100 bin Suriyeli mi dediniz!

Önce dalga geçiyorlar sandımdı…

Dalga filan değilmiş!

Türkiye ile KKTC yetkilileri arasında böyle bir muhabbet yaşanmış…

Bizde oradan gelen isteklere ‘hayır’ deme lüksü olmadığı için bu teklife sıcak bakmış bizimkiler!

Kalk Arap otur Arap misali…

Prensipte anlaşmışlar yani!

100 bin Suriyeli her an KKTC’ye yönlendirilebilir…

Hem de gelir gelmez vatandaş yapılacaklar, nüfusumuz yüksek olsun diye!

Burada mantık şu;

Ülkede 100 bin fazla ekmek satılsa bile karmış!

Nasıl zihniyet ama…

Yazıldı, çizildi ama hükümetten bu konuda tek satırlık bir açıklama yok…

Oysa var ya da yok, birileri çıkıp kamuoyunu bilgilendirmek zorundaydı!

İşlerine gelmemiş olsa gerek…

Ya da hiçbirinin umurunda bile değil!

Türkiye ricacı oldu ya, ‘olur ağam’ çizgisindeler belli ki…

Hiç araştırmadan, soruşturmadan, ülke dengelerini düşünmeden bu işe girerlerse vay halimize!

Türkiye’de 3 milyon Suriyeli var ya…

Bizde olsa ne olur diyecekler kesin!

Orada ne varsa bizde de olacaktı ya…

100 bin tane de bize gelsin dünya başımıza yıkılacak değil ya!

Allah ıslah etsin derim, başka bir şey demem…

Eğer bize 100 bin Suriyeli getirilirse neler olacak biliyorlar mı acaba?

Bunun için Türkiye’deki örneklerine bakmak gerek…

Örneğin Hatay’ın Reyhanlı ilçesi!

Şu anda oradaki her iki kişiden bir tanesi Suriyeli…

İlk geldiklerinde epey uysaldılar, karınlarını doyurdukları için memnundular, hallerine şükrediyorlardı ama!

Sonra çok şeyler değişti oralarda…

Türkiye devleti de çok cömert davrandı, dükkan açıyorlar vergi ödemiyorlar!

Çok ciddi bir haksız rekabet var şu anda oralarda…

Ekonomik dengeler tamamen değişti ve göç etmeye başladı insanlar!

Çünkü devlet şimdi Suriyelilere sahip çıktığı için kendi insanını unuttu gitti…

Yazılan çizilen haberlere cevap vermeyen yönetici takımınadır sözümüz…

Sakın ha böyle bir hatayı yapmayın!

Her konuda emir kulu oldunuz ama sakın bu kez boyun eğmeyin…

Zira bu gerçekleşirse bundan böyle artık ülkede her 4 insanlar bir tanesi Suriyeli olacak!

Bunu kültür zenginliği olarak da kimseye yutturamazsınız…

Kıbrıs Türkünü ileride çok büyük tehlikelerin önüne atmaktan başka hiçbir şeye yaramaz bu operasyon!

Zaten insanlar yeteri kadar burada sıkıntı içinde bunalmışlar…

100 bin Suriyeli gelirse işte bu bizi fena halde bozar!

Bunun da hesabını hiçbir zaman veremezsiniz…

“Şimdi sadece bostan korkuluğuyuz”

Cumartesi günü yazmıştık, güvenlik ve temizlik görevlilerin sıkıntılarını…

Dün iki arkadaş uğradı yanımıza özel bir güvenlik şirketinde çalıştıklarını ve yazıdan dolayı etkilendiklerini söylediler!

Çok ama çok zor şartlarda çalışıyorlarmış…

Haftada 60 saat kadar!

Ek mesai filan yok…

Gece vardiyasında olduklarında da Allah’a emanet bir durum içindelermiş!

Ellerinde bıçak ve silahla dolaşanlara karşı nasıl savunma yapacaklarını bile bilmiyorlar…

Eğitim sıfır yani!

