‘’Hükümdarın birinin beyaz bir atı varmış.

Hükümdar, bu atını çok severmiş. Bir gün bütün maiyetinin hazır bulunduğu bir sırada:

- Bu beyaz atımın ölüm haberini getirenin kafasını uçurabilirim. Çok dikkatli olun. Çünkü bu beyaz atı canım kadar seviyorum.

Günün birinde, her şeyin eceli gibi beyaz atın da eceli gelir. Ve beyaz at ölür!

Hükümdarın adamlarında bir telaştır kopar. Kimse cesaret edemez ki, beyaz atın ölümünü hükümdara haber versinler.

Seyis başı, düşünür taşınır, olacak gibi değil. ‘’Ben gidip hükümdara haber vereceğim. Öyle olsa da, böyle olsa da bizim kafa gidecek.’’ der. Ve Seyis başı, hükümdarın huzuruna çıkar:

- Hükümdarım, der. Sizin beyaz at var ya!

- Evet der, Hükümdar. Seyis başı:

- O, yatmış, ayaklarını dikmiş, gözlerini yummuş, karnı şişmiş, hiç nefes almıyor, der. Hükümdar :

- Seyis başı, seyis başı! Desene, bizim beyaz at öldü!..

Seyis başı:

- Aman hükümdarım! Ben demedim, siz dediniz hükümdarım, siz dediniz der ve kafayı kurtarır.’’

Beyaz ata benziyor KKTC de.

Hükümdarın garantörlüğünde, seyis başının idaresinde…

Anavatan-Yavru Vatan konseptinde,

‘’Özenle’’ kurulmuş ama gerisi getirilememiş bir ülke.

Hükümdarı olmakla işler hallolmuyor.

Seyisin nasıl baktığı da önemli.

İçinde olup biten türlü yolsuzluklara, gasplara, hırsızlıklara, cinayetlere, kanunsuzluğun bin bir çeşidine gözlerini yummuş bir ülke...

Kara paraların girip de çıkmadığı ülke…

Kadın haklarının, meclis kürsüsündeki konuşmalara hapsedildiği ülke…

Üniversitelerin ortasında, bilimden nasibini alamayan ülke…

Çocukların, gençlerin ellerimizin arasından kayıp gitmelerine, göç etmelerine gözlerini kapatmış, kör olmuş bir ülke…

Bir tarafta kol kola anıt açılırken, diğer tarafta anıtların yıkılışının umursanmadığı ülke…

Denizinin, toprağının, suyunun kirletildiği, dağların delik deşik edildiği bir ülke…

Devletin istisnasız tüm kurumlarında yozlaşmanın zirve yaptığı dönemde…

Kimilerine göre ‘’işgal altında oynanan bir tiyatro’’, kimilerine göre ‘’muz cumhuriyeti’’; ama hepsi için bir ‘’ganimet cenneti’’…

Egolar konuşuyor, tarih susuyor…

KKTC Devleti can çekişiyor…

Kendi sonuna doğru koşuyor…

Hükümdarın beyaz atı, son nefesini veriyor…

Seyis başı suskun…

‘’Bu devletin miadı doldu’’ demeye korkuyor.

Herkes kellesini düşünüyor son tahlilde...

‘’Yeni şeyler lazım’’ diyenler çoğalmadıkça,

KKTC can çekişmeye devam ediyor…

Beyaz atın sonu gibi, miadının dolduğunu, hükümdarının ilan etmesini bekliyor…

Dr. H. İlker İpekdal

İletişim: 0542-8529899