Avlanmak ülkemizde bir kısım insanın vazgeçilmez tutkusudur. Büyük av denen sezonda senede
toplam on bir gün avlanılabiliyor. Cikla ve üveyik avları ise bunun devamıdır ancak, büyük ava
gidenlerin bir kısmı bu avlara gitmemektedir.

Halen güney Kıbrıs’ta kalan köyüm Üçşehitler (Goşşi) büyük av açısından aranılan bir bölge idi.
1974 yılından önceki yıllarda hem köylüler hem de dıştan gelen avcılar bol bol keklik ve tavşan
avlayabilmekte idiler. Şimdilerde de Rumlar o bölgede av yapmaktadırlar.

Ufak yaşlarda olduğum zamanlarda dıştan avcıların gecenin karanlığında sırf ava gitmek için köye
gelmeleri tuhafıma giderdi.

Daha sonraki yıllarda ava gitme yaşına geldiğim zaman ben de karanlıktan kalkıp yollara düştüm.

1974 yılındaki Barış Harekatından sonra köy kuzey Kıbrıs’a göç edip Düzova’ya yerleşince av
meraklıları bir otobüsle av bölgelerine gittiler. Geçitkale bölgesi ile İskele ve Monarga boğazı
bölgelerine otobüsle ava çok gidildi. Zamanla bu uygulamadan vazgeçildi. Ayrı gruplar oluştu herkes
kendi ekibini kurdu. Bu şekilde halen avlanmaya devam ediliyor.

Kalabalık avcı grubunun araziye yayılması güzeldir. Ancak bazıları aceleciliklerinden hızlı gittiklerinden
banyanın bozulmasına neden olurlardı.

Tüm köydeki avcıların otobüsle ava gittikleri günlerde öğlen köye dönerken, avcılar Aslanköy dışında
otobüsten inerler ve avlanarak köye gelirlerdi. Ben de otobüsü alarak köye götürürdüm.

Otobüs uygulamasından sonra başka arkadaşlarla ya da kardeşim Özgün ile ayrı grup kurarak değişik
bölgelerde avlandık.

Bir gün Bladan’da köy yanındaki tepede avlanırken, keklik kalktı ancak fişenk atmaya fırsat kalmadan
düştüğünü gördüm. Gidip kekliği aldım. Nasıl düştüğünü düşünürken, elektrik teline vurduğundan
öldüğünü ve düştüğünü anladık.

Aynı durum Dikmen bölgesinde avlandığım bir gün yine oldu. Keklik atılan fişenkten değil de elektrik
teline vurduğu için cansız yere düştü.

Kardeşimle ava gittiğim ilk zamanlarda babam Yusuf’un Geco marka Alman yapımı namluları yan
yana olan tüfeğini kullanırdım. Bu tüfeğin namlu boyu 30 inçtir.

1974 öncesi hem av hem de savunma amaçlı olarak köyden altı kişi bu marka tüfekten almıştı.

Bir gün kardeşimle kuzey Kıbrıs’ta avlanırken bir tavşana attım. Tavşan sırtı devirdi. Acemi avcı biz ne
olduğunu anlamadık. Yürüdük sırta çıkınca tavşanın yerde yattığını gördük. Baktık acaba başka biri mi
vurdu diye ancak yakında avcı yoktu. O zaman tavşanı benim vurduğumu anladık ve tavşanı aldık.

Bir başka zamanda yaraladığım tavşana başkası attı ve almak istedi. Tartışma sonunda tavşanı böldük
yarısını ben diğer yarısını da diğer avcı aldı.

Dikmen ovasında yalnız avlandığım yağışlı bir günde köpek tavşanı çıkardı. İki sıkı attım. Tavşan gider.
Gitti bir çaltıya girdi. Yağmur sicim gibi yağar, köpek de sağa sola koşar. Bende bir telaş. Tavşanı

kaçırdım. Tavşanın girdiği çaltıya doğru yürüyorum. İlerde alıç ağacının altında yağmurdan korunmaya
çalışan avcı, taş at da çıksın diye çağırmakta. Çaltıya yanaştım, baktım tavşan ölü olarak yatıyor. Alıp
eve geldim. Derisini yüzünce yaralandığını ve gittiği yerde öldüğünü anladım.

Dikmen ovasında oğullarım Yusuf, Metin ve Onur’la avlanırken, Metin’in vurduğu tavşanı liseden sınıf
arkadaşım köpeği yakaladı diye aldı. Kızdık bağırdık ama tavşan gitti.

Oradan ayrılıp ilerlediğimizde Metin bir başka tavşan vurdu. Kısmet neyse o. Daha ileri gittiğimizde de
bir tane daha vurduk.

Oğullarım avlanma yaşına geldikten sonra başka birileri ile ava gitmeyi tercih etmedim.

Bir defasında oğullarımın ufak olduğu zamanda bir arkadaş ve oğullarımdan ikisi ile Beşparmak
Dağlarının kuzeyine Bahçeli tarafına gittik. Arabadan indik tüfeği kuracağız, tüfek kurulmaz. Çünkü
ben bakmadım çocuklar da bir tüfeğin namlusu ile diğer tüfeğin kundağını almışlar. Mecburen geri
döndüm ve doğru namlu ve kundağı alarak geri gittim.

Yine bir gün, Alevkayası tarafında avlandık. Yola yakın yüksekçe bir yerde yemeğe oturduk. Baktık bir
taksi üzerinde av tüfeği, çağırmamıza rağmen duymadıklarından geçti ve gitti. Yarım saat sonra araba
geri döndü. Avcı tanıdıktı. Selamlaştık. Ne olduğunu sordum. Tüfeği toplanma yerinde unuttuklarını
söyledi. Tüfeğin arabanın damında önümüzden geçtiklerini söyleyerek dönüp yolda aramalarını
önerdik.

Tüfek nerde mi bulundu? Hamitköy yakınlarında yol kenarında bankette bulundu. Bulan polise teslim
etti, sahibi de oradan aldı.

Bunlar av anılarımın bazıları, sizlerle paylaştım.