Ahmet Büyüksalih

Ahmet abimiz.

Geçtiğimiz aylarda toprağa verdik.Sessiz sedasız gitti.

Ama bende kalan bir mirası var .En azından ben öyle düşünüyorum.

Bundan 1 yıl kadar önce ofisimde otururken bana getirip verdiği bir flaş disk.

İçinde yazılanları okumamı istemişti.

Bana babamın adı ile seslendirdi.Alicik derdi.

Alicik bak bunun içinde yazılanları oku yaz demişti.

Flaş diskin içinde bulunan yazıları almış bir göz atmış ama tam olarak okumaya fırsatım olmamıştı.

Geçtiğimiz günlerde Kapristanlıktaydık.Mezarını görünce aklıma düştü.

Fatihasını okudum.Gittiği yerde huzur içinde olmasını diledim.

Ertesi gün sabah ilk yaptığım iş Ahmet abinin yazılarını bilgisayarıma kaydettiğim yerden açıp bakmak oldu.

Ahmet Büyüksalih’in anıları diye başlıyor.Taslak olarak kaydedilmiş.

Diskin içinde 1958 ,1964 ,1974 de yaşananlar varmış .Ölüm korkusu ve yokluk ile geçen yılların kaydı.

20 Temmuz ile başlayan ve 16 Ağustos Lefkenin kurtuluşu ile sone eren Barış harekatının kurtuluş yıldönümlerini yaşadığımız bu günlerde en anlamlı yazı olur diye düşündüm ve bugünkü makalemi ona ayırdım.

Bu yazılardan kısa bir bölümünü Ahmet abinin ağzından bizlere ve Kıbrıs Türküne onun bir mirası olarak paylaşıyorum.

‘’Birgün Lefke’ye gittim. 1964 yılı Mart Ayının ilk günleri idi. Lefke’ye varmamla TMT’den arkadaşların kaldığım eve gelmesi bir oldu. Sancaktar beni çağırtmıştı. Sancaktar derhal köye geri dönmemi emretmişti. Aldığım emir üzerine vakit kaybetmeden köye gittim. Lefkeli iki Türk Erenköy’e giderken Rumlar tarafından esir alınmıştı. Bu nedenle esirlerimizi kurtarmak için Gaziveren’de yol kesip Rumları esir alacaktık. Emri hemen uygulamaya başladık.

Bir yandan aklımdan şu düşünce geçiyordu. Bahsettiğim Türk köylerinin etrafı yaklaşık üç yüz Rum ile çevriliydi ve Rumlar bize saldırı planları yapıyorlardı. Rumların harekete geçmesi durumunda elimizdeki mühimmatla köylerimizi koruyabilmek neredeyse imkansızdı. Bu durumda başvurabileceğim tek yolun bomba yapmak olduğu aklıma geldi.

Lefke’de Ali Çavuş’a dedim ki” Bana üç tane TNT ve üç adet elektrikli fünye ver. Rumlar esirlerimizi teslim ettikten sonra bize mutlaka saldıracak.” Ali Çavuş “TNT’leri veremem” deyince bağırmaya başladım. Ali Çavuş’u duyan Sancaktar ne olduğunu sordu. Durumu kendisine anlatınca bana üçer tane TNT ve elektrikli fünye verilmesine razı oldu.

TNT ve fünyeleri aldıktan sonra dağ yolundan Çamlıköy’ün üstünden Gaziveren’e geri döndüm. Gece geç saatlerde eve vardım. Karargah olarak kullandığımız yere TNT ve fünyeleri bıraktım. Bu olay Martın ilk haftasında gerçekleşti. Benimle birlikte Doğancıya birkaç kişi daha geldi. Onlar orada kaldı.

Ben Gaziveren’e yalnız başıma gittim. Gaziveren’e vardığımda köydeki mücahitler üçyüz elliye yakın Rum’u Hasan Abdullah liderliğinde esir almışlardı. Esir alma olayında kadın ve çocukları serbest bıraktık.Bırakırken de niyetimizin onlara zarar vermek olmadığını, sadece arkadaşlarımızı kurtarmak istediğimizi , o yüzden böyle bir eyleme giriştiğimizi söyledik.

Esir aldığımız Rumları Doğancı’ya kahveye getirdik. Esirlerin arasında Makarios’un yeğeni, Doktor da vardı.

Rumlar esirlerini serbest bırakmamız için bizimle pazarlığa giriştiler. Rum esirlere karşı Kıbrıs genelindeki bütün esir Türklerin serbest bırakılmasını teklif ettik.

Bu teklifimizi Rumlar kabul etti ve Türk esirleri serbest bıraktılar. Türk esirler bırakılmalarına çok şaşırmışlardı.Salınmalarının arka planını sonradan öğrendiler.Salınanların arasından çarpışmak için Gaziveren’e gelmek isteyenler oldu.

O günlerde bu şekilde 500 Türk kurtulmuş oldu.

Biz iki kişi için yol kesip esir alma eylemini gerçekleştirmek istemiştik, mamafih tüm esir Türkleri kurtarmış olduk. Bu gelişme bize büyük moral verdi.

Böyle diyordu Ahmet abi.

Flaş disk içersinde yazılanları okurken her satırında daha çok hayrete düştüm. Hafta içi tamirci ustası olarak Kıbrıs Maden Şirketi’nde, hafta sonu ise bölükte çalışan. Kazandığı paranın yüzde yirmisini maden şirketinde çalışan diğer pek çok Türk gibi TMT’ye bağışlayan.Borudan Bomba yapan. Rum barikatlardan ölümü göze alarak silah ve mühimmat geçiren.Kardeşini bu uğurda şehit veren Ahmet abi bu ülkenin gerçek vatansever ve gerçek mücahitlerindenmiş.

Bu ülke için yaptıklarını bilen kişi sayısı çok değil sanırım .Madalya dağıtılırken hatırlandı mı ondanda emin değilim.O gün onun sayesinde kurtulan 500 Türkün bile haberi yoktur diye düşünüyorum.

Bize bıraktığı mirasın kıymetini bilelim.

Rahmet ve minnetle anıyorum.