Şöyle diyorum bir sabah uyansak ve birileri yurdumuzla ilgili bizden önce hayaller kurmasa!

Mesela bize sorsalar ne planladığımızı, ne istediğimizi, nasıl ve ne zaman yapılması gerektiğini…

Kendi demokrasi ilkelerimizi kendi kültürel özelliklerimize göre şekillendirerek güzelce düzenlesek.

Onlar da buna saygı duyarak yurdumuzda bizi temsil eden, bizim temsil ettiğimiz bir hayatı devam ettirsek!

***

Dün sabah gazeteleri bir açtım!

O da ne?

Herkesin Kıbrıs’la ilgili açıklamaları var. Bizimkilerin de başkalarınınkilerin de!

Tabi en çok başkalarınınki önemsenerek okunacağından tam sayfa ve manşetler onlara ayrılmış. Bizimkiler sür manşet ya da ilk sayfalarla idare etmiş…

Olayın gurur kırıcılığındayım bugün yine ben!

İster istemez her şeyi yeni baştan hatırlıyorum. Şimdi durup saymayacağım. Ne besleme mevzusunu ne meclis çatısına dikilen bayrağı…

Ne diğer hiçbir şeyi saymayacağım işte…

***

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin bu kadar geri kalmış olması, bu kadar sorumluluktan yoksun bir siyasetin ülke genelinde baş göstermesi, bu kadar çaresiz hissediyor oluşumuz raslantı değil!

Dünyanın en aptal toplumu değiliz ya kuzum!

Biz de üretkeniz. Bizim de kafalarımız çalışıyor! Neden bu kadar aşağılanmamıza imkan tanıdığımızı düşünmemiz gerekmiyor mu sizce de?

Dünyanın birçok yerine yayılmış olan Kıbrıslılar, yine dünyanın birçok yerinde, çok önemli konumlarda yer alabiliyorlarda; çok aktif bir şekilde hayatlarını idame ettiriyorlar da; her işi yapıyorlar da ülkemizde mi işe yarar olamıyoruz?

Yurdumuzu mu yönetemiyoruz? Tek devletimizde mi gelişim sağlayamıyoruz? Tek bunu mu istemiyoruz?

Şöyle bir düşünün Allah aşkına: Kim fakirlik içinde, kim gelişmemişlik içinde yaşamak ister? Kim hastanelerinden, okullarından, yollarından, aydınlatmasından mahrum bir şekilde 21. yüzyılda 19. yüzyılı yaşarmış gibi yaşamak ister? Kim gazetelerin sayfalarında ve televizyonlarda başka devlet politikacılarının kendileriyle ilgili yaptığı açıklamaları; hatta çoğu zaman da gurur kırıcı bir şekilde, onur zedeleyici bir şekilde duymak, dinlemek ister?

Ve kim korku içinde bütün bunları izler ama sesini çıkaramaz? Kim varlığını ve geleceğini daha ileriye taşıyabilmek için duyarsız olabilir?

İnanın çok aşağılanıyoruz! İnanın aşağılanmayı çok sineye çektik! İnanın toplum olarak yeterince çok sabrettik!

İnanın günün birinde Kıbrıslı’nın sabrı öyle bir taşacak ki o gün hiç istenmeyen bir şekilde şiddet olaylarına dahil maruz kalınabilecek.

Bu ülkede, en basiti Kıbrıslı Rum ve Kıbrıslı Türkler arasında gerginliği tırmandırandan daha ziyade zarar verebilecek şekilde Türkiyeliler ile Kıbrıslı Türkler arasında bir gerginlik tırmandırılıyor. Buna ek olarak şimdi diğer toplum mensubu başka milletlerden de insanların varlığını zedeleyen ve bize zarar verdiklerini düşündüğümüz şekilde davranıyoruz.

***

Umutlarımızı yeşertmek için 2019 yılında serbest bırakılacak olan mali kaynakların şimdi serbest bırakılacağı açıklamalar yapılıyor. 2019 mali kaynağı değil miydi o? Mesela yine moralimizi yüksek tutalım diye Maraş’la ilgili açılımdan bahsediliyor…

Biz bilmiyor muyuz ki bunların tümü şovdan ibaret? Hani maronitlerle ilgili açılım da olacaktı? Neden olmadı?

Bu sorular tıpkı hani Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti tanıtılacaktır. Hani ilelebet yaşatılacaktı? Hani bir çakıl taşı verilmeyecekti? Ve buna benzer sorular da sorabiliriz…

Çünkü hiçbiri gerçek değil ve bu gidişle son Kıbrıslı Türk de ortadan kalkıncaya kadar bunlar devam ederek tüm dejenerasyon ve/ veya asimilasyonla sona erecek…

Üzgünüm!

Dr. Çiğdem DÜRÜST