da özellikle vurguluyordu.

Sayın Erhürman’ın gözünde, Cumhurbaşkanlığı makamı, yetki, kuvvet, istikrar unsurlarını içerisinde barındıran bir liderlik makamı idi.

Bu yüzden adaydı.

Siyasetçi değilim ama, tespitlerine katılmamak mümkün değil.

Sayın Erhürman’ın, ideallerine ulaşmak için eline almak istediği gücü, yani Cumhurbaşkanlığı makamını nasıl kullanacağına dair planlarını bu sohbet toplantısında açıklayamadı. Sürenin kısıtlı olması buna müsaade etmedi belki de.

Ancak, mevcut süre içerisinde konuşulan, kamuda çalışanların ikinci işleri yani özelde de çalışmaları konusunda çok da katı olmaması, geçim sorunlarından dolayı bu yola tevessül edildiğinden dolayı normal karşılama meylinde olması, herkesin bu gerçeği gördüğünden bahsetmesi, beni ciddi anlamda hayal kırıklığına uğrattı.

Diğer taraftan, ek mesailere ödenen paralarla ilgili yapılan sohbette, ülkenin turizm gelirinin %10 artırılması durumunda bile, ek mesailere ödenen paranın aslında devletin dişinin kovuğu kadar olacağını, bunun o kadar da büyütmeye gerek olmadığından bahsetti. Aslında burada kastı, nitelikli üretimin, nitelikli ekonomik girdilerin sağlanması durumunda, devletin gereksizmiş ya da fazlaymış gibi görünen harcamalarının pek de göze batmayacağını vurgulamak istemişti.

Ancak, bana göre, hayaller üretmek olsa da, ülkenin realitesi, ek mesailere yapılan gereksiz ödemelerdir. Hayallere ulaşana kadar da, gerekli tasarrufların devlet tarafından yapılmasını gerektirir. Erhürman’ın sohbetinde devletin tasarruf etmesi gerekliliğine hiç değinilmedi.

Kıbrıs müzakereleri konusunda ise, söz sahiplerinden birisinin de Türkiye olduğunun bilincinde bir lider profili çiziyordu. Bu bağlamda, Cumhurbaşkanı seçilmesi durumunda, Türkiye’yi sıkça ziyaret edeceği izlenimini verdi.

Konu Kıbrıs müzakerelerinden açılmış iken, Doğu Akdeniz’deki hidrokarbon yatakları ile ilgili atılacak adımların, süreci belirleyici en önemli argümanların başında geleceğinin altını önemle çizdi.

Sohbet yaklaşık 2 saat sürdü. Off-the record’lar da vardı.

Siyasetçi olmamanın rahatlığı ile, hata yapma hakkımı da kullanarak, kendi izlenimlerimi özetleyecek olursam:

-Sayın Tufan Erhürman, Cumhurbaşkanlığı makamını gerçekten istiyor, bunun için yola çıkmış.

-Cumhurbaşkanlığı makamı, bu ülkedeki en etkili ve en istikrarlı makam.

-Ülkenin bürokrasisi hükümetlere iş yaptırmıyor. Belki bundan yola çıkarak, parlamenter sistem yeniden gözden geçirilmeli, başkanlık sistemi tartışmaya açılmalı.

-Gelir artırıcı önlemler alınmalı.

-Türkiye’siz çözüm olmaz.

-İkinci iş konusunda netlik yok.

-Tespitler yerinde de olsa, projelerini henüz açıklamadı.

-Biraz sağ kulağa, biraz sol kulağa fısıldadığı güzel nağmelerle, her iki kesimin de oylarına talip olduğu her halinden belli idi.

Sayın Erhürman’ın, Cumhurbaşkanlığı makamının müzakerecilikle sınırlı olmadığı söyleminin altını daha net ve anlaşılır projelerle doldurması durumunda, ikinci turun en kuvvetli 3 adayından biri olmasının önünde hiçbir engel yok gibi görünüyor.

Dr. H. İlker İpekdal

İletişim: 0542-8529899