Yunanistan 18 savaş uçağı için Fransa ile masaya oturmuş…

Bir de KKTC’nin Cumhurbaşkanlığı seçimleri sonrasında, Kıbrıs Cumhuriyeti siyasi partilerinden DİSİ yetkilisi, karşılarına Erdoğan’ı alacaklarını ve onunla muhatap olup çok önemli ilerlemeler yaşanacağını açıklamış.

Bakar mısınız?

Seçim KKTC’nin seçimi…

Mesele Kıbrıs’ın meselesi...

Ama karşılarına alacaklarını söyledikleri T.C. Devlet Başkanı.

Dahası Yunanistan da savaş uçağı alıyor diye gaileler bizi aldı.

Ne de güzel kıvırtmalar var…

Ne de güzel gündem değiştirme çalışmaları da yapabilirlermiş…

Olmadı!

Bu defa işe yaramadı beyler!

Çünkü şu hastalık meselesi ve bu hususta devletin aldığı önlemlerle yurttaşlarınızı nasıl koruyamadığınız meselesi, insanları, can kaygısına taşıdığından dolayı hiçbir şey canından endişe edenlerin kaygılarının yerini doldurup başka meselelere dikkatini çekemez!

Maslow’u duydunuz mu bilmem…

Kendisinin1940’lı yıllarda ileri sürdüğü, beşerî bilimler açısından halen daha önemli kabul edilen ve ihtiyaçlar hiyerarşisi olarak bilinen bir kuramsal yaklaşımı var ki, o yaklaşıma göre sıralama şu:

  1. Fizyolojik İhtiyaçlar
  2. Güvenlik ihtiyaçları
  3. Ait olma ve sevgi hissetme ihtiyacı
  4. Değer ihtiyacı
  5. Kendini gerçekleştirme

Yani demek istiyorum ki, Kıbrıslı Türkler ve hatta KKTC yurttaşları olarak bizler henüz ilkel bir alanda fizyolojik ihtiyaçlarımızın gerçekleştirilmesiyle ilgili kaygılar yaşıyoruz. Sağlık gibi, beslenme gibi, barınma gibi ihtiyaçlar hususunda canımızı koruyup kollamakla ilgili eylemlerimizi belli bir aşamaya eriştirememiş olan şu gelişmemiş memlekette yaşarken güvenlikle ilgili koşullar da çok da umurumuzda mı sizce?

Bir kere fizyolojik ihtiyaçlar ile ilgili beklentiler karşılanamıyorsa, zaten kendimizi güvende hissetmek için çaba göstermek bir lükstür.

O nedenle Güney Kıbrıs ne diyor, Yunanistan ne yapıyor gibi bir kaygımız yok beyler!

Daha çok uğraşmayın.

Bu husustaki çabalarınız ne daha çok seçilmenize ne de seçilmenizi kolaylaştırmaya yaramaz.

***

Gerçi çok da haklısınız. Belki de siz seçilmişler,(halkın inandığı gibi) ihtiyaçlar hiyerarşisinin 5. basamağına ulaşabilmişsinizdir. Belki de kendinize özel önlemler alarak, torpil ile partizanlıkla bize sunulmayan birtakım ayrıcalıklarla fizyolojik ve güvenlik endişelerinizden hem kendiniz hem de bazı çok özellerinizle birlikte çoktan kurtulmuş bile olabilirsiniz. En azından devletin imkanlarını bizlerden çok daha avantajlı kullanma hakları olduğu açık iken elbette ait hissetmemek için hiçbir gerekçeleri kalmamış, değer de gördüklerine göre şimdi kendilerini gerçekleştirmek için seçilmeyi ve level atlamayı uygun buluyor olabilirler.

***

Biz orda değiliz beyler!

Biz daha tabandayız. Biz daha yerlerde sürünüyoruz…

Açız, hastayız, açıktayız, bu memleketin neresinde nasıl öleceğimiz bile belli değil. Yolun karanlığı mı sebep olacak ölümümüze yoksa hastahanedeki bir elektrik kesintisi mi?

Acaba günün birinde sokakta peşimize düşen bir kötü niyetli, ne idüğü belirsizin başımıza dert açtığını şikâyet etmek için polisin şikayetimizi dikkate almaması sonucu mu öldürüleceğiz?

Yoksa okulda öğrencimizden bulaşacak bir hastalığa engel olamadığımız için mi?

Ya da devletin tahlil ettiremediği gıdalardan alınacak birhastalık veya zehir nedeniyle mi?

Kimbilir belki de devlet ilaç getiremiyor olabilecek…

Bilmem anlatabiliyor muyum?

Boy boy fotoğraflarınızın gazete yayınlanıyor olması insanların size sadece boş bakmalarına neden oluyor.

Mesel başka. Biraz kafanızı çevirin ve çevreyi görün.

Spor ile dünyaya açılmakmış, Maraş’ı açmakmış…

Bunlar hikâyebeyler! …

Asıl mesele ölecek miyiz yoksa yaşayacak mıyız?

Dr. Çiğdem DÜRÜST