Son yazımızda Avgatland’in yargıcının Kraliçeland dili bilmeden kendisine bu dilde okunan aşina olmadığı hukuk maddesi ile ne yapacağını bilemeyişini aktarmıştık. Öte yandan da, siyasi nüfuzla kendisine ulaşan fikir hırsızı Anneland vatandaşına iltimas geçme baskısında olduğunu ve birinci duruşma ile ikici duruşma arasında gözle görülür şekilde fikir hırsızı davacıya karşı sempatisinin arttığını dile getirmiştik. Kendisine fikir hırsızı davacı avıgatı tarafından Kraliçedilde okunan bu maddeyi kürsüden indikten sonra gerçekten okumuş mu yoksa sormuş mu? Lakin, bizim taş yığıncığında Kraliçeland dili bilmeden nasıl madde okuyacağını sorarsanız “mahkemeye saygısızlık” etmiş oluyormuşsunuz. Sonuçta, yargıç “düşündükten” sonra Anneland’in “saygın” davacısını sorgulamama talebini kabul etmiş. Avıgatland’deki bir vatandaşın Annelandden bir davacıyı sorgulaması ne hadsizlikmiş efendim! Hemen hukuki bir kılıf uydurulmuş, hem de Kraliçeland dilinden kekeleyerek okunan metin aracılığı ile! Yetinilmemiş, dava dosyasına delilleri koymayı “unutan” davalı avıgatın talebi üzerine fikir hırsızlığı yapılan metinden neyin eklenebileceğine de karar verilmiş. Kraliçeland maddelerini uygulayan ama Kraliçeland dili bilmeyen yargıç, tadil ile eklenecek yerlerin gerekçesiz şekilde sadece davacıya yarayacak kısımlarını kabul etme kararı vermiş. Dedik ya, yargıç kararı sorgulamak Kraliçeland’in hukuk kitaplarını kullanan bu taş yığıncığında tabuymuş, “adalete ve adli bağımsızlığa gölge düşürürmüş”. Bunun telkini altında fütursuzca karar verilirmiş Avıgatland’de. Davalı hayret içerisinde davacının avıgatına “bu yargıç Kraliçeland dili bilmiyorum dedi, nasıl oldu da bu tadilatta neyin girip neyin girmeyeceğine karar verebildi?” diye sormuş. Davaların istediğinin dışında yön almayacağından adı gibi emin olan, oligarşinin etkin hukuk bürosundan olmanın verdiği rahatlıkla, hiç gizlemeye gerek duymadan davacının genç avıgat cevap vermiş “ben yargıcın yanındaydım, burada şu yazar burada bu yazar diye kendisine anlattım, yani nerede ne yazdığını bilmeden karar vermedi” diye cevap vermiş!

Avıgatland’de işler yetkinliği ve meslek etik değerleri olmaya gerek olmaksızın, adaletsizlik, hukuksuzluk, hakkaniyetsizlik ile yürütülüyormuş. Tabu olan tek şey ise bunları alenen konuşmakmış. Davacı avıgatının yargıcı yönlendirdiğini söylediği ile ilgili şikayetini bizim davalı vatandaş yüksek mahkeme yargıçları önünde dillendirmiş. Gelin görün ki karşı tarafın avıgatının cevap vermesine bile mahal kalmamış. Çünkü yüksek mahkemedeki üç silahşörün başındaki adam ‘burada bunun konuşulması da nereden çıktı şimdi’ edalarında kollarını öne uzatıp, ellerini hızlı şekilde iki yanına çırparak, telaş içinde “bizi sizin kapalı kapılar arkasında ne konuştuğunuz ilgilendirmez!” diyerek konuyu kapatıvermiş. Ne ilginç bir cümle tercihi değil mi? “Yargıç davacı avıgatından telkin almaz, tercüme yaptırmaz” dememiş. “Yargıcın buna yetecek kadar Kraliçeland dili vardır” da dememiş (e nasıl desin, davalı duruşmanın Kraliçeland dilinde yürütülmesini talep etse yüzleri de kızarabilirmiş bu iddiadan sonra). “Bu ispatlaması zor bir iddia” dememiş. “Bu iddia ciddi bir iddia, araştırılması lazım”, hiç dememiş. “Kapalı kapılar arkasında ne konuştuğunuz bizi ilgilendirmez” demiş. Yani aslında davacı avıgatının telkin ve yönlendirmesi ile yargıcın neyin delil kabul edilebilip neyin edilemeyeceğine karar verebileceği kanaatine zaten sahipmiş. İnkâr bile etmemiş, davacı avıgatına bunu inkâr etmesi için bir şans bile vermemiş. O kadar farkındaymış bizim taş parçacığında kapı arkalarında ne işlerin dönüyor olabileceğinden. Davacı hukuk bürosunun yargıca yön vermesi garip değilmiş Avıgatland’de. Çünkü mahkeme koridorlarında bu hukuk bürosunun adını hangi genç avıgat duysa “o büronun avıgatları istediyse yargıçlar yapar, onlarda sihir var!” diye konuşuyormuş. Garip olan, bu oligarşik sistemde yargıç-avıgat bağlantılarını konuşmak, ifşa etmekmiş sadece. Ama Habernews elbette bunu da konuşacak. Ancak oligarşinin hukuk bürolarını konuşmayı sonraya bırakalım, bugün soracağımız soru, genç avıgatların tutumu değil sistemin başında oturanların ne dediğidir. Mahkemenin başındaki zatı muhtereme telkin alan yargıcı ile ilgili soru sorulduğunda kendisi ne diyormuş biliyor musunuz? “Siz o yargıcın yükselme durumuna bakın. Yüksek yargıç olması gerekirken, apar topar kaza mahkemesine geri gönderildi! Biz onu cezalandırdık!” diye cevap veriyormuş.

Avıgatland’de bir yargıcın yüksek yargıç yapılmayıp, hiç soruşturulmadan kaza mahkemesinde yargıçlığa devam etmesi yeter “ceza” kabul ediliyormuş. Vatandaşın uğradığı hukuki haksızlıkların bir önemi yokmuş. O kaza mahkemelerinde aldığı adaletsiz kararların ya da yetkinsiz kararların mağduru olan vatandaşla yüz yüze olmasının ve o kararları vermesinin önüne geçilmiyormuş çünkü. Peki o adaletsiz kararları aleyhine aldığı vatandaşlara ne olacak diye sorduğunuzda omzunu hafifçe yukarıya kaldırıyormuş mahkeme başkanı. “Kıtaland’in İnsan Hakları Mahkemelerine başvurun, bizim mahkemelerimizin onlardan öğreneceği çok şey var” diyormuş pişkin bir eda ile. Açık açık vatandaşa yetkinlik sorunu olan yargıçlarla ilgili uğradıkları mağduriyeti anlatıyormuş, bu tip yargıçların karar verici pozisyonundan tamamen inmeleri için hiçbir önlem almadığını açıkça ortaya koyuyormuş, adil yargılamanın olmadığını belli ederek vatandaşı kapalı kapılar ardında hukuk sistemine karşı dolduruyormuş, sonra da “mahkemeleri yıpratacak şikayetlerde bulunmayın” diye beyanatları kamuoyu önünde açıklıyormuş. Hukuk sisteminde bunca haksızlığa uğrayan bir vatandaşı, yargının başındaki insanın galeyana getirmeye çalışan tutumu nasıl açıklanabilirmiş? Bu, Avıgatland’de kafalardaki kıvrımları büküp duran bir soruymuş.

O sorunun cevabı da uzun. Habernews o sorunun cevabını buluncaya dek konuyu irdeleyecek. Bizi okumaya devam edin.