Akıncı ve hükümet!

Dünkü basın toplantısında da irdelendi…
Hükümet müzakere heyetinde kendin de bir temsilci olmasını istiyor!
Bu da demektir Akıncı’ya güvenmiyor…
Ha keşke bunu dolaylı yönden değil de direkt söyleseler!
Gerekçeleri şu;
Ana muhalefet partisi CTP’yi Özdil Nami temsil ediyor ama kendilerinin yok!
Alt tarafı bir temsilci işte ama UBP-DP bastırıyor…
Akıncı da cevap bile vermiyor!
Burnundan kıl aldırmıyor yani…
Akıncı taraftarları diyor ki…
“Türkiye’deki darbe girişimi sonrasında ilk açıklamayı Akıncı yaptı…”
Diğerleri korktu anlamında bu!
Onlar duruma göre açıklama yapacaklarmış, söylediklerine göre…
Darbe girişimi başarılı olsa ne diyeceklerdi gerçekten çok merak ediyorum!
Sadece hükümetin değil…
Akıncı da acaba darbe girişimi başarılı olsaydı bu kadar erken bir açıklama yapacak mıydı!
Benimkisi sırf merak işte…
Başka bir art niyetim yok!
Aslında Akıncı 15 Temmuz darbe girişiminden sonra en erken açıklamayı yaparak hata yaptı…
Şov mu yaptı, içten mi yaptı bilemem!
Hatırlarsanız o gece nasıl bir açıklama yapılmıştı…
Saray’ın ışıkları açılmış ve Akıncı kurmaylarını toplantıya çağırmıştı!
Olağanüstü hal meseleleri…
Başkomutan Akıncı!
Kurmaylarını topladı, bazı kurumlarla irtibata geçti ama bir şeyi unuttu…
O gece Akıncı için hükümet yoktu sanki de!
Meclis’i de es geçti…
Başbakan yoktu, meclis başkanı yoktu!
Yasalar olmalı diyor ama…
O istemedi belli ki!
Gidişat kötüdür…
Saray ile Hükümet arasındaki uçurum her geçen biraz daha büyüyor!
Bunda iki tarafın da hataları var…
Akıncı bu işi yanındaki partili kurmaylarla götürmeye çalışırken, toplumun genelini pek umursamıyor!
Tek başına kahraman mı olmak istiyor acaba…
Onu ilerleyen süreçte göreceğiz!
Ama şunu acil idrak etmeli…
Saray, bir seçim ofisi değil!
Bu maalesef çok kötü sırıtıyor…
Sadece partisinin değil, bütün halkın başkomutanı olduğunu unutmamalı!
Hükümet de ondan az değil yani…
Haklı yanları var haksız yanları var!
Örneğin hükümet temsilcisi bakımından yerden göğe kadar haklılar…
Madem ki ülkenin iradesini temsi ediyorlar, nazlanmaya ne gerek var ki!
İstersen bir tane de onlardan temsilci bu iş olur biter ve ağızlarını kapatırsın…
İnat işte, böyle bir şey!
Ama tam da müzakere sürecinde bu kadar tantana kime yarar!
Bu sadece Akıncı’ya masada güç kaybettirir…
Rum’a da malzeme verir!
“Senin arkanda hükümet bile yok’ derler, dalgalarını geçerler…
Artık şunun farkına varmalıyız…
Cumhurbaşkanı Akıncı da seçilmiş bir makamdır ve o makamda halkın iradesiyle oturmaktadır!
Agresif olabilir…
Burnundan kıl aldırmayabilir!
Yelpazesini biraz dar tutabilir…
Bencil de olabilir!
Ne olursa olsun bu kadar gerginlik yeter…
Ülke zaten yeteri kadar kamplara bölünmüş vaziyetteyken en azından Akıncı’ya olmasa da o yüce makama saygı göstermek, hepimizin, hepinizin görevidir!
Ortaya konacak olan planı beğenmezseniz bu işin bir de referandumu vardır…
O zaman istediğiniz kadar eleştirebilir, sokaklara dökülebilir ve muhalefetinizi yaparsanız!
 