Silah yok, silahlı bir soygun olsa bostan korkuluğundan başka yapacak hiçbir şeyleri yok…

Ve daha da kötüsü…

Bir çoğunun sigorta ve ihtiyat sandığı primleri yatırılmıyormuş!

Uyarmak istedik…

“20 hafta risklidir…”

“Kürtajın tartışıldığı bu günlerde ne konuştuğumuzu bilmemiz için iyice bilgi sahibi olunmasını öneriyorum.

Kürtaj bir doğum kontrol yöntemi değildir. Kürtaja karar verirken canlı ve sağlıklı fetüs, anne ve baba kadar haklara sahiptir. Kürtaj ile tahliye edilmesi önerilen bebekler işte bunlar! Biraz sağduyu biraz vicdan lütfen!
Not: Ülkemizde yasal kürtaj sınırı 10 haftadır. Bunun üzerindeki sürelerde kurul kararı ile de mümkün olmaktadır. Sürenin 12 haftaya çıkarılmasına genel olarak itiraz yoktur.

Ancak 20 hafta çok risklidir.

(Dr.Cemal MERT)

Hem de ne lakayıtlar!

Türkiye’nin Lefkoşa Büyükelçisi bizim yöneticilere ‘lakayıt’ deyince birileri fena bozuldu…

Hatta hükümete muhalif olanlar bile!

Zira bizde bu durumlarda hep Kıbrıslılık olgusu ön plana çıkarılıyor…

Nasıl böyle söylermiş filan!

Belki diplomatik olarak sıra dışı açıklamalar olabilir bunlar ama…

Derya Kanbay siteminde yerden göğe kadar haklıdır!

Hatta nezaketinden az bile söylemiş…

Su konusu bunun sadece bir örneğidir!

Denize akan su ve proje özürlü olduğumuz için elini kolunu kıpırdatman bir hükümet…

Lakayıtlığın da ötesinde bir durumdur bu, kimse alınmasın gücenmesin lütfen!

Tedavi görüp kaçıyorlar!

Devlet hastanelerindeki kuyruklar malumunuzdur…

Vatandaşlar bu kalabalığı görünce özel hastaneleri tercih ediyor mecburen!

Bazıları da var ki…

Özel hastanelerin acil servislerinde tedavi olduktan sonra veznenin yolunu tutmayıp sıvışıyorlar!

Son günlerde bu tür vakalar iyice arttı ama şunu bilmiyorlar ki koridorlar kameralarla dolu ve birkaç gün sonra polis kapılarına dayanacak…

İçine düştüğümüz duruma bakın hele!

MESAJ KUTUSU

Sayın Talip ATALAY, hac ve umre için vatandaşın ödediği paralar niçin Din İşleri Dairesi’nin kasasına girmiyor da Din Görevlileri Derneği’nin hesabına yatırılıyor. Bunun yasal olmadığını bilmiyor musunuz acaba!

Sayın İbrahim ÜRCAN, UBP MYK üyesi olabilirsiniz ama Merkezi Cezaevi’nin yemek ihalesini avukatlığını yaptığınız işletmenin alması için bakanlık yetkililerine baskı kurmaya çalışmanız çok da etik olmasa gerek değil mi! Şikayetler yoğun haberiniz olsun istedik!

Sayın Cemil SARIÇİZMELİ, Noel Baba’nın projesini engelleme girişiminiz sonunda meyvesini verdi ve bu arkadaşlar bir kez daha hayal kırıklığı yaşadılar. Sonuna kadar takip edin deriz çünkü deniz aşırı yerlerden bizimkilere telefonlar yağıyormuş…

Sayın Rüstem AKYÖN, yönetim kurulu başkanı olduğunuz Vakıflar İdaresi’ne bağlı Din İşleri’nde yasa dışı uygulamaların yapıldığını biliyor muydunuz! Bu konuda biraz daha aktif ve sorgulayıcı olmanız bekleniyor!

