İnsan yaşamının gelişmesi ile birlikte ulaşım araçları da gelişti. Önce hayvan sırtında sonra hayvanların çektiği arabalarla bir yerden bir yere gidilerdi. Motorun bulunması ile motorlu araçlar devreye girdi. Çocukluğumuz ve gençlik günlerimizde bu motorlu araçlar da sayılı idi. Konu ettiğim 1960’lı yıllar ve sonrası. Böyle motorlu araçları olanlar da parmakla gösterilirlerdi. Köyüm Üçşehitler’de o günlerde hatırladığım kadarı ile iki traktör, iki taksi bir minibüs vardı. Kasabalarda sanırım bundan daha fazlası vardı. Köyüm Lefkoşa‐ Larnaka yolu üzerinde idi. Larnaka’ya 9 mil, Lefkoşa’ya ise 17 mil uzaklıkta idi. Köy şimdi yine aynı yerdedir ancak yapılan oto yollarla birlikte bu mesafeler kısalmıştır. Köyden Lefkoşa veya Larnaka’ya iki yer arasında toplu taşımacılık yapan Turan ve Lambiro otobüs işletmeleri ile gidilirdi. Sabah altıdan akşam altıya kadar her saat başı seferler vardı. Bunun dışındaki saatlerde bir yere gitmek isteyenler yol kenarında bekler. Ya oto stop yaparak ya da Rum otobüsleri ile gidebilirlerdi. Tabii o tarihlerde bunu yapmak da cesaret isteyen bir durumdu. Rumların 1958 ve sonrası yıllarda Türklere karşı silahlı saldırılara başladıkları yıllardı. Goşşi olarak bilinen köyümüze Üçşehitler adının verilmesi de böyle bir silahlı saldırı sonucu üç köylümüzün şehit edilmesi sonucudur. Özkan Hasan ve Yılmaz Hasan kardeşlerle Mehmet Betmez. Üç köylümüz köye su temin eden motoru çalıştırmaya gittiklerinde saklanan silahlı Rumlarca vurularak şehit edilmişlerdi. 18 Temmuz 1958. 1963 yılında ve sonrasında adanın bir çok yerindeki Türk yerleşim yerine Rumların saldırıları olmuştu.Bunların sonucu olarak Türkler ve Rumlar arsasındaki temaslar bir süre hiç yapılmamıştır. Ortam biraz yatışınca da temaslar başlamıştı. Sanırım 1964 yılı sonrası günlerdi. Benim 14 yaşlarda olduğum zaman. Köyün Lefkoşa‐Larnaka asfalt yolu kenarında Münevver (Ramadan) nenemizin işlettiği galif denen bir kahve vardı. Taştan tek oda, önünde mertekler üzerinde kamışlarla kaplı bir düzenleme. Sırf güneşi kessin ve gölgesine oturulsun diye. Bu galif, şehirlerarası yol kenarında olduğu için bir yere gitmek isteyenler orda beklerlerdi. Bir de köye giremeyen Rumlar birileri ile görüşmek için oraya gelirlerdi. Üç köylümüzün öldürülmesinden sonra köy kadınları köye gelen veya yakındaki tarlalarını sürmeye gelen Rumları kovmuşlardı. O günlerde yaşanan ve unutmadığım bir taşımacılık gözlem ve anımı anlatayım. Galifte birileri ile görüşen Rum, güneşin batmaya başlaması ile ayrılmak için yol kenarında araba beklemeye başlar. Merkezi Larnaka’da olan ve dolmuş taksi uygulaması yapan Rum şirketin Lefkoşa’dan Larnaka’ya giden taksisi Rumu görünce almak için yanında durdu. Ne var ki taksi yolcu dolu, yani arabanın içinde boş yer yok. Ne mi yapıldı. Şoför adamı arabanın dışında motor kısmının sol ön tarafına oturttu. Daha sonra arabayı yavaş hızda sürerek köyden ayrıldılar. Böylece onu gece vakti Türk köyünde kalmaktan kurtardı.