1974 Barış Harekatı ile başlayan Kurtuluş günlerindeyiz ve Lefkenin teslim olması ile ilgili yazı dizimiz önümüzdeki günlerde devam edecek fakat araya gündelik önem arz eden bazı konularıda sıkıştırmamız açıkçası önemli.


 

Din konusu çok fazla yorum yaptığım yada kaleme almak istediğim bir konu değil.


 

Çünkü Dinin her insanın kendisi ile inandığı varlık arasında bir olgu olduğuna inananlardanım.Karışmayada kimsenin hakkı olmadığını düşünürüm.


 

Biz öyle gördük.


 

Türkiye ile yapılan Mali Protokelden sonra İlahiyat Koleji ile ilgili tartışmalar çoğaldı.


 

Özellikle Koordinatör atanması tepkiyi artırdı.


 

Neden?


 

Çünkü 500 yıldır bu toprakların bekçisi olan ve ünlü tarihçi İlber Ortaylınında dediği gibi en has Türkler olan Kıbrıs Türklerinin din konusunda kendine has bir dokusu var ve toplum bu dokunun bozulmasını istemiyor.


 

Ta başından beride toplum ilahiyat konusuna zaten tepkili.


 

Bu okulda eğitim almak isteyenlere yeme içme, yatıp kalkmanın ücretsiz olarak bir imtiyaz olarak sunulması en önemliside dinin bu şekilde eğitime alet edilemesine kızıyor.


 

Çünkü bugüne kadar kendine has dini inancının bir zararını görmemiş. İsteyenin camiye gitmesine ,evinde namazını kılmasına orucunu tutmasına karışmamış. Okulda öğrendiği Din ve Ahlak dersi yeterli olmuş.


 

Bu derslerle memleketine sevdalı ,ahlaklı, Müslüman onbinlerce Kıbrıslı Türk yetişmiş.


 

Allaha iman etmek için illede caminin olmasına gerek duymamış.


 

Üstüne üstlük dinini yaşamının diğer taraflarına hiç karıştırmamış .


 

En önemliside bundan rant sağlamayı düşünmemiş.


 

Şimdi bunların bozulacağını düşünüyor.


 

Tecrübe ile sabit.


 

Banada sorarsanız Allah ile kulun arasına kimsenin girmesi gerekmiyor.


 

Din ve inanç kanaatimce kişinin kendi özgür iradesi ile karar vereceği bir nokta.


 

Temel bilgiler dışında kimsenin özgür iradesine müdahale edilmemeli.


 

Müdahale edenede izin verilmemeli.


 

Zaten Müslüman olan bir kişi içinde Kuran daha ilk ayeti ile oku diyerek size bu yolu gösteriyor.


 

Başkasının sana yazdıklarını , söylediklerini değil.


 

Beni oku demiş Kuran.


 

Tüm bu tartışmalar sürerken aklıma biraraftanda Umberto Eco’nun ‘Gülün Adı’ romanı geldi.


 

Yeniden okumalı.


 

Din ve bilimin nasıl çatıştığını orada görebilirsiniz.


 

Katolik rahiplerin bir dava uğruna nasıl canileştiklerini.

Güce itaat etmediklerinden sapkınlıkla yaftalananları, dinsel görünüşün altındaki çıkarcılıkları ,rahatça öldürülen masumları anlatır.


 

Dava adamı, davasına teslim olur.


 

Eleştirel düşünceyi ve kuşkuyu düşman görür.


 

Kıbrıs Türkü kendine has dini dokusu ile eleştiren ve şüpheci, bilimi esas alan bir kültürün nesilleri.


 

Bu doku bozulmamalı.