Çok çok uzun yıllar önce, üstün bir medeniyet dünya üzerin
de hüküm sürer. Bu medeniyet, bildiğimiz insandan çok daha iri,
çok daha teknolojik, çok daha gelişmiş hislere ve zekaya
sahipler. Bu medeniyettin yöneticisi konumun da ve Kral olarak
adlandırabileceğimiz kişi, ayni zamanda bilim, teknoloji ve de
ilimde çok ileri düzeyde deneyler yapıp bunun yanı sıra, ilmin
her alanına hakim, uzay bilmeninde önde gelenlerinden biriydi.
Bu Kral kendi amaçların da kulanabilecek işçilere ihtiyaç
duymuş ve bu alanda plan düzenlemeler ve çalışmaları
sonucunda, kendinden aldığı örneklerle yapmış olduğu bileşeni
kız kardeşinin rahmine yerleştirir. Gerekli sayıda ki denemeden
sonra başarır ve ilk insan bebeğin, kız kardeşinin rahminden
doğumuyla elde eder, bu bebeğin adını Adam koyar ve bu ilk
doğumla birlikte insanlık başlar, doğan insanlık bu üstün ırkı da
Tanrılar olarak adlandırırlar.
Kral hem gereken iş güçünü sağlamış hem de bilim de çığır
açar, elde ettiği bu ilmin formüllerini de bir çantada saklar, bu
büyük güç demekti ve Krala aitti. Gün gelir insanlar çoğalır, ve
kendileri bir kule inşa etmeye başlarlar, bu kulenin içerisinde
tanrılara yakın insanlar ki onlara rahipler diyorlardı onlar
yaşayacaktı.
Kralın adamları bu olan bitenden hoşnutsuz bir durumda
toplantılar düzenleyip, krala ‘Bu insanlar biz tanrılara özeniyorlar
bu kabul edilemez’ diyerek atışırlarken olan olur ve kız kardeş
Kralın bilgi hazinesini çalarak kaçmaya çalışır, tam bu insan
yapımı kulenin üzerinde, kral ve kardeşi korkunç bir savaşa
girişir, bunu fırsat gören Kralın adamlarıda bir kaç hamlede
küleyi yıkar. Bu büyük gök savaşı kralın kazanması ile biter,
ancak kule yıkılmış ve insanlar korkudan deliye dönmüş
vaziyetde krala secde ederek af dileme telaşına düşer.
Bu olayın akabinde Kral ve adamları insanları kolonilere
ayırıp her bir oluşumu, kendi çalışmalarını sürdürdükleri kıtalara
dağıtırlar, onlara ayrı ayrı inanışlar aşılayıp farklı dinler
yaratırlar, birbirleri ile iletişime geçememelerini sağlamak için
farklı diller öğretirler. Böylece insanlık artık biraraya
gelemeyecek ve Tanrılar karşısında tam bir itaatle hizmet
etmeye devam edecekleri ortam sağlanmış oldu.
Evet bu bir mit, Babil kulesi hakında sayısız mitlerden,
hikayelerden yalnızca birinin özeti, insanlığı yönetmek isteyen
mevcut sistemin kurucusu konumundaki liderler, işte tam da bu
yöntemle insanları önce din, sonra dil, sonra ırk, sonra cinsiyet
bağlamında bölerek kontrol ve idareyi, korku ve baskı ile zaten
direnemeyen bölünmüş insanlığa bilinci bir öğreti ile vererek
kendi egemen çarklarını, insanların korkuları ile çevirdiler.
Artık günümüzde tüm bu bölünmüşlüğün üstüne, daha
fazlasını eklemeyi başarmış, kişilere bireysel çıkarlar düşüncesi
aşılanarak tamamen yalnızlaştırılmıştır. Tek yapmanız gereken
bu öğretilmiş yanılgıdan sıyrılıp bireysel değil, örgütlenerek
halkların kardeşliğini anlayıp tüm hak ve adaleti sizin gibi
düşünen insanlarla birlikte, akıl yolu ile sisteme karşı mücadele
dili ve siyaseti üreterek geri almanızdır.
Bu emeğin değerini anlamak, sanatın ritmini tutmak, ilmin
kadimliğini yakalamak ve bilimin gerçekliğini kabullenmekle,
hissedilerek düşünmeye odaklanmanızla başlayacak. Bu zor
yada imkansız görülebilir, ancak öyle değildir unutmayın bu
sistem siz varsanız var, karşısındaysanız yoktur......
Behiç Anibal....