Türk Dil Kurumu’nda ‘’ayar’’ kelimesinin farklı anlamlarını bulabiliriz.

Siyasetçilerin kullandığı ‘’ayar’’ kelimesinden anlatmak istedikleri ise ‘’bir iş veya davranışta gereken ölçü’’ olsa gerek.

Bizim siyasi camiada da ayar kelimesini en ustaca kullanan siyasilerden birisi de Başbakan Yardımcısı, Ekonomi ve Enerji Bakanı Sayın Erhan Arıklı’dır.

Geçmişe, Mart 2018’e dönüp baktığımızda, YDP Genel Başkanı olarak Cumhuriyet Meclisi kürsüsünden yaptığı bir konuşmasında ‘’ayar’’ kelimesini Başbakan Sayın Ersan Saner için kullanmış ve: “Başbakan bana kalın ayar verdi ama kısa süre sonra Ankara’ya çağrıldılar ve orada 45 dakikalık kalın ayar aldı” demişti.

Sayın Arıklı, 2020 Haziran’ına yine Meclis kürsüsünde konuşurken sözlü tartışma yaşadığı milletvekili Sayın Gülşaj Şanver Manavoğlu’na karşı:’’Sen kimsin ki bana ayar veriyorsun?’’ Diye bir çıkış yapmıştı.

Aslında ‘’ayar’’ kelimesi Sayın Arıklı için de zaman zaman kullanılıyor.

Örneğin, Sayın Arıklı’nın Şubat 2021’de Kıbrıs Genç TV’ye bağlantısında program sunucusu Muazzez Gazihan’a kullandığı ifadeleri eleştiren Sayın Kudret Özersay, Arıklı’yı eleştirirken:’’Ekonomi Bakanı sayın Arıklı gazetecilere canlı yayında ayar verecek, gazeteciliği öğretmeye kalkacak kadar kendinden geçmiş görünüyor, üstelik de yakışıksız ifadelerle.’’ paylaşımında bulunmuştu.

Bir diğer örnek Sayın Tufan Erhürman’dan gelmişti ve iki hafta önceki bayrak krizi ile ilgili Arıklı’nın tutumunu eleştirirken:’’Ekonomi Bakanı Sn. Arıklı, Turizm Bakanlığı'na bağlı Anıtlar Yüksek Kurulu'na ayar veriyor...’’ diye paylaşımda bulunmuştu.

Ve son örnek, Sayın Arıklı’nın Sayın Faiz Sucuoğlu ile ilgili söylemlerinin ardından, Sucuoğlu da:’’Partisi ikiye bölünmüş durumda, bir vekili istifa ediyor, üyelerinin yarısı partiyle bağını kopardı. Kendi partisiyle uğraşacağına 19 vekili olan UBP’ye ayar çekmeye çalışıyor, aklınca tehdit ediyor.’’ Ifadelerini kullanmıştı.

Görüldüğü üzere siyasette bir ‘’ayar’’ kavgası ve karmaşasıdır gidiyor!

İdari, sosyal, ekonomik, kültürel hemen her türlü ayarıyla oynanmış, oynanmakta olan ve oynanacak bir ülkede yaşıyoruz.

Küçük bir ada ülkesinde olmaktan öte, Akdeniz’in ortası gibi ‘’sorunlu stratejik’’ bir coğrafyada yaşamak zorunda kalan küçük bir toplum olmanın dezavantajını yaşıyoruz.

Bu dezavantaj da haliyle iç ve dış müdahalelere sonuna kadar çık olmayı da beraberinde getiriyor. Adanın tarihi de hep bunun ispatları ile dolu.

….

Dostu düşmanı, iyiyi kötüyü ayırmanın zor olduğu bir süreçten daha geçildiği süreçte bir de pandemic ile uğraşıyoruz.

Bu süreçte, siyasilere çok büyük sorumluluklar düşüyor.

Sırtını Türkiye’ye kayıtsız şartsız yaslayarak ve herkese ‘’ayar’’ çekerek KKTC’yi kurtaracağı imajı veren bir Arıklı profili ve bu profile ait açıklamalar izliyoruz.

Bu profilin ve açıklamalarının dışarıdan ne kadar sempatik ve birleştirici göründüğünün sorgulanması gerekiyor.

Gerekiyor, çünkü Sayın Arıklı ne zaman bir çıkış yapsa, gelen tepkilerin hemen ardından en az bir defa yanlış anlaşıldığını düzeltici açıklamalar yapmakla uğraşıyor.

Türkiye’nin bile, KKTC’deki böyle bir profilden politik ve sosyal anlamda zarar görüp görmeyeceğini de analiz etmesi gerekiyor.

Gerekiyor, çünkü, Türkiye-KKTC ilişkilerinin tek bir siyasetçi veya parti üzerinden okunmaması şart oluyor!

Diğer taraftan, sırtını Türkiye haricinde başka yerlere yaslamış bazı siyasiler ise Türkiye’nin olumlu desteklerine bile bahaneler üretirken, bir yerlerden farklı ayarlar aldıklarını pek de saklayamıyorlar.

Onların payına da, değişen dünyadaki Kıbrıs Türk Halkı’nın konumunu yeniden analiz etme sorumluluğu düşüyor.

Kıbrıs Türk Halkı’na gelince…

Bir tek onlar ayar veremiyor, hep ayarlanan konumunda kalıyor.

Kendi ürettiğiyle, kendi kurumlarıyla ayakta durabilecek, gençlerine sahip çıkıp geleceğine yön verecek her türlü ayarın bozulduğu bir ortamda, ülkesini inatla terk etmeyip yaşama tutunmaya çalışıyor…

Belki de her bir siyasinin önce kendisine ayar vermesi gerekiyor…