Sayın Kudret ÖZERSAY, sigorta affına karşı çıkan açıklamanız bu yasayı bekleyen ve emekli olma şansı kalmayan vatandaşları derinden üzdü. Hükümetin günü kurtaran kararlar alması konusunda haklısınız ama en azından bazıları vatandaş için elzem oluyor!

Sayın Derya KANBAY, birileri kızsa da lakayıtlık şikayetiniz kamuoyunda büyük yankı yarattı. Gerçekleri söyleyince nedense herkes ansızın güceniveriyor değil mi! Hassas konularda uyarılarınızın devamı bekleniyor…

Sayın Erkut AŞÇIOĞLU, dost ve yakınlarınız artık aktif siyaset zamanının geldiği görüşünde birleşiyorlar. Onun için eskisinden çok daha sistemli olarak çalışmaları başlatmanın tam zamanıdır. Eski kurtlara yem olmamaya da aman dikkat!

Sayın Mehmet DEMİRCİ, 16 Nisan referandumunda KKTC’den de ‘evet’ çıkması için tempoyu iyice arttırdığınız gözleniyormuş. Özellikle evlere yapılan akşam ziyaretlerinde performansınızdan övgüyle bahsediliyor…

Sayın Aydın AKKURT, yeni bir gazete ve televizyon kanalı için düğmeye bastığınız konuşuluyor. Böyle giderseniz yakında medya patronu olacaksınız desenize! Bu arada ortaklarınızın kim olacağı da merak konusu olmuş…

Sayın Kemal DÜRÜST, partinizin Lefkoşa’daki örgütleriyle yemekler düzenlemeniz gayet doğal ama bazı kurmayları da fazlasıyla çileden çıkarıyor. En iyisi bu yemeklere onları da çağırmayı eksik etmeyin ki nazara gelmeyesiniz!

Sayın Hüseyin ÖZGÜRGÜN, eğer aldanıp da 10/ bir Suriyeliyi bu ülkeye getirirseniz hayatınızın en büyük hatasını yapmış olacaksınız. Bazı konularda daha dik durmanız siyasi geleceğiniz açısından önemli!

Sayın Bertan ZAROĞLU, YDP için de yeni lakabınızın ‘deli yürek’ olduğunuzu duyduk. Hoş biraz arabesk oldu ama madem ki akıllılarla ancak bu kadar oluyor biraz da taktik değiştirmek gerekiyor değil mi…

Sayın Mehmet SAYDAM, sıkı bir YAK’lı olduğunuzu bilirdik ama işyerinize astığınız dev bayrağı görünce şimdi daha fazla inandık. Bu arada sizin kulüpten olmayan bazı mahalleliler bu bayrağa fena halde fitil oluyorlarmış aman dikkat…

Sayın Başaran DÜZGÜN, gazetenizin yeni formatı hayırlı olsun ama bazı okurlar eskisine göre daha zor okunduğundan şikayet ediyorlar. Bu arada yumurta hikayesi de çok güzeldi umarız bütün meslektaşlar üzerine düşen payları alırlar…

Sayın Metin ATAN, DEMYAK davasında suçlu görülenlerin 1.6 Milyon TL tutarındaki parayı ödemesinde büyük pay sahibi olmuşsunuz. Paranın kasaya girmesinden sonra derin bir nefes aldığınız söyleniyor…

Sayın Cemal MERT, 20 haftalık kürtaj olayında yayınladığınız resimlerin vatandaşlar arasında büyük bir duygusallık yarattığını biliyor muydunuz! O resmi görüp yazınızı okuyan bazıları göz yaşlarını tutamamış diye duyduk.

Sayın Özdemir BEROVA, dünkü balık avlama hevesiniz kursağınızda kaldı diye duyduk. Dedem derdi ki rüzgar doğudan esmiyorsa o gün balık oltaya gelmez. Parmağınızı ıslatıp havaya kaldıracaksınız hepsi o kadar…