Bir aşı telaşıdır da gidiyor!

Güney’de aşı olanlara tatil armağan ediliyor!

Kendileri ya da yakınları aşılanacak kişilere tam gün idari izin veriliyor!

Aşılanılması için tüm koşullar cazip hale getiriliyor anlayacağınız.

Bizde durum ne?

Aşı sırası diye bir şeye bakılmaksızın baş vuracak her yurttaşın aşılanabileceğinden söz ediliyor son günlerde…

Bu cengaverliğe hazır mıyız pek emin değiliz doğrusunu isterseniz. Astra Zeneca 2. doz sırası gelmiş anne babamı aşıya davet edip ellerinde bulunmadığını söyleyen bir sistemden bahsediyoruz.

Keşke dertlerimiz bu kadar ile de bitmiş olsa…

Bir aşının koruyuculuğu tartışılıyor, ötekinin yan etkileri.

Daha bilinmeyen/keşfedilmemiş yan tesirlerin ise ne zaman, nasıl ortaya çıkacağı ve bize neye mal olacağından bahsediliyor!

Belki dünyanın en yaygın kobay insanlar grubuna/nesline mi dönüştürülüyoruz acaba? Yoksa esasında her şeyi biz abartıyoruz da aslında tüm ilaç firmaları cidden bizim sağlığımızı kendilerine dert mi ettiler?

Parayı marayı düşünmeyip, borsa değerlerini ve zenginleşmeyi bir kenara bırakıp, onca çabayı insanlık yararına mı kullanıyorlar dersiniz? Hiç ihtimal yok sanki!

O halde Dünya Sağlık Örgütü neden devreye girerek bu çalışmalar hakkında daha derin ve anlaşılır açıklamalar yapmıyor?

Neden onca dedikodunun bizleri taşıdığı noktada bizi kendi başımıza bırakıyorlar?

***

Pandemiye dair en baştan bu yana şüpheyle yaklaştığımı, bu hastalığın daha doğrusu virüsün gerçek olduğunu ancak dünyayı bu şekilde dehşete düşürecek bir gücü olup olmadığı hususunda hep sorgulayıcı olduğumu siz okurlarım biliyorsunuz.

Bu noktada, iki seneden beridir insanların eve kapanması gemi ve uçak seyahatlerinin azalması sonucunda çevre kirliliğinde önemli derecede azalma, atmosfere zarar veren hatta ozon tabakasında koskoca bir delik oluşmasına yol açan yan etkenlerin azalması ile orada dahi iyileşme varmış.

Bizim fütursuzca yaşamamız neticesinde yok olan pek çok faydalı böcek ve organizmanın doğada yeniden aktif hale geldiği hususunda da açıklamalar yapıyor biyologlar.

O zaman acaba iyi niyetle yaşlı dünyamızın ömrünü uzatmak gibi bir çaba da mı var diye düşünerek içimi ferahlatmak istiyorum bir yandan da!

Haklı mıyım yoksa haksız mı bilmiyorum elbet ancak süreç istediğimiz ve istemediğimiz pek çok şeyi bizlere tanıştıracaktır.

Dilerim gerçeklerle acı değil olumlu bir şekilde karşılaşırız.

Bizler sağlıkçı değiliz!

Yalnız ticarileşen dünyada, acımasız mal devirlerini metalaştırılabilecek akıl almaz her olay ve olgunun, somut veya soyut her şeyin paraya dönüştürülmesi hırsına yenik düşenleri gördükçe nasıl güveneceğimizi de bilemediğimizden merak içinde bekliyor, kendimizi nasıl koruyacağımızın dehşetine kapılmamaya çalışarak yaşamlarımızı standart şekilde sürdürmeye çalışıyoruz.

***

Her şey 20 yıl öncesine göre çok başka. Her şey sona erdiğinde artık eski biz olabilecek miyiz ondan da emin değiliz…

Lakin yaşıyoruz işte!

Aşılanmanın da tam bir garanti olamadığı bir ortamda bu denli aşılanma çağrısına, aşılananların da pozitifleşiyor olduğunu gördüğümüz şu günlerde kendi devletimize güvenemeyişimiz ne acı...

***

Aşırı bir zorlama, mecbur hissettirme garip gelmiyor mu aşılama için?

Dünya Sağlık Örgütü de oldukça sessiz gelmiyor mu size de…

Şaşırtıcı bir endişe salınmaya çalışıldığını sadece ben farketmiyorsam demektir ki gereksiz bir paranoya içinde değilim.

Yoksa aklımdan şüphe edebilirdim!

Dr. Çiğdem Dürüst