Öncelikle kendimizden başlayalım…

Gönyeli’de hunharca işlenen cinayet haberi bilgisi gelince önceliğimiz kesin bilgi toplayıp haberi yapıp paylaşmak oldu!

Olayın vahametinden daha ziyade haberi çok acele yapmak içgüdüsü vardı içimizde…

Öyle de yaptık!

KKTC kamuoyu haberi ilk bizden almıştı…

Sonra diğer basın kuruluşları yayınlamaya başladı haliyle!

İyi de haberi ilk yapınca elimize…

Boyumuz mu uzadı?

Bir kazancımız mı oldu?

Ya da madalya mı taktılar boynumuza?

Tabi ki hiçbiri değil!

Mesleki tatminden başka…

İşin uzmanları ısrarla vurguluyor…

Bu tür haberleri yaparken, yorumlar daha dikkatle olunsun diye!

Dünkü gazetelerin başlıklarını gördünüz mü?

Sayfaların bir yanında uzman uyarıları…

Hemen yanında yine vahşet dolu kelimelerle atılmış başlıklar!

Yetkililer vatandaşın ruh halinin bozuk olduğuna vurgu yapıyorlar…

Biz basın olarak bu ruh halinin daha da bozulması için birbirimizle yarışıyoruz!

Ne kadar çok sansasyonel başlık…

O kadar çok okunma ya da tiraj kaygılarıyla!

Tamam toplum bu tür olaylarla zaten büyük bir travma yaşıyor ama…

Daha kötüsü basında yaşanıyor!

Bir adım önde olma kaygısıyla…

Uzmanlar bu tür haberlerden çocukları uzak tutun diye açıklama yaparken…

Sabahları bütün televizyonlarımız insanları dehşete düşüren bu haberleri okuyor insanların gözünün içine sokarcasına gazetelerden…

Hem de aynı haberi tekrarlayarak bütün gazetelerden!

Kimsenin uzman görüşünü filan taktığı yok…

İnsanları dehşete düşüren haberler bizde en çok okunanlar çünkü!

Bu toplumun ruh hali bozulmayacak ta kimin bozulacak…

Burada bir öneri;

Sabahları hiçbir gazetenin ön sayfası ekranlarda okunmasın…

Millet en azından sabaha mutlu mesut uyansın!

Bu ayrıca gazetelerin satışlarını da olumlu etkileyecektir…

Hatta bazı gazetelerde kapılarına kilit vurup mahalleye gidecektir!

Çünkü bir çoğunun sadece sabahları ekranlarda okunuyor diye yayınlandığını bilmeyen mi var?

Yaşanan son ekonomik sıkıntıların vatandaşı çileden çıkardığı kesin…

Ama bu tür olaylar ve bunun basına yansıyışı da asıl travmanın yaşanmasına neden oluyor!

Ve bunun da baş sorumlusu medya…

Medya mensupları!

Oysa bizim asıl görevimiz sadece kamuoyunu doğru bilgilendirmek…

Korkutmak, insanlar travma yaratmak filan değil!

Sonra bir de sosyal medya var artık…

Evlere şenlik haberler ve yorumlar!

Her işin uzmanları türedi burada…

Bilişim Yaşası bir türlü hayata geçirilemeyince insanlar azıttı artık!

Asanlar, kesenler, yeri görü inletenler türedi…

Tamam ruh halimiz bozuk ama!

Birileri ortaya çıkıp da bir önlem almazsa bundan sonrası ne olur Allah’a emanetiz…

“Medyadaki tehlike çok daha büyük…”

“Merhaba!

