20. yüzyılla birlikte alışık olduğumuz sıcak savaşlar gitti, yerini soğuk savaşlara bıraktı.

Soğuk savaş, aslında ateşli silahların kullanılmadığı, bombaların patlamadığı savaş demekken, bir anda savaş görüntüsü olmadan yer yüzünde yaşayan her bir bireyi hatta her bir canlıyı tek bir düğme ile oturdukları yerden yok etme gücüne erişmiş devletlerin, zümrelerin veya bireylerin sapkın savaş modellerine dönüştü.

Ne acıdır ki, dünyada, teknoloji artık gücün simgesi haline geldi.

Ülkelerin teknolojik imkanları, tıpkı sanayileşme devrimindeki gibi büyük adımlar atılmasına vesile olurken, bir yandan da güç odaklarının değişimi için zemin hazırlıyor. Daha kötüsü, kimin veya hangi grupların devletten bile daha zengin hale geldiğinin kontrolü artık çok zorlaşabiliyor.

Ve devlet toplaması gereken vergiyi gerçek anlamda toplayamadığından, fakirleşen devletle birlikte toplumların gelişmişlik seviyeleri de aşağılara çekiliyor.Böylece vergisini gerçek beyan edereködemek zorunda olan yurttaşlar (sıklıkla bordro mahkumları) ne yazık ki devletin sunmakla yükümlü olduğu hizmetlerden faydalanamıyorlar ya da düşük kalitede faydalanıyorlar. Haksız kaymak yine başkalarının oluyor…

  1. o ki, belli zümre ve bireylerin zenginleşmelerinin önüne geçilemiyor. Hem de gizli ve kaynağı belirlenemeyen zenginleşmeler bunlar.

***

Bu noktada KKTC, bilişim suçları hakkındaki yasal düzenlemelerini yaparken bile son derece ilkel bir anlayışla süreci takip etmek zorunda kalacağımızı söylememe gerek yok değil mi?

Azgelişmiş ülkelerde bilişim suçları bireylerin bireylere, bireylerin belli gruplara, belli grupların bireylere veya herhangi bir kesimin hükümete(sözüm ona devlete) yönelik “suçlarını” konu edinmekten öteye geçemeyerek yine insan hakları kapsamındaki düşünce ve hareket özgürlüğü ile gerçek anlamdaki demokrasiyi zedeleyecek bir dizi önlemlere dönüştürüyor. Türkiye’de olduğundan bahsedilen internet erişim kısıtlamaları tarzındaki siyasal içerikli olduğu anlatılan kısıtlamalardan bahsediyorum.

Acıdır ama bizim bilişim suçları hakkındaki yasa çalışmamızın hayata yansıması da bunun ötesine gelişemeyecektir.

Şimdiden söylemek, acele söylemek anlamı taşımıyor…

İzleyeceğiz nasılsa…

İnternetten sohbetler, telefon ağları üzerinden mesajlaşmalar, reklamlar, ilanlar ve aklımıza gelebilecek her şey bir bilişim suçu malzemesi olabileceği gibi, kolaylıkla kimsenin ruhu duymadan birçok kötülüğe zemin hazırlayan imkanlar yaratabiliyor. Çelişki büyük anlayacağınız.

Ayrıca birilerinin hepimizi gözetlemesi için de yasal zemin hazırlayan bir yasa olacak adına bilişim suçları yasası gibi bir isim eklediğimiz şu yasa taslağı.

Bilişim suçları, sonradan ispatlanabilir olmakla birlikte, ispatına kadar çok geç kalınmış suçlar da içerir.

Özel yaşamın gizliliğinden tutunuz, her türlü verinin şifresinin kırılması suretiyle gizliliğin ihlali veya haksız kazanç sağlanmasına kadar aklınıza gelebilecek her şey bilişim suçudur.

KKTC açısından düşünelim: Maliye’den içişlerine, sosyal güvenlikten sağlığa, dışişlerinden turizme kadar KKTC’nin önce teknolojiyle barışması lazım ki sonra teknolojik güvenliği sağlasın.

Bunu yaptı mı KKTC dersiniz?

Hayır!

Bizim ülkemizde evlerde kullanılan imkanlar devletinkinden çok daha fazla…

***

Bilişim suçları çok tehlikeli suçlar. Zamanı ve mekanını tanımlayacağımız, ülke ve yargı sınırlarını aşabilen, yasal zemine oturtması ve delil elde edilmesi çok zor olan; çok büyük ve dikkate değer teknik bilgi gerektiren, bazı durumlarda suçun net tanımlaması bile yapılamayan suçlardır.

Dijital deliller her zaman vardır. Dijital ortamlarda hamleler her halükârda takip edilebilir. Ancak takibin yöntemi ve yolu gereği teknik donanım şarttır ki bunun bizde ne kadar olduğu tartışma konusudur.

***

Asıl sorun: KKTC’de bilişim suçları hususunda bir yasa yasallaşıyorsa adli, teknik ve gerekli tüm alanlarda alt yapımız ve ekiplerimiz de hazırlandı mı yoksa hazırlanması için uzun yıllara ihtiyaç olup yine -mış gibi yaşamaya devam mı edeceğiz?

Çünkü eğer öyle ise mahkemeler ekstradan tıkanacak. Mağduriyetlere yol açan, yine bireyin hak ve özgürlüklerini belli çıkar çevrelerinin lehinde baskılayan sonuçları eleştirmek zorunda kalacağız!

İyi çalışıldığına emin miyiz?

Gözler genel kurulda olacak!

Dr. Çiğdem DÜRÜST