Güney Kıbrıs Rum Yönetimi Başkanı Nikos Anastasiades’in Perşembe akşamı Rum Meclisi’nde yaptığı 2 buçuk saatlik televizyonlardan canlı olarak yayınlanan konuşmada ortaya koyduğu görüşler Kıbrıs Türkleri için kabul edilemez niteliktedir.<br /> <br /> Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı bir an önce Rum liderin açıklamalarını yanıtlamalıdır. Sayın Akıncı’nın da Sayın Anastasiades gibi Kıbrıs Türk Halkı’nın iradesinin yansıdığı Cumhuriyet Meclisi’ni açıklamaları için tercih etmesi gayet yerinde olacaktır. Suskun kalması ise kabullenmesi anlamına gelecek ve tarafımızdan asla onaylanmayacaktır.<br /> <br /> Anastasiades’in açıklamaları hem 11 Şubat 2014 Eroğlu-Anastasiades ortak açıklamasına hem de Birleşmiş Milletler parametrelerine aykırıdır. Rum lider herşeyi kendilerine göre yorumlamakta ve Kıbrıs Türkü’nü mülkiyet, toprak,güvenlik bakımından 1974 öncesinden de kötü bir noktaya sürüklemeyi hayal ettiğini ortaya koymaktadır.<br /> <br /> Rum lider ortak açıklamada egemenliğin iki halktan neşet edeceğinin yazıldığını, yani aslında Kıbrıs’ta iki egemen halk olduğunun 11 Şubat 2014 açıklamasının içinde yer aldığını unutuyor. Anastasiades, söz konusu konuşmasında , iki kurucu Devletin, siyasi eşitlik temelinde yeni bir ortaklık kuracaklarını da göz ardı ederek Kıbrıs Türk tarafını eyalet düzeyine indirgiyor.<br /> <br /> Anastasiades hala, süreç içinde bir Rum Devleti’ne dönüşen Kıbrıs Cumhuriyeti’nin devam etmesini ve ona yamalanmamızı talep etmektedir. Bundan güttüğü amaç gün gele yaratacakları oldu bittiler karşısında Kıbrıs Türkleri’nin gösterebilecekleri tepkilerin ayrı bir Devlet olarak Dünyada yerini alma noktasına varmasını engellemektir.<br /> <br /> Rum lider hala varılacak anlaşmanın AB’nin birincil hukuku olmasına karşıdır. Bu konudaki ısrarının sebebi ise Kuzey’deki Kıbrıs Türk Kurucu Devleti’nde mülkiyet ve nüfusta sarih çoğunluğun Kıbrıs Türkleri’nde olmasını istememesi, bunu ortadan kaldırmayı hedeflemesidir.<br /> <br /> Anastasiades’in mülkiyet konusunda söyledikleri ise bizi hem ekonomik hem de sosyal açıdan mahvedecek tehlikeler içermektedir. Rum lider Kıbrıs Türkleri’ni yıllarca mahkemelerde süründürmenin peşinde olduğunu açıkça ortaya koymaktadır.<br /> <br /> Rum liderin Türkiye’nin etkin ve fiili garantisinin kesinlikle kaldırılmasını talep etmesi ve 1960’taki koşulların değiştiğinden dem vurması ise asla kabul edilemez. Unutulmamalıdır ki 1965’te de Türkiye, Yunanistan ve İngiltere NATO üyesiydiler ama NATO çerçevesindeki müttefikler Kıbrıs konusunda anlaşamayınca sıkıntı yaşayan Kıbrıs Türkü ve Türkiye oldu. 1974’teki Yunan saldırıları karşısında da yine NATO, Yunanistan ve <br /> <br /> <br /> <br /> İngiltere sessiz kaldılar ama Türkiye bu defa 1963’e göre daha hazırlıklı ve kararlı olduğu için Kıbrıs’ın Yunan yapılmasını engelledi bizleri özgürlüğe ve güvenliğe kavuşturdu.<br /> <br /> Dolayısı ile bizim için tehlike geçmedi tam tersine arttı. Bu nedenle Kıbrıs Türkleri için Türkiye’nin tek taraflı müdahalesini ve Kıbrıs’ta yeterince asker bulundurmasını da içeren garantisinin devam etmesi esastır. Eğer Türkiye’nin etkin ve fiili garantisinden vazgeçmiyoruz, yani güvenliğimizden vazgeçmiyoruz diye Rumlar bizimle anlaşmayacaksa anlaşmasınlar. Biz Türkiye’nin etkin garantisinin devam etmediği bir anlaşma istemeyiz ve böyle bir anlaşmaya da hangi koşulda olursa olsun karşı çıkarız.<br /> <br /> Durum hiç de gösterilmeye çalışıldığı gibi güllük gülistanlık değildir. Sayın Akıncı, asli görevinin Rumlara evet diyecekleri bir anşaşma hazırlamak değil Kıbrıs Türkleri’nin haklarını, güvenliğini göztermek olduğunu unutmadan bir an önce gereken adımları atmalı, yanıtları vermelidir.”<br /> <br />