 Sizin dünkü bir notunuz üzerine, GELENELSEK MEDYA DESTEK PROGRAMI'na dair çok öz bilgi vermek istedim. K.T Gazeteciler Biriği adına bu program çalışmasını yürüten komite olarak, tek hedefimiz, "medyanın kurumsallaşması, özel medyadaki gazetecilerin gelecek güvencesi ve dijital dönüşüm programına destek" oldu. Ancak, hiç ilgisi yokken, program nedense "siyasi parti gazetelerine para katkısı" üzerinden konuşuldu. Niye "hiç ilgisi yokken" diyorum? Şu ana dek Geleneksel Medya Destek Programı'ndan tek bir kez ödeme yapıldı. Bu destek programına tek bir gazete "siyasi parti gazetesi" olarak başvurdu ve en "cüzi" ve "sembolik" rakamı (5 bin TL) aldı. Bu destek programı "sahiplik" yapısı değil "sarı basın kartı sahibi gazeteci ve medya emekçisi istihdamı" odağından ilerliyor. Yani gazetelerin "kimin" olduğu değil "kaç gazeteci istihdam ettiği, bu gazetecilerin tüm sosyal güvencelerini yerine getirip / getirmediği, ne ürettiği" üzerinden bir destek ön görülüyor. Medya Destek Programı'ndan tam yararlanmak için genel yayın yönetmen haricinde tüm yatırımları eksiksiz yerine getirilmiş en az 20 gazeteci ve basın çalışanına sahip olmak gerekiyor. Destek Programı içerisinde, çok seslilik adına bir geleneği temsil eden siyasi parti gazeteleri için de çok sembolik (en alt dilim) bir ücretle teşvik ön görüldü. Ancak istismarı önlemek için de ilgili gazetenin logosunda "hangi gazetenin yayın organı olduğunu belirtmesi" yönünde bir koşul getirildi. "GELENEKSEL MEDYA DESTEK PROGRAMI" medyanın "farklı odakların" eline geçmesi tehlikesine karşı oluşturuldu. Ayrıca "GAZETECİSİZ GAZETELER" dönemine karşı bir destek programı olarak ön görüldü. Yeniden ve altını çizerek yazmak istiyorum, bu destek programı "gazetecileri" destekliyor. Meselenin "basın etiği" ve "basın özgürlüğü" ayrıca "gazetecilik disiplinleri" açısından tartışılması kanımca çok daha yararlı olacaktır. Çünkü medyadaki asıl tehlike çok daha büyük ve başkadır…” Sevgiler….”

(Cenk MUTLUYAKALI)

Sadece merak işte?

9927 çocuk ne olacak?

Gönyeli’deki cinayet olayı bazı ülke gerçeklerinin de öğrenilmesini beraberinde getirdi…

Boşanmalardan ötürü tam 9 bin 927 çocuk anne ve babalarından ayrı yaşıyormuş!

Dehşet bir rakamdır bu…

Hadi belli yaşa gelmiş olan çocukları bir yana koyalım ama;

Küçük yaştaki çocuklar için bu ülkenin bir projesi var mı onu sorgulamak gerek!

Olmadığını biliyoruz…

Ama önemli olan da artık bundan sonrası!

KTOEÖS’den başka sendika yok mu?

Kıbrıs Türk Orta Eğitim Öğretmenler Sendikası dün sabah ülkede yaşanan olumsuzluklar nedeniyle bir eylem yaptı…

İyi ya da kötü bir şekilde yaptı işte!

KKTC’nin en buhranlı döneminde…

İyi de bu ülkede başka sendika yok muydu yani!

Ya da o sendikaların üyeleri yaşanan krizlerden hiç mi etkilenmiyordu!

Ya da yine siyasi meseleler mi dersiniz?

Linç bizim kültürümüzde var!

Oğlunu öldüren anne olayı…

Çok az sayıda insan olaya daha geniş pencereden bakıyor!

Çoğunluk ise geleneksel linç girişiminde bulunuyor…

Ağza alınmayacak küfürler okunuyor!

Hepsi de ön yargılarla bezeli…

Peki size bir soru;

Bu anne mahkeme tarafından ruhsal bunalım geçirdiği için bu cinayeti işlediğine karar verirse, kadın hapse gönderilmezse ne olacak?

Halk mahkemeleri kurup kadını idamı edeceksiniz?

Ne olacak bizim halimiz?

Bir taksici arkadaş dert yanıyordu telefonda…

Geçen hafta içinde Girne’de 9 taksici kadınları pazarlarken yakalanmıştı ya!

“Herkes bize artık pe….k olarak bakıyor” diye sitem etti…

Aslında olay basında yayınlananlardan daha da betermiş!

Bazı taksiciler ellerinde ve telefonlarında kataloglarla bu işi tamamen profesyonel hale getirmişler…

Ne kadar çok müşteri o kadar çok avanta meselesi yani!

Bunun bir önlemi olur mu?

Zor ama imkansız da değil!

