Bahtsız ülkenin, kaderi yöneticileri…

Yıl 1995; tanık olduğum ve bizzat müdahalesinde kendimce bulunduğum ilk yangın felaketiydi. Zemin ve hava şartları insan eli ile birleşince bu felaket kaçınılmaz bir sonuçtu. Bilinçsizlik hat safadaydı, koordinasyon yoktu, ekipman iki el, bir çapa, bir kaç tankerdi, sonuç korkunç oldu. Tüm dağ, tüm canları ile küle oldu, hatırlayın yapılan açıklamayı, can kayıbı olmaması tek tesellimizdir, ne talihsiz bir cehalet binlerce can yok oldu.
* * *
Yıl 1998; o sıralar zorunlu askerlik görevini yapmaktayım, yer Yeşilırmak, yine zemin ve hava şartları insan varlığı ile buluşunca, yukarı Pirgo köyünde yangın başladı, müthiş bir hızla yayılıyordu, öyleki ilk telsiz bildirimi ve ikincisi arasında, on dakika geçmemişti ki kilometrelerce alanı, su gibi akan, dev dalgaları andıran boyutları ile aşarak, sınırı aşmıştı.
* * *
Bizle beraber tüm birlikler alarıma geçtik, ilk müdahale tepelere başladı. Ama müdahale dediğimiz de taşıyabilinen kadar bir kaç kova su, çapa, tırmık battaniye vs gibi materyallerle. Çok hızlıydı yine bu yayılma hızının paniği ile, komutanların verdiği emirler yağıyordu. Bu esnada yangını olduğundan hızlı yayan bir olaya şahit olduk, öyle ki ateş önümüzdeyken bir anda arkamızda yakmaya başlayan bir olay, çok etkileyiciydi.
* * *
Bilirsin askerin dostudur köpekler, bir kaç köpeğimiz vardı biri Kıbrıs teriyeri dediğimiz türden. Hayvan ateş topuna dönmüş ve can havli ile koşuyor. Durdurmaya çalıştıkça uzaklaşıyor sonra bulunduğumuz yerin, yüz metre gerisinde ki kurumuş otlarla dolu araziye dalıyor ve bir anda ateş artık dört bir yanımızda idi.
* * *
Yine koordinasyon yok, ne bir uçak ne bir helikopter, itfaiye canla başla ama olağan üstü yetersiz. Biz köyü tahliye etmeye çalışıyoruz, yaşlıları almak istemeyeni silah zoru ile durdurup arabalara atıyoruz. Neredeyse tamamımız dumandan etkilenmiştik, kimimiz hafif kimimiz ağır.
* * *
Yanıyordu ülkem, yanıyordu canlar, muflonlar, yılanlar, envayi çeşit canlı, ağaçlar cayır cayır yanıyordu. Komutanlarımız geri çekilin emri verdi ve geri giderken, yeşilırmağa baktım kan kırmızıydı gece, insanın içi yanarımı, yanar hemde gözünden yaş düşe düşe.
* * *
Yandı! başarıp södüremedik, Pirgo da çıkan yangın, kilometrelerce ormanı küle çevirdi. Sonra hava şartları, koşullar falan değişince müdahaleninde etkisi ile söndü. Ancak alacağını almıştı artık ve yine o baş belası cehaletin açıklaması geldi. ‘’ can kayıbı olmaması tek tesellimiz’’ dediler. Çok kızgındım binlerce can kül olmuştu yine.
* * *
Günler yılları kovaladı, dünyanın günümüz koşullarını doğayı korumak için harcarken biz, bu ülkesini, insanını, hayvanını, doğasını, kadınını, çocuğunu, yaşlısını sevmeyen emir erleri siyasilerin. Her konuda olduğu gibi bu konudada bir arpa boyu yol almayı cehaletleri gereği başaramadıkları için, yine yandık ve yine binlerce can kül oldu.
* * *
Zerre umurlarında olmadığı gibi, yangın helikopteri olmayan ülkenin, savaş helikopterinde dalga geçer gibi pozlar verip yine o bahtsız ülkemin, kaderi yöneticileri açıklama yapmış yine ayni cümleler, ‘’ can kayıbı olmaması tek tesellimizdir’’.
* * *
Öfkeliyim hemde çok. Halkın vurdumduymazlığı ile var olan bu yönetimlere, onların kırk yıldır yaptıkları her türlü hiçliye çanak tutan halklara, öfkeliyim binlerce can yanıp buhar olurken yapılan o hep ayni açıklamaya öfkeliyim. Doğa yolunu bulacaktır, ancak bu yöneticilerin onayını verenler, bu yöneticilerle birlikte ya kendileri ya da gelecekleri bu yolu bulamayacaklar.
* * *
Behiç Anibal….