“KKTC, BM ‘evet’ demezse tanınmayacak!

“Kıbrıs sorunu Güney Kıbrıs ‘evet’ demezse çözülmeyecek!”

İlelebet bu statüye mahkumsunuz anlamına geliyor Serdar Denktaş’ın bu sözleri.

Ve diyor ki mevcut statü içinde sağlanabilecek en iyi yaşamı, planlamamaya çalışmak dışında bir şey yapılamaz.

Bunu da en iyi kendisinin yapabileceğini söyleyerek seçim yarışına dahil oluyor.

Çok doğru, bir o kadar da ürkütücü o ilk ikicümle karşısında, bunu gayet iyi bildiğimiz halde, dehşete kapılmamak imkânsız.

Serdar Denktaş’ın oy satın alma, rüşvet iddiaları ve nüfus sayım sonuçlarının Ankara’dan sonuçlandırıldığı yönündeki çarpıcı açıklamalarına bir yenisini eklemiş olması, yine de ortalığı yeterince şenlendiremedi. Biliyoruz ama bilmezden gelmeyi tercih ediyoruz işte…

Bunu gayet iyi bilen diğer adaylar ise aynı yoldan devam ediyorlar: Güzel bir gelecekten, uluslararası varoluştan, dünya ile entegre olmaktan, doğru adımlarla ilerlemekten falan bahsediyorlar…

Nasıl mı?

İşte onu kimse bilmiyor!

Bütün vaatler, aslında Serdar Bey’in söyledikleriyle kilitleniyor.

***

Esasında vardığımız nokta:

Kendi geleceğimizi hiçbir zaman planlayamadık!Yani bir başka deyişle davul bizde olsa da tokmağın bir başkasında olduğu felsefesiyle birlikte okunduğunda, bizleri bu hallere getirenlerin, hatta gelinen noktada bir kova suya muhtaç edenlerin nerelerde olduğu, buna karşın halkın nerede olduğunu görememektir!

Görmeye başlamak ürkütücüdür. Çünkü görebilmek, bugün halen daha aynı düzenden yana olanların asıl vatan hainleri olduğu gerçeğini açığa çıkarmaktır…

Bilirsiniz dost acı söyler. Ve kişi itiraf edemese de kendisine dürüst olmamak için sağa sola çatar!

***

KKTC’de 3 kutba ayrılmış durumdayız ne yazık ki.

  1. Her ne olursa olsun Kıbrıslılık diye bir varlığın bulunmadığını, büyük bir Türk dünyası olduğunu ve tek millet olduğumuzu kabul eden Turancı bakış açısını savunanlar… Bunlar ne acıdır ki dünyada Türk kökenli olduğunu kabul ettiği halde Turancılığa karşı olan çoğunluğu görmezden gelirler.
  2. Kıbrıslılık diye bir kavram vardır. Kıbrıs adasının kendi varlığını ortaya koyarak dünyada buranın küçücük de olsa bir ülke olduğunu, bu ülkeninde siyasi, hukuki, coğrafi, stratejik ve her anlamda bir kimliği olduğunu savunanlar… Ki bu mantıklı ve kendi kurumsallaşan devlet yapısı ile işleyişi kolaylaştırarak hayatı rahatlatacak yapıdır. Nitekim senelerdir devam eden müzakereler ile federal çözüm ruhuna doğrudan işaret eden ve işlerliği olabilecek bir düşüncedir.
  3. Günümüzü gün edelim. Bu işler bizi aşar. Birileri gelsin yönetimi alsın. Kim olursa olsun keyfimize dokunmasın, lüksümüzü bozmasın! Ki bu da oldukça tehlikelidir. Bir süre sonra yerli halk ile asiller mantalitesi kapsamında kendi yurdumuzda misafir olmak dışında bir noktaya ulaşılamaz bu bakış açısı ile… Bu kimliksizleşme, kişiliksizleşmedir. Her gelenin kimliğini boynumuza asma “biz” diye bir şey olmadığını açıkça kabul etmektir. Buna Kıbrıslılar olarak uzun süre katlanabilir miyiz emin değilim.

Cumhurbaşkanı adaylarının ilk ve açıkça söylemlerine bu görüşlerden hangisini istediklerini ve bununla mücadelede(çünkü mücadelesiz olamayacağı artık çok nettir) ne hedeflediklerini ifade etmeleri zaruridir.

Serdar Bey’in işaret etikleri doğru olmakla birlikte, onda da bunun için ne yapabileceğine dair bir söylem görülmediğine dikkatinizi çekeriz.

***

Üzücü olan kendi kendimize bu kararı verecek birlik ve beraberliğimizin de direncimizin de hatta bilincimizin de kalmamasıdır.

Cumhurbaşkanlığı seçimi bir şeyleri sıfırdan elbette değiştirmeyecektir.

Lakin istersek varlığımızı hissettirebilir!

***

En azından bunu olsun yapabilsek ne iyi olurdu…

Dr. Çiğdem DÜRÜST