MESAJ KUTUSU

Sayın Ayşegül BAYBARS, Merkezi Cezaevi’nde bir mahkumun uzun bir süredir açlık grevinde olduğunu ve sağlık durumunun da her gün kötüye gittiğinden haberiniz var mıydı? Konuya duyarlılık göstererek müdahale etmeniz bekleniyor, haberiniz olsun istedik…

Sayın Tufan ERHÜRMAN, İTEM Yasası’ndan yararlanmak isteyen bazı vatandaşlar ödenmesi gereken ücretlerin çok yüksek olduğundan  dolayı ödeme zorluğu yaşadıkları belirtiyor. Taksitlendirmelerin daha geniş zamana yayılmasını isteyen mesajlar alıyoruz…

Sayın Filiz BESİM, dünkü yayınımızdan sonra G.Mağusa Hastanesi’nde başlattığınız soruşturma gayet yerinde ve doğru bir icraat oldu. Hassasiyetinizden dolayı teşekkür ederiz. Bu arada hastaların hangi özel hastanelere yönlendirildiğini de ortaya çıkarırsanız iyi olacaktır…

Sayın Mustafa AKINCI, İlker Başbuğ’un garantörlük açıklamasından sonra herkes bir şeyler söyledi ama bir tek siz kaldınız bu konudaki görüşünü paylaşmayan. Yoksa durumu sessiz protesto olarak mı sürdürüyorsunuz?

Sayın Bilge NEVZAT, okulunuzda öğrencisi olan bazı velilerin imza toplamaya başladıklarını biliyor muydunuz? Verilen eğitimden hayli memnun oldukları halde bir çoğu artık harçları ödeyemeyecek duruma geldiklerinden şikayet ediyorlar bilesiniz…

Sayın İsmail ARTER, yerel seçim tarihine az bir süre kala birilerinin bölge çöplüğünü sürekli yaktığı ve etrafa duman ve pis kokular yaymaya çalıştığını biliyor muydunuz? Bölgedeki güvenlik ekiplerinin artırılmasını istiyorlar…

Sayın Hasan SERTOĞLU, yerel seçim tarihi yaklaştıkça muhalefetin dozunu artırıp daha sertleşeceğiniz iddia ediliyor. Bu arada projeler için Türkiye’den özel bir ekiple çalıştığınız ve yakında kamuoyuyla paylaşacağınızı duyduk hayırlara vesile olsun artık…

Sayın Sami DİLEK, Kamu-İş yönetiminin topluca görevden alınmasından sonra üyeleriniz mahkeme sürecinin hangi aşamada olduğunu soran mesajlar göndermeye başladı. Tamam mı yoksa devam mı diye soruyorlar, küçük bir açıklama lütfen!

Sayın Hasan SADIKOĞLU, yerel seçimlere kısa bir süre kala bazı rakiplerin medyayı üstünüze saldığını ve yıpratma kampanyası başlattıklarını biliyor muydunuz? Bölgede yaşanan bir takım olaylar nedeniyle kamuoyunu bilgilendirmeniz isteniyor!

Sayın Mehmet ÇAKICI, 28 belediyenin hiçbirinde başkan adayı göstermeyerek partililerinizi üzdüğünüzü biliyor muydunuz? Yerel seçimlerde iddialı olmayın bir partinin ülke yönetimine nasıl talip olacağını soruyorlar!

Sayın Ahmet LATİF, üçüz başkanlar arasında Cittaslow belediye olmayan tek bir siz kaldınız. Artık konuya daha fazla asılmanız ve yeni dönemde en azından bir takım girişimlerde bulunmanız isteniyor haberiniz olsun istedik…

Sayın Gencay EROĞLU, seçim çalışmalarınızda daha fazla kadınlar ve gençler üzerinde odaklandığınız ve gayet de iyi gittiğiniz konuşuluyor. Bakalım Lefkoşa’ya kadın eli değmesi için yeterli oya sahip olabilecek misiniz vatandaş hayli merakta…

Sayın Doğan ŞAHALİ, Güzelyurt’taki seçim çalışmalarında gençlere taş çıkarırcasına bir performans sergilediğiniz söyleniyor. Bu arada gece yemeklerine aman dikkat zira artık yaş da kemale çoktan erdi değil mi?

Sayın Ahmet BABA, bilimsel sağlık konulu günlü yazılarınız bir hayli dikkat çekiyor diye duyduk tebrik ederiz. Bu kadar siyaset yazarı varken en doğrusunu siz yapıyorsunuz kaleminize kuvvet diyoruz…

Sayın Alihan PEHLİVAN, iftar topu patladıktan sonra arkadaşlarını iftar yemeğine davet ettiğiniz yönünde şikayetler geliyor. Yani uyanık olduğunuzu bilirdik de bu kadarını da beklemiyorduk doğrusu! Hayat şartları mı acaba dersiniz?