Bardak hikayesi…

Ah bu bardak hikayesi, ne tası kaldı artık, ne bardağın yarısı. Nedir bu bardak hikayesi? Günden güne, dile kolay 47 yıldır kendi yüceltip halkları yok sayan bu sistem, kendine yamalanan ve de yücelten kimseler tarafından, çöken halka çok şükür çektirip bardağın yarısını gösteren bu sistem. Bak elimizdeki bardağı bile aldı bizden, Avuç açtık içeçek suya, yiyecek ekmeğe.
* * *
47 yıldır süren iktidar kavgaları altında, bölünen ezilen halk artık şu son günlerde iyice sosyal, ekonomik, kültürel yıkımın içerisinde, doğru bilip ahlakını koruduğu yerden kemiriyor kendi aklını. Siz bu düzene el veren rejim partileri, bu güne gelene dek bunca yıl tükettiniz emeğimizi, kültürümüzü ve de kimliğimizi.
* * *
Sn Sizler, hep halklardan uzağa baktınız, halkları göremeden geçen bunca yıl, onları yalnızca aracı olarak kullandığınız vizyonunuz, halklara dönmediği içindir gözünüz. Artık nereye bakarsanız bakın, ne görürseniz görün, neyin fotoğrafını çekerseniz çekin, bu halklar için bişey farketmiyor. Siz 47 yıldır süren, üretim katliamını, emek sömrüsünü, halkların sesini hiç duymayan vizyonun bir devamısınız.
* * *
Sevgili okur, felsefik bir kavga olan ‘’ bardağın yarısı dolu, diğer yarısı boş’’ hikayesi, sizin neyle var olduğunuzla alakalı. O bardağa bakarken hangi ruh halinde olduğunuz verdirir size cevabı. Gerçek şu ki, şu an yaşadığımız bu küçük ada, sömürünün orta yerindeki bu ada bizim evimiz. Yani bardak da bizim, içini dolduracağımız su da bizim. Bakıp yorumlamamız gereken tek şey kendimiziz, çünkü güç de biziz, emek de biziz….

Behiç Anibal…