 
 
Basından çok bürokrat vardı!
 
Aslında bir gövde gösterisi gibi geldi bana…
Başbakan Özgürgün 4 aylık icraatlarını dün basın karşısında anlattı!
Çok zorlu sorular yöneltilmedi ve hükümet durumu iyi idare etti…
Bu arada basın mensubu sayısı da fena değildi ama!
Bürokrat sayısı, basın sayısını en az üçe katladı…
Şoförler, korumalar filan!
Basın mensupları azınlıkta kaldı…
Yine de hükümetin kendini anlatabilmesi için iyi bir fırsat oldu!
O kadarcık kusur kadı kızında da olur demek lazım…
 
 
Kabine değişmeyecek!
 
Basında çok yazıldı…
Kabine değişiyor, değişecek, değişmek üzere filan!
Basın bu haberlere fazlasıyla yer verdi çünkü asıl gerçek bakanlık bekleyenlerin olmasıydı…
Biz de taktik şöyledir;
Eğer bakan olmak istersen, birkaç ahbap olduğun basın mensubunu ararsın, ortaya bir söylenti atarsın ve sonra da beklersin!
Özgürgün nihayet noktayı canlı yayında koydu…
Zaten 4 aylık bir dönemde kabineyi değiştirirsen adama sorarlar, sen nasıl bakan atadın diye!
UBP’nin içindeki bakanlıkta yatıp kalkanlar biraz daha beklemek zorunda kalacaklar…
Onlar adına üzgünüm!
 
 
Dincileri de gördük!
 
Türkiye’de çok taraflı bazı basın organları Yeni Düzen’in Kur’an kursları haberi sonrasında biraz faza abartıp bu yayınları ‘din düşmanlığı’ olarak okuyucularına duyurdular!
Bizde de bazıları buna çanak tutuyorlar…
Biz de o yayını eleştirdik ama, o kadar da değil!
Buzum eleştirilerimizin nedeni, bu habere çocukların alet edilmesiydi…
Bu konuda daha hassas olmak durumundayız, basın olarak, vatandaşlar olarak!
Ama Türkiye’deki bu yayınları tasvip etmek mümkün değil…
Hele de yapılan ağır ithamlar dini bütün gazetelerde yapılınca biraz garibe de gidiyor!
Sonuçta Türkiye’de yaşanan darbe girişiminde bulunan dini bütünleri de gördük…
Ağızlarından Allah lafını düşürmeyen bir kesim, Türkiye’nin canına okuyordu az daha!
 
 
Yolsuzluk dosyası ne oldu!
 
Hatırlanacağı üzere Mağusa Hastanesi’de vezge görevlisi bir çalışanın yolsuzluklarını ilk olarak bu sayfadan öğrenmiştiniz.
O yazıdan sonra Maliye Bakanlığı ve Sağlık Bakanlığı üstlerine düşen görevi yerine getirip geniş kapsamlı bir soruşturma başlattılar!
Konuyla ilgili dosya da hazır ve öğrendiğimize göre Başsavcılığa göndermişler…
Dün bu konuda bazı okurlar sordu;
Dosya işleme konuldu mu diye!
Bazı iddialar da yapıldı…
Hükümetten bir kanat bu dosyanın açılmaması için epey bastırıyor diye!
Bu da demektir ki birileri devleti soyanı koruma altına aldı…
Umarız doğru değildir!
 
Harçlığını böyle çıkardı…
 
Mağusa’nın tanınmış simalarından Yalçın Yiğittürk…
Yeme içmesiyle de tanınıyor!
Geçtiğimiz haftalarda Ordu’ya yaptığı bir ziyarette alış verişi fazla kaçırınca cüzdanında tek bir kuruş kalmadı ve çareyi bir dükkanın eşyalarını böyle taşımakta buldu…
Alın teri ile…
Şaka bir yana yeme içmeye bu aralar çok dikkat etmeli, zira enine genişlemede gözle görülür farklılıklar var!