1 Haziran Dünya Çocuk Gününü kutladık dün…

Hoş bu kez çok fazla basın bildirisi filan yayınlamadı siyasi partiler ve kurumlar ama…

Yine de bir iki küçük etkinlik yapılmadı değil!

Çünkü bizde özel günler göstermelik günlerdir…

Devlet erkanı, siyasiler, sivil toplum örgütleri birer kuru basın bildirisi ile günü geçiştirirler!

Dostlar alış verişte görsün diye…

Basın bildirilerinin bir çoğu da geçmiş yıllarda kullanılan açıklamalardır!

Açıklamalar arşivden çıkarılır, sadece tarih değiştirilir, sonra da basına servis edilir…

Hiçbir bilimsel özelliği yoktur!

Ruhsuz birkaç cümleden ibarettir…

Bir kere artık şunu kabul etmek durumundayız…

Hani son cinayet olayından sonra çocuklar üzerine açıklama yapıldı ya, bu tür haberler onlara yansıtılmasın diye!

İnanın ki bu haberin detaylarını, büyükler küçüklerden öğrendi…

Bütün okullarda orta yerde bu haber konuşuldu!

Hadi doğru olanlar konuşulsun da…

Olmayanlar, abartılanlar, uyduruk haberler bile şu anda okullarda tek konuşulan konu!

Bir farkla;

Çocuklar öğreniyor, birbirlerine söylüyor, haberler evde büyüklere aktarılıyor…

Anlayacağınız çocuklar da artık eski çocuklar değil!

Daha meraklılar, daha önce öğreniyorlar, bunun da sebebi sözde akıllı telefonlardan başka bir şey değil…

Şimdi burada çocuklara akıllı telefon verilmesin demeyeceğim elbette…

Biz o ipin ucunu çoktan kaçırdık!

Aksine ne kadar yeni, ne kadar özelliklere sahip ne kadar daha iyi resim çeken telefonlara sahip olsunlar diye bir yarış ve hem okullarda hem de evlerde…

Lütfen dışarıda restoranda, parkta bahçede çocukları iyi bir gözleyiniz, elinde telefon olmayan kaç çocuk görürsünüz!

Hiç göremezsiniz çünkü bu iş artık hastalık derecesine kadar getirildi…

Ana babanın elinde birer telefon birbirlerinden kopmuşlar, haliyle çocukların elinde yine telefon!

Herkes kendi dünyasını yaşıyor…

Evde bile sohbet yok telefon var!

Kitap okumak yok sosyal medyada gezinti var…

Saçmam sapan oyunlarla zaman geçiriyor çocuklarımızın büyük bir bölümü!

Şimdi yukarıdaki başlığa gelelim;

Şu anda elinizdeki telefon size kaça mal oldu bilemem…

Ama en azından bir tane akıllısından olduğuna da adım gibi eminim!

Herkes bütçesine göre bir şekilde bu telefonları alıp kullanıyor…

Peki şimdi ilkokula giden 7 yaşındaki çocuğunuz sırf başka arkadaşında gördü diye 5 bin TL’lik cep telefonu istese alır mısınız yoksa almaz mısınız?

Cevap aslın basit…

Parası olan alır, olmayan ucuzunu alır!

En büyük hatayı da burada yapıyoruz zaten…

Çünkü artık eski gelenekler çoktan gitti, paraya ve teknolojiye dayalı sistemin içinde kıvranıp duruyoruz!

Çocukları maddi değerler karşılığında mutlu etmek bütün amacımız…

Pahalı telefon, pahalı araba, pahalı marka giysiler ve kaliteli gibi görünen bir yaşam!

Onları bu şekilde mutlu ettiğimizi sanıyorsak büyük yanılgı içindeyiz…

Çünkü maddi getirinin sonu yok!

Bir daha isteyecek, yine isteyecek, bunu için evde her türlü eylemi gerçekleştirecek sonunda dayanamayıp alacağız…

Alıyorlar çünkü!

Oysa 5 Bin TL değerindeki pahalı bir telefon çocuğu sadece arkadaşları arasında belki bir adım önde olarak gösterebilir…

Ama bunu tam aksine sonuçta kaybeden yine o çocuk ve doğal olarak da aileler olacaktır!

