21 Kasım 2020 Cumartesi günü Erhürman hükümeti kurma görevini Cumhurbaşkanı’ndan aldı.

Bugün 14. gün.

Düne kadar bir gelişme olmamıştı.En azından ben bu satırları yazarken henüz sonuç yoktu ki zaten partiler, Erhürman’ın Başbakan olmayacağı bir model öneriyorlardı.

Yarın görev süresi dolan Erhürman’ın görevi iade etmesi de beklenebilir.

***

KKTC’de olmadık şeyler görülüyor. Normalde, Cumhurbaşkanı’ndan görevi alan hükümeti kurar ve Başbakan olup yürütmenin başına geçer.

Oysa siyasi partiler bunu reddederek Cumhurbaşkanı’nın görev vermediği birisinin başbakan olmasını öneriyorlar. 1 aylık zaman kaybına ek olarak 15 gün Saner, 15 gün deErhürman görevi tutarak hükümeti kuramadıkları zaman şimdi gözler Cumhurbaşkanı’na çevrilecek. Çünkü KKTC Anayasası’nın 87(2) maddesi, 60 günlük süre içinde meclisten salt çoğunlukla güven oyu alınamaması ve hükümetin kurulmaması durumunda Cumhurbaşkanına erken seçim kararını verme yetkisi tanıyor.

Bu durumda Cumhurbaşkanı eğer seçimlerin yenilenmesine karar verirse, UBP kurultaysız olarak devam edecek.

Halkın Partisi son derece dağınık olarak seçimegirecek. (Ya da girebilecek mi?)

CTP nasıl bir yol izleyecek?

DP’deki baba-oğul çekişmesi sonrasında Ataoğlu, partinin toparlanması sürecini nasıl yönetecek?

YDP’deArıklı ve Zaroğlu kendi siyasal partilerinde süreci nasıl yönetecekler?

TDP, Akıncı ile yürünen yolda hedeflenen başarıyı yakalayamayınca yerel seçimler için başkenti kaybetmeden nasıl ilerleyebilecekleri hazırlıklarına girmeye hazırlanıyorlardı ki, orada da işler sarpa saracak.

Anlayacağınız ortalık karışık.

Yine de Cumhurbaşkanı’nın seçime karar vermesi halinde, UBP Ersan Saner Başkanlığı’nda seçime girecek ve Sucuoğlu-Taçoykavgası gölgede kalmış olacak. Her ikisi de, özellikle de Sucuoğlu,sessizliğini hep koruyan ve partisi için “kol kırılır yen içinde kalır” zihniyetiyle yürümeye devam edeceğinden ortalık yatışırken, Sucuoğlu’nun destekçisi partililerin seçim sonrasında ne kadar sessiz kalacakları merak konusu.

***

Baştan beri hissedilen UBP’deSaner’in ortak isim olarak belirlenmesi ve Saner Başkanlığında seçime gidilmesiydi. Hatta UBP 2017’de yakalanan ivmeyle yürürse veCumhurbaşkalığı seçimindeki başarısını yineleyip yeniden birinciparti olarak seçimden çıkarsa Saner’in seçimlerden Başbakan olarak çıkması planları da işlemiş olacak.

Aslında UBP’yi kızağa alarak, hükümeti sürdürme görevini üstlenmeye çalışan 4’lü koalisyonun asıl bu planı yıkabilmesi önemli olmalıydı kendileri için. Böylece iddiaedilen seçim müdahalelerine karşı durma şansını yakalanmış, ortaya konması gereken güçlü tepki sergilenmiş olabilirdi. Partiler önceliklerini belirlerken bunu önemsemeyerek halkla yürümediklerini de gösteriyorlar doğrusu.

Kıbrıs’ın kuzeyinde, artık,politik akıl demokrasi ve devletin halk yararına işleyişi için değil, başka çıkarların önde tutularak yürütüldüğünü gösteriyor.

***

Acı ve gerçek olan bu durum karşısında, siyasette ciddi bir tıkanıklık yaşandığı, mevcut siyasilerin önceliklerini kestiremedikleri ya da önceliklerinin bu olmadığı düşüncesini yaratıyor. Halk yararı değil, egolar ön planda gibi yansıyan bu durum hepimizi bir kavşakta kilitlenmiş büyük bir trafik kazası hissinde bırakıyor!

***

Şimdi kimin toplumu ve ülkeyi düşündüğü ya da düşünmediğini daha da anlama zamanıdır.

Şimdi daha çok gözünü hırs bürümüş siyasetçilerimizin hatalarını farketme zamanıdır.

Şimdi daha çok devleti de siyasetçileri de maddi manevi borçlandıran güçlü zenginlerin devleti yöneten gölgelere dönüştürüldüklerini anlama zamanıdır.

Eğer kavramak istersek/isterlerse elbet!

***

Karmaşa bize çok pahalıya mal oluyor.

Ve yalnızca bugünümüzü değil…

Çünkü bugün yapamadıklarımız nedeniyle, 15 yıl içinde yöneticiliği devralması beklenen yeni jenerasyondan tüm bu eksikliklerden payını bugün alıyor…

Zararımız görülenden çok daha büyük…

Dr. Çiğdem DÜRÜST