Rumlar birkaç tane sınır kapısını kapatıyormuş. Şaşırdınız mı? Ben çok fazla şaşırmadım. Bu gelişmeyi bekliyordum. Böyle bir şeyin olma ihtimali olduğunu bana söyleyen Adayarası’nda sivil toplum önderliğine soyunmuş belli birtakım insanlardır. Neden mi diyeceksiniz? Günlerce önceden bir kriz olmadan varmış gibi sunan, insanları paniğe kaptırmak için adeta bilinçli bir şekilde çaba sarf edilen koronavirüsünün konuşulma biçiminden dolayı. Daha ortada kesinleşmiş bir şey olmadan, bir kadının ismi de verilmek üzere bizi virüsün gerçekliğine inandırmak adına yapılan haberlere bakmanız yeterlidir. Kamuoyu sürekli olarak Adayarası’nda bu virüsün olduğuna inandırılmaya çalışılmıştır. Ortada henüz tespit edilmiş bir vaka olmamasına rağmen, videolar çekilmiş, ambulansla yapılan sevkin ne kadar korunaksız olduğu tespit edilmeye çalışılmıştır. Gerçekliği daha tespit edilmeden bu haberin arkasından, Adayarısı’nın nasıl bu konuda yetersiz kalacağı, tehlike yaratacağı zihinlerimize işlenmiştir. Çok geçmeden Rum tarafının sınır kapılarının belli bir kısmanın kapatıldığının, bunun sebebinin de Koronavirüsne karşı tedbir olduğu iddiasında bulunulmuştur. Adeta, kapısının kapatılması gibi bir karara Kıbrıslı Türklerin tepki vermesinin, karar ortaya çıkmadan önünün alınması sağlanmaya çalışılmıştır. Belli sınır kapılarının açık bırakılması, belli sınır kapılarının kapatılması, elbette herhangi bir şekilde sağlık tedbirleri ile açıklanamaz. Ancak Rum tarafının herhangi bir sebeple aldığı “Şahin” politik kararlara gereken eleştiriler bastırılmaktadır. Bunun için her daim zemini hazırlayan, Rum politikalarını makul gösteren söylemler Adayarısı’nın içerisinden üretilir. Adayarası’nın siyasi olarak çöküntüsünü, iş bilmeyenler tarafından yönetilmesi, oy isteyen her kesimden partinin iktidar olmuş olması gerekçe gösterilir. Ancak bu eleştiriyi yapanlar, siyasi arenada önceden denenmiş birilerini de hep desteklemekte, kendilerinin desteklediklerinin daha iyi olduğuna biz inandırmaya çalışmakta, bu siyasi güç elde edenlerden fayda sağlama pozisyonlarına da böylece devam etmektedir. Bu menfaatleri devam ederken yine de Adayarası’nın batması gerektiğinden dem vururlar, devlet olgusu ile alay ederler, halkı kendi kendini yönetebilecek olma erkinden yoksun olduğuna ikna etmek için ellerinden geleni yaparlar. Bir yandan iktidarı isterler, bu iktidar istemini varoluş mücadelesi diye adlandırırlar, öte yandan her fırsatta Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti denildiğinde küfür ederler, kendi başlarına herhangi bir sorunu çözemeyeceğine halkı ikna etmeye çalışırlar. Kendi ayakları üzerinde durma yetkinliğini kazanamayacak olanların, bir anlaşmadan sonra daha güçlü, daha yetkin olan bir grubun altına girip, tahakküm altında nasıl yaşamayacaklarını açıklamazlar. Sanki barış ve anlaşma geldiği anda bu kendi başına hiçbir şey beceremeyenler, anlaştıkları tarafından her türlü bağımsızlığa, hakka ve adalete ulaşacaklarmış gibi yaparlar. Kimse kendi kendini yönetemeyen grupların başkaları tarafından el üstünde tutulamayacağını konuşmaz. Burada tek yapılan Rumların herhangi bir şekilde barışın önünde duran faaliyetlerini haklı göstermek, her türlü karardan kendimizi suçlamayı bir alışkanlık haline döndürmektir. Neden içimizde en çok karşılıksız özür dileme noktasında bir birliktelik kurmayı isteyenler hep barış havarisi olarak tescillidir? Neden barışın tekeli sanki onların elindeymiş gibi yapılır? Neden kendi durduğumuz noktadan kısıtlayıcı ve baskıcı olan her yaklaşımı eleştirme özgürlüğümüz barışçı olmak adı altında elimizden alınmaktadır? Yarın size kendinizi kötüleyerek Rumların kararını sorgulamadan kabul etmeniz için telkinde bulunan herkese dikkat edin. Motivasyonlarını sorgulayın. Barış ve çözüm herkesin sorumluluğudur. Tek bir tarafın karşılıksız özverisi ile barış olmaz. Oradan olsa olsa yeni bir tahakküm ilişkisi doğar. Bu kapıların kapatılma kararı barışçıl bir yaklaşım değildir. Size aksini iddia edenlere karşı durmanız gerekmektedir. Size bunun barışla bir alakası olmadığını söylemeye çalışanlara gerekçelerine inanmadığınızı belirtmeniz gerekmektedir. Sınır kapıları kapatılarak virüsler durdurulmaz, durdurulan şey iletişimdir, çabadır, barışa olan inançtır, özveridir, deneme arzusudur. Kıbrıslı Türkler kendilerine mesajı veren her kim olursa olsun duymak zorundadır. Kendisini hiç sevmemiş platonik aşkının gelmesi yönünde hayat planları yapılmaz. O olmazsa ben yokum, onsuz geleceğim asla olamaz denmez. Kendisini sürekli hırpalayan sevgilinin hırpalama sebebini kendi hatası olarak görmeye devam etmez. Sevgilime katlanmazsam babama katlanmak zorunda kalırım diyerek kendini kandırmaz. Artık özgürleşmenin, direnmenin, sevgilisiz de yaşanabileceğinin ayırdına varmanın zamanıdır.