Bunun topluma yansımasına da artık siz düşünün…

Rum askeri bölgesine giren var mı?

Asker ve Mağusa Belediyesi güzel bir işbirliği yapmış halkın yararlanması için Derinya’da güzel bir tesis oluşturmuş…

Buraya sadece TC ve KKTC vatandaşları girecek diye de karar almış!

Geçen yıl olduğu gibi yine birileri tantana çıkarıyor…

Alınan karar ırkçılıkmış!

Plajı protesto edeceklermiş…

Arkadaş burası adı üstünde askeri bölge değil mi?

Rum’un burada işi ne gücü ne!

Sonra bu karara tepki gösterenler Güney’de acaba kaç kere Rum askeri tesislerinde ellerini kollarını sallayarak gezdi?

Varsa bunu bir örneği açıklayın biz de sizi sonuna kadar destekleyelim…

İnsan da dinin yarısı yani!

Basın zıvanadan çıktı!

Polisin dünkü açıklaması ve uyarısı yerindeydi…

Çocuk cinayeti olayında doğru olanlar bir yana, olmayanlar daha yoğun yazılıp çizilmeye başlandı!

Önüne gelen bir iddia atıyor ortaya, sonra manşetlerde görüyorsunuz…

Oysa basının gerçek görevi kamuoyunu doğru bilgilendirmek!

Bu olay artık zıvanadan çıkmıştır…

Gerekirse bazı çok önemli olaylarda haber yasağı da dahil çeşitli önlemler alınmak zorundadır!

Yalan dolan haberin de basın özgürlüğü ile yakından uzaktan alakası olamaz…

Çocukları rahat bırakın…

Her seçim döneminde olan yine oluyor…

Bu kez de belediye başkan adayları çocuk temalı fotoğraflarla seçim propagandası yapıyorlar!

Kucağa kaldırmalar…

Bağırlarına basmalar!

Şefkat dolu gözlerle bakışlar…

Kimse kusura bakmasın ama!

Minicik çocukları siyasete alet ediyorsunuz…

İyi halt ediyorsunuz!

Yine iddialı…

Bir süre seçimlere katılmayınca bıktı artık demiştik…

Elinde kürek ile başladı siyasete.

Çok da ses getirmişti o tarihlerde!

Şimdi LTB adaylığı için çıktı meydana…

Adaylardan en renklisi!

Ardı ardına projelerini sıralıyor…

Yapar ya da yapmaz!

Seçilir ya da seçilmez…

Kıbrıs Türkü onu seviyor!

“Koltuğu kim yakacak?”

“Suç işlemenin dini,dili,ırkı,cinsiyeti veya yaşı yoktur.Çocukluktan alınan okul veya aile eğitimi,çeşit dönemde yaşanan travmalar, ekonomik sıkıntılar,sosyal-kültürel etkileşimler, zaman içerisinde bozulan sinir sistemi, karmaşık hale gelen düşünce yapısı vs.gibi birçok neden vardır.

Nüfusuna ve ülke yapısına göre de her ülkedeki oranlar farklıdır.Ülkemiz nüfusu ve karakteristik yapısı itibarıyla ,diğer ülkelere göre toplumda suç işleyenler az olsa da, zaman içerisinde yozlaşan kültürler,ciddi ekonomik sorunlar ve artan nüfusun yarattığı çeşit tür etkiden ,yerlilerde de suç oranı giderek artmaktadır.Tüm bunları dikkate alarak ülkeyi yönetmek,yönetebilmek kolay değildir ama elzemdir.Kimileri bayrağa sarılarak,vatan-millet edebiyatı yaparak,elde ettiği ganimetin gururuyla günü geçirmeye ,kimileri sosyalist görünümünde, kapitalist yaşantısına devam ediyor.Birden rahmetli Kemal Sunal'ın Koltuk Belası filmi aklıma geldi.Bakalım bir gün isyan edip hangi siyasimiz ,koltuğu sırtına dayayıp Girne Kapısına yakmaya götürecek.O günü iple çekiyorum...”

(Ahmet ERSÖZ)