KKTC Devletini çok benimserim.

Ama “bayrak edebiyatı”ndan küplere binerim.

Vatanı soyanların, milliyetçiliğine ifrit olurum.

Devleti, menfaatine kullananlara gıcık kaparım.

Bayrağa sarılı, hırsızlık yapanlardan nefret ederim.

Ama vatanseverim.

Milliyetçiyim.

Memleketseverim.

Türkiye’yi de çok severim.

Ama Anavatanım KKTC’dir.

Rum’a zerre kadar güvenmem.

Ama ortak bir KIBRIS hayal ederim.

Velakin, öyle çok ama ile doluyum ki!

*****

Bu “ama”lar belimizi bükmüş durumda.

Mesela kimliksizleştirdiğimiz Devletimizi aşağılıyoruz.

Haliyle güven de duymuyoruz.

Doğal olarak Devleti temsil edenlere de.

E, üretmiyoruz da.

E, artık Türkiye de para yollamıyor.

Kaldık mı bir başımıza.

Üretim yok.

Destek yok.

Türkiye parası yok.

AB yardımı da yok.

Bir de normalleşme kapıda artık.

Nasıl normalleşeceğiz peki?

Bu anormallikler içindeyken.

Bu yamuk düzen içinde tepetaklak olurken.

*****

Kanaatim, nomalleşmenin kolay olmayacağı.

Önce anormalliklerden kurtulmak gerekecek.

Zenginden vergi alacağız önce.

Devleti, siyasetin kıskacından çıkaracağız.

Rüşvetle siyasetçi satın alanları atacağız.

Türkiye ile kardeş ülke zeminine oturacağız.

Olması gerekeni yapacağız yani.

Sonra üreten bir yapı oluşturacağız.

Tüketimimizi, ürettiğimiz kadar yapacağız.

Ve bunları yapınca start alacağız.

Çünkü anormal yapıdan kurtulacağız.

Ve o gün normalleşme başlayacak.

Yoksa “hade normalleşelim, Dereboyu’nda kahve içelim” ile olmayacak.

Yani işler sanılan kadar kolay ilerlemeyecek.

Buna herkes hazır olsun.